In 1920s inflation was so high in Germany, it was an ordinary case to burn money to keep warm.
1920'li yıllarda Almanya'da enflasyon o kadar yüksekti ki, ısınmak için para yakmak sıradan bir durumdu.
Sugar dissolves in warm coffee.
Şeker sıcak kahvede çözünür.
Warm yourself while the fire burns.
Ateş yanarken kendinizi ısıtın.
In order to keep our feet warm we had to shift from one foot to another and keep moving.
Ayaklarımızı sıcak tutmak için ayaklarımızı yer değiştirmek ve hareket ettirmeye devam etmek zorunda kaldık.
You need to wear thick socks to keep your feet warm.
Ayaklarını sıcak tutmak için kalın çoraplar giymelisin.
President Taft wrote a warm goodbye letter to his friend.
Başkan Taft arkadaşına sıcak bir veda mektubu yazdı.
I don't like warm winters.
Ben sıcak kışları sevmiyorum.
My overcoat is light but warm.
Benim paltom hafif ama sıcak tutar.
Warm up some water.
Biraz su ısıt.
We will keep the room warm.
Biz odayı sıcak tutacağız.
We received a warm welcome.
Bizi sıcak karşıladılar.
This warm weather is abnormal for February.
Bu ılık hava şubat için anormaldir.
These flowers grow in warm countries.
Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
This coat is warm.
Bu ceket sıcak tutuyoır.
These gloves kept her hands warm.
Bu eldivenler onun ellerini sıcak tuttu.
It's nice and warm.
Bu güzel ve sıcak.
This winter is warm.
Bu kış ılık.
These thick wool stockings will keep your legs warm.
Bu kalın yün çoraplar bacaklarınızı sıcak tutacak.
This sweater is warm.
Bu kazak sıcacık.
This room is very warm.
Bu oda çok sıcak.
It was a warm day.
Bu sıcak bir gündü.
Warm this morning, isn't it?
Bu sabah sıcak değil mi?
Today is very warm.
Bugün çok sıcak.
It is as warm today as yesterday.
Bugün dünkü kadar sıcaktır.
It's nice and warm today.
Bugün güzel ve sıcak.
It's warm today.
Bugün hava ılık.
It's very warm today.
Bugün hava çok sıcak.
It is nice and warm today.
Bugün hava güzel ve sıcak.
It's pretty warm today.
Bugün oldukça sıcağım.
It's quite warm today.
Bugün oldukça sıcak.
It is pretty warm today.
Bugün oldukça sıcak.
It is rather warm today.
Bugün oldukça sıcak.
It's warm today, isn't it?
Bugün sıcak, değil mi?
It's warm here all the year round.
Burada bütün yıl boyunca hava sıcak.
It's nice and warm in here.
Burada hava güzel ve sıcak.
It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
Burası çok ılık. Klimayı açayım mı?
You look warm.
Cana yakın görünüyorsun.
It's pretty warm out for a jacket.
Ceket için dışarısı oldukça sıcak.
It seems warm outside.
Dışarıda hava sıcak görünüyor.
If you're cold, come sit by the fire and warm yourself.
Eğer üşüyorsan, gel ateşin yanına otur ve kendini ısıt.
My hand is in warm water.
Elim ılık suda.
It was nice and warm inside the house.
Evin içi hoş ve ılıktı.
The weather became warm.
Hava ılıdı.
It is too warm for me.
Hava benim için çok sıcak.
It's fairly warm today.
Hava bugün oldukça sıcak.
It was sunny and warm.
Hava güneşli ve sıcaktı.
It's still warm.
Hava hâlâ ılık.
The air became warm.
Hava sıcak oldu.
It is warm.
Hava sıcak.
It's warm.
Hava sıcak.
It was warm, so I opened the window.
Hava sıcaktı, bu yüzden pencereyi açtım.
I didn't bring any warm clothes.
Hiç kalın giysi getirmedim.
A warm, sunny day is ideal for a picnic.
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
You had better take a bath to get warm.
Isınmak için bir banyo yapsan iyi olur.
I blew on my hands to warm them.
Isıtmak için ellerime üfledim.
She blew on her hands to warm them.
Isıtmak için ellerine üfledi.
He blew on his fingers to make them warm.
Isıtmak için parmaklarına üfledi.
She kept the dining room warm in the winter.
Kışın yemek odasını sıcak tuttu.
Is the central heating warm enough in the winter?
Kalorifer kışın yeterince ısıtıyor mu?
The discovery took place on a warm August day in 1896.
Keşif, 1896 yılında sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.
You should keep yourself warm.
Kendini sıcak tutmalısın.
I kept the seat warm for you.
Koltuğu senin için sıcak tuttum.
My down jacket kept me warm.
Kuş tüyü ceketim beni ısıttı.
Please warm yourself at the fire.
Lütfen ateşte kendini ısıt.
Will you warm the milk, please?
Lütfen, sütü ısıtır mısın?
It was summer and the weather was warm.
Mevsim Yaz'dı ve hava sıcaktı.
Run the engine till it gets warm.
Motoru ısınıncaya kadar çalıştır.
It's moist and warm.
Nemli ve sıcak.
He is a man of warm heart.
O sıcak kalpli bir adam.
It was a warm, friendly meeting.
O sıcak, samimi bir toplantı oldu.
He was not wearing a warm coat.
O, sıcak bir ceket giymiyordu.
It's warm and cosy here.
O, sıcak ve keyiflidir.
She shot a warm smile at the old lady.
O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
The room was kept warm for the guests.
Oda misafirler için sıcak tutuldu.
The room was warm.
Oda sıcaktı.
She extended a warm welcome to them.
Onları çok içten bir biçimde karşıladı.
Her warm personality adds charm to her beauty.
Onu sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
I'll keep it warm.
Onu sıcak tutacağım.
Keep it warm.
Onu sıcak tutun.
His warm way with people had made him hugely popular.
Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
He has a warm heart.
Onun sıcak bir kalbi vardır.
Her skin was warm.
Onun teni sıcaktı.
It is warm there all the year round.
Orada hava bütün yıl boyu sıcak.
Rice grows in warm climates.
Pirinç sıcak iklimlerde yetişir.
Oranges grow in warm countries.
Portakallar sıcak ülkelerde yetişirler.
It was a warm day, so we went swimming.
Sıcak bir gündü, bu yüzden yüzmeye gittik.
I didn't expect a warm welcome.
Sıcak bir karşılama beklemiyordum.
It looks warm.
Sıcak görünüyor.
Wear warm clothes.
Sıcak giysiler giyin.
I feel warm.
Sıcak hissediyorum.
We're resting naked in the warm sand.
Sıcak kumda çıplak güreşiyoruz.
He took the coat off because it was warm.
Sıcak olduğu için ceketi çıkardı.
If you watch the sun setting on a warm, damp day, you can see the moisture changing the shape of the sun.
Sıcak, nemli bir günde güneşin batışını seyrederseniz, güneşin şeklini değiştiren nemi görebilirsiniz.