"Did Jesus walk over water and then turn it into wine?" "No, that's a different story!"
"İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü?" "Hayır bu başka bir konu!"
Walk two blocks, and turn left.
İki blok yürü ve sola dön.
It's an hour's walk to the station.
İstasyon bir saatlik yürüyüş mesafesinde.
It is about ten minutes' walk to the station.
İstasyon yaklaşık on dakikalık yürüme mesafesinde.
We had to walk all the way to the station.
İstasyona kadar bütün yolu yürüdük.
How long will it take me to walk to the station?
İstasyona kadar yürümem ne kadar sürecek?
It's foolish taking a taxi when you can easily walk to the station.
İstasyona kolayca yürüyebilirken bir taksiye binmek aptalca.
How long does it take to walk to the station?
İstasyona yürümek ne kadar sürer?
It takes 10 minutes to walk to the station.
İstasyona yürümek on dakika alır.
Shall we walk to the station?
İstasyona yürüyelim mi?
It takes twenty minutes to walk from the station to school.
İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürer.
It is only a short walk from the station.
İstasyondan sadece kısa bir yürüyüş mesafesi.
We cannot walk on the hot sand with bare feet.
Çıplak ayakla sıcak kumda yürüyemeyiz.
Don't walk on the grass.
Çim üzerinde yürüme.
I saw the children walk across the street.
Çocukları caddeden karşıya geçerken gördüm.
Don't walk so fast.
Çok hızlı yürüme.
How about going for a walk after lunch?
Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
Let's go for a walk after lunch.
Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe gidelim.
I saw the teacher walk across the street.
Öğretmenin caddeyi yürüyerek geçtiğini gördüm.
How about going out for a walk after dinner?
Akşam yemeğinden sonra bir yürüyüş için dışarı çıkmaya ne dersin?
Let's walk on the beach after dinner.
Akşam yemeğinden sonra sahilde yürüyelim.
We went out for a walk after dinner.
Akşam yemeğinden sonra yürüyüş için dışarı çıktık.
After dinner, I take a walk on the beach.
Akşam yemeğinden sonra, sahilde bir yürüyüş yaparım.
After dinner, I walk on the beach.
Akşam yemeğinden sonra, sahilde yürürüm.
In the evening, I walk with my dog.
Akşamları, köpeğimle yürüyüşe çıkarım.
I take a walk with my dog in the evening.
Akşamleyin köpeğimle bir yürüyüş yaparım.
Death is just around the corner and you can't walk away.
Ölüm çok yakında, çekip gidemezsin.
His parents took him for a walk.
Anne ve babası onu bir yürüyüş için götürdüler.
The car broke down, so that we had to walk.
Araba bozuldu, bu nedenle yürümek zorunda kaldık.
The car broke down, so they had to walk.
Araba bozuldu, bu yüzden yürümek zorunda kaldılar.
If the car breaks down, we'll walk.
Araba bozulursa, yürürüz.
I had to walk there because my car broke down.
Arabam bozulduğu için oraya yürümek zorunda kaldım.
Tom had to walk home since his car broke down.
Arabası bozulduğu için Tom eve yürümek zorunda kaldı.
Our friends took a walk in the park.
Arkadaşlarımız parkta biraz yürüyüş yaptılar.
I am too tired to walk any more.
Artık yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
I'm too tired to walk any longer.
Artık yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
I'm too tired to walk any more.
Artık yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
I don't want to take a walk now.
Şu anda yürümek istemiyorum.
I went for a walk to try to sober up.
Ayılmaya çalışmak için yürüyüşe gittim.
Stand up and walk.
Ayağa kalk ve yürü.
She was so tired that she couldn't walk.
Ayrıca o çok yoruldu, yürüyemiyor.
You had better not walk around in such a place.
Böyle bir yerde dolaşmasan iyi olur.
My grandfather goes for a walk every day.
