A great number of students battled for freedom of speech.
çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için savaştı.
Man is different from animals in that he has the faculty of speech.
İnsan oğlu konuşma kabiliyeti bakımından hayvanlardan farklıdır.
The speech made by the student was interesting.
Öğrenci tarafından yapılan konuşma ilginçti.
They asked me to make a speech on short notice.
Acilen bir konuşma yapmamı rica ettiler.
He made a speech on behalf of our company.
Şirketimizin adına bir konuşma yaptı.
It was such a boring speech that I fell asleep.
Öylesine sıkıcı bir konuşmaydı ki uyuyakaldım.
I gave my carefully prepared speech.
Özenle hazırladığım konuşmamı yaptım.
The speech made by the president yesterday delighted his supporters.
Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.
Mr. Suzuki was giving a speech that afternoon.
Bay Suzuki o öğleden sonra bir konuşma yapıyordu.
Mr White made a few comments on my speech.
Bay White konuşmamla ilgili birkaç yorum yaptı.
Mrs Suzuki was giving a speech that afternoon.
Bayan Suzuki bu öğleden sonra bir konuşma yaptı.
As you already know, I don't speak French very well, so I'd rather not give a speech in French.
Bildiğiniz gibi, Fransızcayı çok iyi konuşmuyorum, bu yüzden Fransızca konuşma yapmayı tercih etmiyorum.
A scholar made an excellent speech about human rights.
Bir bilim adamı, insan hakları hakkında harika bir konuşma yaptı.
One is judged by one's speech first of all.
Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
A girl was making a speech in the park.
Bir kız parkta bir konuşma yapıyordu.
He responded to a speech of welcome.
Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.
We called on him for a speech.
Bir konuşma için ona uğradık.
Do you have to make a speech?
Bir konuşma yapmak zorunda mısın?
A parrot can imitate human speech.
Bir papağan insan konuşmasını taklit edebilir.
Our principal made a long speech.
Bizim müdür uzun bir konuşma yaptı.
This book is full of figures of speech.
Bu kitap, konuşma figürleriyle doludur.
Calhoun was too weak to read his speech.
Calhoun konuşmasını okuyamayacak kadar çok cılızdı.
Thoughtless speech may give rise to great mischief.
Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
I gave a speech at the wedding yesterday.
Dün düğünde bir konuşma yaptım.
Have you made a speech in English before?
Daha önce İngilizce bir konuşma yaptın mı?
The audience were fascinated by his speech.
Dinleyiciler konuşmasından çok etkilendi.
Emily won first prize in the speech contest.
Emily konuşma yarışmasında birincilik ödülünü kazandı.
François gave a speech.
François bir konuşma yaptı.
That was a beautiful speech.
Güzel bir konuşmaydı.
Truthful speech is not elegant, and elegant speech is not truthful. Good words are not persuasive, and persuasive words are not good. The knowledgeable are not many, and the many are not knowledgeable.
Gerçeğe uygun konuşma şık değil, ve şık konuşma gerçeğe uygun değildir. İyi sözler ikna edici değil, ve ikna edici sözler iyi değildir.Bilgili olanlar çok değil, ve çok olanlar bilgili değildir.
I had a speech ready.
Hazırlıklı bir konuşma yaptım.
I stand for freedom of speech for everyone.
Herkes için konuşma özgürlüğünü destekliyorum.
Have you ever given a speech in French?
Hiç Fransızca bir konuşma yaptın mı?
Jane's farewell speech made us very sad.
Jane'in veda konuşması bizi üzdü.
I could hardly follow what Jane said in her speech.
Jane'nin konuşmasında söylediğini neredeyse izleyemedim.
I had to make a speech on short notice.
Kısa sürede konuşma yapmak zorunda kaldım.
His dress is that of a gentleman but his speech and behavior are those of a clown.
Kıyafeti bir beyefendininki gibi ama konuşması ve davranışı bir palyaçonunki gibi.
My sister, a university student, won first prize in the speech contest.
Kız kardeşim, bir üniversite öğrencisi, konuşma yarışmasında birincilik ödülü kazandı.
Nobody was listening to the speech.
Kimse konuşmayı dinlemiyordu.
The speech deeply affected the audience.
Konuşma dinleyicileri derinden etkiledi.
Speech is silver, but silence is golden.
