Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
She thought of a good way to make money on the Internet.
İnternette para yapmanın iyi bir yolunu düşündü.
I managed to catch the 8 o'clock train by running all the way to the station.
İstasyona giden bütün yolu koşarak 8 trenini yakalayabildim.
Will you tell me the way to the station?
İstasyona giden yolu bana söyler misiniz?
I met my teacher on the way to the station.
İstasyona giderken öğretmenime rastladım.
I passed the city hall on my way to the station.
İstasyona giderken belediye binasını geçtim.
I was caught in a shower on my way to the station.
İstasyona giderken bir sağanağa yakalandım.
I ran into an old classmate of mine on my way to the station.
İstasyona giderken eski bir sınıf arkadaşıma rastladım.
Are you on your way to the station?
İstasyona gidiyor musun?
We had to walk all the way to the station.
İstasyona kadar bütün yolu yürüdük.
It's a long way to the station.
İstasyona kadar uzun bir yol var.
You can take whichever way you like.
İstediğin herhangi bir yoldan gidebilirsin.
Where is the way out?
Çıkış nerede?
Pay the cashier on the way out.
Çıkarken kasiyere ödeyin.
What's the best way to stop your children becoming atheists?
Çocuğunuzun Ateist olmasını engellemenin en iyi yolu nedir?
The boy could not find his way out of the maze.
Çocuk labirentten çıkış yolunu bulamadı.
The boy lost his way in the forest.
Çocuk ormanda yolunu kaybetti.
It's way too heavy.
Çok fazla ağır.
I ordered way too much. I don't think I can eat it all.
Çok fazla sipariş verdim. Onun hepsini yiyebileceğimi sanmıyorum.
I ate way too much.
Çok fazla yedim.
You have a very logical way of thinking.
Çok mantıklı bir düşünme tarzın var.
I must find a way to earn a lot of money.
Çok para kazanmanın bir yolunu bulmalıyım.
I said so by way of a joke.
Şaka ile öyle söyledim.
I like the way she laughs at my jokes.
Şakalarıma gülme şeklini seviyorum.
I like the way you sing.
Şarkı söyleme şeklini seviyorum.
I love the way you sing.
Şarkı söyleyişini seviyorum.
Do you think that my way of teaching is wrong?
Öğretim tarzımın yanlış olduğunu düşünüyor musun?
The teacher gave way to the students' demand.
Öğretmen öğrencilerin talebine karşı koyamadı.
I love the way you say my name.
Adımı söyleyişini seviyorum.
The man went out of his way to take me to the station.
Adam beni istasyona götürmek için zahmet etti.
The man lost his way in the woods.
Adam ormanda yolunu kaybetti.
I like things the way they are.
Şeyleri oldukları gibi seviyorum.
I like things just the way they are.
Şeyleri sadece oldukları gibi seviyorum.
Excuse me, but would you please tell me the way to the post office?
Affedersiniz, ama lütfen bana postaneye giden yolu söyler misiniz?
Excuse me, but is this the right way to the subway station?
Affedersiniz,ama bu metro istasyonu için doğru yol mu?
You are now on the way to recovery.
Şimdi iyileşme yolundasın.
That's the best way we can do now.
Şimdi yapabileceğimiz en iyi yol odur.
We are groping for a way out of the present situation.
Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
What's your favorite way to cook trout?
Alabalık pişirmek için favori tarzın nedir?
My uncle told me the story by way of a joke.
Amcam masalı bir şaka gibi okudu.
I went to Europe by way of the United States.
Amerika birleşik Devletleri yoluyla Avrupa'ya gittim.
I went to Europe by way of America.
Amerika yoluyla Avrupa'ya gittim.
Are we losing a day on the way to America?
Amerika'ya giderken bir gün kaybediyor muyuz?
I went to Europe by way of Anchorage.
Anchorage yoluyla Avrupa'ya gittim.
I love the way you kiss.
Öpme tarzını seviyorum.
The car broke down on the way to the airport.
Araba havalimanına giderken bozuldu.
When you are driving, you should make way for ambulances.
Araba sürerken ambulanslara yol vermelisin.
In the car on the way home, he was making plans for the next day.
Arabada eve giderken ertesi gün için planlar yapıyordu.
His car broke down on the way to work.
Arabası işe giderken bozuldu.
It's a great way to make friends.