Büyük babam her gün yürüyüşe gider.
My grandfather takes a walk every morning.
Büyük babam her sabah yürür.
My grandfather likes to walk.
Büyük babam yürümeyi sever.
My grandmother goes for a walk in the evening.
Büyükannem akşam yürüyüşe gidiyor.
My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
My grandfather cannot walk without a stick.
Büyükbabam bir baston olmadan yürüyemiyor.
My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.
Daddy, I can't walk any more. Carry me.
Baba, artık yürüyemiyorum. Beni taşı.
My father takes a walk every day.
Babam her gün yürüyüş yapar.
My father makes it a rule to take a walk every morning.
Babam her sabah yürümeyi bir kural haline getirdi
My father takes a walk every morning.
Babam her sabah yürüyüş yapar.
My father does not always walk to work.
Babam her zaman işe yürüyerek gitmez.
My father takes a walk in the park.
Babam parkta yürüyüş yapar.
My father is too busy to take a walk.
Babam yürüyüş yapamayacak kadar çok meşgul.
My leg got hurt, so I could not walk.
Bacağım incindi, bu yüzden yürüyemiyorum.
Walk towards me.
Bana doğru yürü.
Sometimes I walk home from work and sometimes I cycle, because I live close to where I work.
Bazen işten eve yürürüm ve bazen bisiklet sürerim, çünkü çalıştığım yer oturduğum yere yakın.
She sometimes takes a walk in the park.
Bazen parkta yürüyüşe çıkar.
I sometimes go out for a walk.
Bazen yürüyüş için dışarı çıkarım.
I reached the museum after a few minutes' walk.
Beş dakikalık yürüyüşten sonra müzeye vardım.
Five miles is a long distance to walk.
Beş mil yürümek için uzun bir mesafe.
My baby can walk.
Bebeğim yürüyebilir.
The baby can stand but can't walk.
Bebek ayakta durabilir ama yürüyemez.
In a few days, the baby will be able to walk.
Bebek birkaç gün içinde yürüyebilecek.
The baby doesn't walk yet.
Bebek henüz yürümüyor.
The baby can't walk yet.
Bebek henüz yürüyemiyor.
Is the baby able to walk?
Bebek yürüyebiliyor mu?
Can the baby walk?
Bebek yürüyebiliyor mu?
The baby is able to walk.
Bebek yürüyebiliyor.
Babies crawl before they walk.
Bebekler yürümeden önce emeklerler.
Wait. I can't walk that fast.
Bekle. Bu kadar hızlı yürüyemem.
How long does it take to walk to the city hall?
Belediye binasına yürümek ne kadar sürer?
I'm taking a walk in a park.
Ben bir parkta yürüyüş yapıyorum.
I took a walk.
Ben bir yürüyüş yaptım.
I went for a walk to get some air.
Ben biraz hava almak için yürüyüşe gittim.
I took a walk in the mountains.
Ben dağlarda bir yürüyüş yaptım.
I like to walk in the mountains.
Ben dağlarda yürümeyi severim.
I can't walk any further.
Ben daha ileri yürüyemem.
I usually go for a walk every morning.
Ben genellikle her sabah yürüyüş yaparım.
I usually walk to school.
Ben genellikle okula yürürüm.
I generally walk to school.
Ben genellikle okula yürürüm.
I usually walk.
Ben genellikle yürürüm.
I walk every day.
Ben her gün yürürüm.
I walk my dog in the park every morning.
Ben her sabah parkta köpeğimi yürütürüm.
I always walk.
Ben her zaman yürürüm.
I like to walk in the country.
Ben kır gezisini seviyorum.
I am just going for a walk.
Ben sadece yürüyüşe gidiyorum.
I like taking a walk.
Ben yürümeyi severim.
Don't walk away from me.
Benden uzaklaşma.
Don't walk out on me.
Beni bırakma.
Walk ahead of me.
Benim önümde yürü.