Konuşma gümüştür ama susma altındır.
What did you think of the speech?
Konuşma hakkında ne düşündün?
The speech lasted thirty minutes.
Konuşma otuz dakika sürdü.
I shouldn't have to give a speech.
Konuşma yapmak zorunda olmamalıyım.
She won first prize in the speech contest.
Konuşma yarışmasında birincilik ödülünü kazandı.
What did you think of my speech?
Konuşmam hakkında ne düşündün?
I need to finish writing my speech.
Konuşmamı yazmayı bitirmeliyim.
Your speech was appropriate for the occasion.
Konuşman duruma uygundu.
You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Konuşman için alışılmamış bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
How did your speech go?
Konuşman nasıldı?
Your speech was far from satisfactory.
Konuşman tatmin edici olmaktan uzaktı.
I was able to grasp the main points of the speech.
Konuşmanın ana hatlarını kavrayabildim.
When do you give your speech?
Konuşmanızı ne zaman yapıyorsunuz?
His speech was very impressive. You should have been there.
Konuşması çok etkileyiciydi. Orada olmalıydın.
His speech was too short.
Konuşması çok kısaydı.
His speech was very poor.
Konuşması çok yetersizdi.
His speech contained many fine phrases.
Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.
His speech deeply affected the audience.
Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
His speech went on for such a long time that some people began to fall asleep.
Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.
He prepared his speech very carefully.
Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.
She took down the speech in shorthand.
Konuşmasını özet şeklinde parçalara ayırdı.
He erased his speech from the tape.
Konuşmasını kasetten sildi.
He said he feared his speech had been a failure.
Konuşmasının başarısız olduğundan korktuğunu söyledi.
The content of his speech was interesting.
Konuşmasının içeriği ilgi çekiciydi.
The content of his speech is not relevant to the subject.
Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
I couldn't get the point of his speech.
Konuşmasının konusunu anlayamadım.
He fainted in the midst of his speech.
Konuşmasının ortasında bayıldı.
He broke off in the middle of his speech.
Konuşmasının ortasında sustu.
I wrote down every phrase in his speech that he stressed.
Konuşmasında vurguladığı her ifadeyi not aldım.
The main idea in his speech was unity.
Konuşmasındaki ana fikir birlikti.
The audience clapped loudly after his speech.
Konuşmasından sonra seyirciler yükse sesle alkışladı.
I had little time to prepare the speech.
Konuşmaya hazırlanmak için çok az zamanım vardı.
I regret missing the speech.
Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.
He had worked hard on the speech.
Konuşmayla ilgili çok çalışmıştı.
Strictly speaking, there were some mistakes in his speech.
Kurallara bakılırsa,onun konuşmasında birkaç hata vardı.
Music is a common speech for humanity.
Müzik insanlık için ortak bir dildir.
Madison made an emotional speech in Congress.
Madison Kongrede çok duygusal bir konuşma yaptı.
Mary hasn't listened to the speech yet.
Mary henüz konuşmayı dinlemedi.
Nixon made the speech on national TV.
Nixon ulusal TV' de konuşma yaptı.
Those who intended to stay quickly adopted the island speech patterns, while those who did not, did not.
Niyetli olmayanlar uyum sağlamazken, kalmaya niyetli olanlar adanın konuşma yapılarına çabucak uyum sağladılar.
He gave a speech.
O bir konuşma yaptı.
He delivered a speech.
O bir nutuk çekti.
You should take part in that speech contest.
O konuşma yarışmasına katılmalısın.
He brought his speech to an end.
O konuşmasını bitirdi.
I remember that speech.
O konuşmayı hatırlıyorum.
He was giving a speech.
O konuşuyordu.
He made an admirable speech about protecting the environment.
O, çevreyi koruma hakkında taktire şayan bir konuşma yaptı.
She was afraid to make a speech.
O, bir konuşma yapmaya korkuyordu.
He delivered a very long speech yesterday.
O, dün çok uzun bir konuşma yaptı.
She made a good speech.
O, iyi bir konuşma yaptı.
She made references to World War II in her speech.
O, konuşmasında II.Dünya Savaşını referans gösterdi.
She couldn't convince him to give a speech.
O, onu bir konuşma yapması için ikna edemedi.
They asked Lincoln to make a victory speech.
Onlar Lincoln'un bir zafer konuşması yapmasını istedi.