Arkadaş bulmak için harika bir yol.
My friend remembered which way to go.
Arkadaşım hangi yola gideceğini hatırladı.
You'll never find the way back home, through narrow streets of cobblestone.
Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, eve geri dönüş yolunu asla bulmayacaksın.
In fact history does not belong to us but rather we to it. Long before we understand ourselves through the process of self-examination, we understand ourselves in a self-evident way in the family, society, and state in which we live.
Aslında tarih, bizim yapmamızdan ötürü bize ait değildir. Uzun zaman önce kendi kendimize sınav yapma süreci ile birbirimizi anlardık, şimdi birbirimizi ailede, toplumda ve yaşadığımız devlette apaçık bir yolla anlıyoruz.
As he had no way of making fire, he ate the fish raw.
Ateş yakma imkanı olmadığı için, balığı çiğ çiğ yedi.
Isn't there a much better and shorter way of saying the same thing?
Aynı şeyi söylemenin çok daha iyi ve kısa bir yolu yok mu?
I went all the way to see her only to find her away from home.
Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
The great difficulties stand in the way of its achievement.
Büyük zorluklar onun başarı yolunda duruyor.
My grandmother paid my way to Boston.
Büyükannem, Boston'a gidiş ücretimi ödedi.
I like the way you look.
Bakma şeklini seviyorum.
Can you show me the way to the aquarium?
Bana akvaryuma giden yolu gösterir misin?
I'm sick and tired of the way you yell at me.
Bana bağırma tarzından bıktım usandım.
Will you show me the way to the bank?
Bana bankaya giden yolu gösterir misiniz?
I met a boy, who showed me the way to this hall.
Bana bu salonu gösteren bir çocukla karşılaştım.
I like the way you treat me.
Bana davranma tarzını seviyorum.
He asked me which way to go.
Bana hangi yöne gideceğini sordu.
Could you tell me which way I should go?
Bana hangi yoldan gitmem gerektiğini söyler misiniz?
Could you tell me the way to the station?
Bana istasyona giden yolu söyler misiniz?
Could you tell me the way to the station, please?
Bana istasyona giden yolu söyleyebilir misiniz, lütfen?
Could you show me the way to the port?
Bana limana giden yolu gösterir misiniz?
He asked me the way to the museum.
Bana müze yolunu sordu.
Will you show me the way to the museum?
Bana müzenin yolunu gösterir misin?
He showed me the way to the store.
Bana mağazaya giden yolu gösterdi.
Could you tell me the way to the subway station?
Bana metro istasyonuna giden yolu söyler misiniz?
Could you show me the way to the bus stop?
Bana otobüs durağına giden yolu gösterir misiniz?
Could you tell me the way to Tokyo Tower?
Bana Tokyo Tower'a giden yolu söyler misiniz?
He showed me the way to the ballpark.
Bana top sahasına giden yolu gösterdi.
It is kind of you go out of your way to help me.
Bana yardım etme zahmetine girdiğiniz için çok naziksiniz.
He went out of his way to help me.
Bana yardım etmek için yolundan ayrıldı.
He went out of his way to assist me.
Bana yardımcı olmak için yolunu değiştirdi.
Can you tell me the way to the bank?
Bankaya giden yolu bana söyleyebilir misiniz?
They laughed all the way to the bank.
Bankaya giderken yol boyunca güldüler.
I don't really like the way Mr. Jackson teaches.
Bay Jackson'ın öğretim tarzını gerçekten sevmiyorum.
Some people think that there are way too many lawyers in this country.
Bazı insanlar bu ülkede çok fazla avukat olduğunu düşünüyorlar.
Some people think the government has way too much power.
Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.
I wonder which way to go.
Ben hangi yoldan gideceğimi merak ediyorum.
I could not decide which way to choose.
Ben hangi yolu seçeceğime karar veremedim.
I ran all the way to the station.
Ben istasyona kadar bütün yolu koştum.
I could not make my way at all because of the crowd.
Ben kalabalık nedeniyle yol açamadım.
I like the way you talk.
Ben konuşma şeklini seviyorum.
I met him on my way to school.
Ben okula giderken ona rastladım.
I met Tony on my way home from school.
Ben okuldan eve giderken Tony ile karşılaştım.
I did it the way he told me to.
Ben onu onun bana yapmamı söylediği şekilde yaptım.
