Don't look so upset.
Çok üzgün görünme.
The teacher was really upset and threw Johnny out of class.
Öğretmen gerçekten üzgündü ve Johnny'yi sınıftan attı.
Don't upset mommy.
Anneni sinirlendirme.
You seem upset.
Üzgün görünüyorsun.
You sound upset.
Üzgün görünüyorsun.
I thought you might be upset.
Üzgün olabileceğini düşünmüştüm.
I knew you'd be upset.
Üzgün olacağını biliyordum.
I know you're upset.
Üzgün olduğunu biliyorum.
I don't want you to be upset.
Üzgün olmanı istemiyorum.
I was upset.
Üzgündüm.
I know you're upset about your car being totaled, but you weren't injured and you should be thankful to be alive.
Arabanın parçalanması hakkında üzgün olduğunu biliyorum fakat yaralanmadın ve sağ olduğuna şükretmelisin.
You're obviously upset about something.
Belli ki bir şey hakkında üzgünsün.
I'm upset.
Ben üzgünüm.
Many people are upset.
Birçok kişi üzgün.
We're upset.
Biz üzgünüz.
Bruce was terribly upset when his girlfriend left him, but he soon got over it.
Bruce kız arkadaşı onu terk ettiğinde son derece üzülmüştü, ama kısa sürede atlattı.
Is that why you're upset?
Bu yüzden mi üzgünsün?
My wife is very upset.
Eşim çok üzgün.
You seemed really upset.
Gerçekten üzgün görünüyordun.
I'm really upset.
Gerçekten üzgünüm.
Are you still upset?
Hâlâ üzgün müsün?
The news upset me.
Haber beni üzdü.
Have you ever upset your mother?
Hiç anneni üzdün mü?
He tends to get upset over nothing.
Hiçbir şeye üzülmeye niyeti yok.
Tom is upset because Mary has been ignoring him.
Mary onu görmezden geldiği için Tom üzgün.
Tom was upset when Mary walked out on him.
Mary onu terk ettiğinde Tom üzgündü.
She looked upset as she read the letter.
Mektubu okurken, o üzgün görünüyordu.
Why are you getting so upset?
Neden bu kadar üzgün oluyorsun?
Why are they so upset?
Neden bu kadar üzgünler?
Why are you so upset?
Neden bu kadar üzgünsün?
Why are you upset?
Niçin üzgünsün?
She's very upset.
O çok üzgün.
It's nothing to get upset about.
O üzülecek bir şey değildir.
She is upset.
O üzgündür.
She's upset right now.
O şimdi üzgün.
He was too upset to distinguish vice from virtue.
O, ahlaksızlığı erdemden ayıramayacak kadar çok üzgündü.
To have more than one problem before him at one time makes him irritable, upset and exasperated.
Onun önünde aynı anda birden fazla soruna sahip olmak onu sinirlendirir,üzer ve çileden çıkarır.
I thought he would be upset.
Onun üzüleceğini düşündüm.
You're upset.
Sen üzgünsün.
You're just upset.
Siz sadece üzgünsünüz.
Tom began to get very upset.
Tom çok üzülmeye başladı.
Tom seems quite upset.
Tom çok üzgün görünüyor.
Tom is very upset.
Tom çok üzgün.
Tom has been very upset.
Tom çok üzgündü.
Tom is getting upset.
Tom üzülüyor.
Tom didn't get upset.
Tom üzülmedi.
Did Tom seem upset?
Tom üzgün görünüyor muydu?
Tom seems upset.
Tom üzgün görünüyor.
Tom looks upset.
Tom üzgün görünüyor.
Tom seemed upset.
Tom üzgün görünüyordu.
Tom looked upset.
Tom üzgün görünüyordu.
Tom sounded upset.
Tom üzgün görünüyordu.
Tom doesn't seem upset.
Tom üzgün görünmüyor.
Tom became upset.
Tom üzgün oldu.
Tom is upset.
Tom üzgün.
Tom was upset.
Tom üzgündü.
Tom has been upset.
Tom üzgündü.
Tom is obviously upset.
Tom açıkça üzgün.
Tom is clearly upset.
Tom açıkça üzgün.
Tom was obviously upset.
Tom besbelli üzgündü.
Tom is obviously upset about something.
Tom besbelli bir şey hakkında üzgün.
Tom looks a little upset.
Tom biraz üzgün görünüyor.
Tom is a little upset.
Tom biraz mutsuz.
Tom is depressed and upset.
Tom depresif ve üzgün.
Tom is really upset.
Tom gerçekten üzgün.
Tom has been really upset.
Tom gerçekten üzgün.
Tom is still upset.
Tom hâlâ üzgün.
I'm upset about Tom.
Tom hakkında üzgünüm.
Tom is definitely upset.
Tom kesinlikle üzgün.
Tom realized that Mary might be a little upset.
Tom Mary'nin biraz üzgün olabileceğini fark etti.
Tom could tell that Mary was really upset.
Tom Mary'nin gerçekten üzgün olduğunu söyleyebildi.
Tom insulted Mary. That's why she's so upset.
Tom Mary'ye hakaret etti. Bunun sebebi çok üzgün olmasıdır.
Tom is probably a little upset.
Tom muhtemelen biraz üzgün.
Tom is pretty upset.
Tom oldukça üzgün.
Tom is just upset.
Tom sadece üzgün.
We've upset Tom.
Tom'u üzdük.
Be careful not to do anything to upset Tom.
Tom'u üzecek bir şey yapmamak için dikkatli ol.
We didn't want to upset Tom.
Tom'u üzmek istemiyorduk.
I hope Tom doesn't get too upset.
Tom'un çok üzülmeyeceğini umuyorum.
I thought Tom would be upset.
Tom'un üzüleceğini düşündüm.
I thought Tom might be upset.
Tom'un üzgün olabileceğini düşündüm.
Tom had an upset stomach.
Tom'un bir mide rahatsızlığı vardı.
I can't believe Tom is really that upset.
Tom'un gerçekten bu kadar üzgün olduğuna inanamıyorum.
Tom is obviously upset with Mary's behavior.
Tom'un Mary'nin davranışına üzgün olduğu belli.
I don't know what Tom was so upset about.
Tom'un neye çok üzüldüğünü bilmiyorum.
I don't know what Tom is so upset about.
Tom'un neye üzgün olduğunu bilmiyorum.
What Tom ate gave him an upset stomach.
Tom'un yediği onun midesini bozdu.
I was upset by the news of the traffic accident.
Trafik kazası haberine üzüldüm.
"Are you upset?" "No. Why would I be?"
A thing like that doesn't upset me.
Are you still upset about what happened?
Are you upset that you weren't invited to Tom's party?
Are you upset?
