"When are you back home?" "I don't know, in about twenty minutes".
"Eve ne zaman döneceksin?" "Bilmiyorum, yaklaşık yirmi dakika içinde ".
I would be bored if I had to count to five hundred twenty-four thousand three hundred seventy-two.
524.372'e kadar saymak zorunda kalsam, sıkılırım.
The poet lived here some twenty odd years.
Şair, yirmi küsur yıl burada yaşadı.
The troops advanced twenty miles.
Askerler yirmi mil ilerledi.
Bears also tend to sleep more during the day than at night, although in the summer, with twenty-four hours of light, this does not apply.
Ayılar gün içinde gece uyuduklarından daha çok uyurlar, ne var ki bu yazları, yirmi dört saat boyunca gündüz olduğundan geçerli değildir.
You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundreds heads of cattle and twenty racer horses...
Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...
Five times five is twenty-five.
Beş kere beş yirmi beştir.
I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
Ben bu işitme cihazı için 20.000 yen ödedim.
I hadn't seen my friend for over twenty years.
Ben yirmi yılı aşkın bir süredir arkadaşımı görmemiştim.
I think that you are twenty years old.
Bence sen yirmi yaşındasın.
He bet me twenty dollars that I wouldn't do it.
Benimle onu yapamayacağıma yirmi dolara bahse girdi.
The building is twenty stories high.
Bina yirmi kat yüksekliğinde.
A day has twenty-four hours.
Bir gün yirmi-dört saattir.
She walked twenty miles a day.
Bir günde yirmi mil yürüdü.
I had to wait twenty minutes for the next bus.
Bir sonraki otobüsü yirmi dakika beklemek zorunda kaldım.
Twenty people died in a fire.
Bir yangında yirmi kişi öldü.
He wrote this book at the age of twenty.
Bu kitabı yirmi yaşında yazdı.
This was the coldest winter in twenty years.
Bu, yirmi yıl içinde en soğuk kıştı.
This is the coldest winter we have had in twenty years, I hear.
Bunun bizim yirmi yıl içerisinde yaşadığımız en soğuk kış olduğunu duyuyorum.
Twenty families live here.
Burada yirmi aile yaşar.
Republic Day is celebrated on the twenty-sixth of January.
Cumhuriyet Bayramı yirmi altı Ocakta kutlanır.
If every user added twenty a day to Tatoeba, it might be possible to reach one million sentences by Christmas.
Eğer her kullanıcı Tatoeba'ya günde yirmi ilave yaparsa, Noel'e kadar bir milyon cümleye ulaşmak mümkün olabilir.
Esperanto is the language of the twenty-first century.
Esperanto 21. yüzyılın dilidir.
I walk twenty miles a day.
Günde yirmi mil yürürüm.
I said that I would be twenty next birthday.
Gelecek doğum günümde yirmi yaşında olacağımı söyledim.
No matter which road you follow, the drive to town won't take you more than twenty minutes.
Hangi yolu izlersen izle, şehre gidiş yirmi dakikadan fazla zamanını almaz.
I'm not twenty years old yet.
Henüz 20 yaşında değilim.
John Brown had attacked with about twenty men.
John Brown yaklaşık yirmi adamla birlikte saldırdı.
How old are you? I'm twenty-six years old.
Kaç yaşındasın? Ben yirmi altı yaşındayım.
The cat is twenty days old.
Kedi yirmi günlüktür.
Laurie is twenty years old.
Laurie yirmi yaşındadır.
Linda is sixteen, but had no trouble passing for twenty.
Linda on altı yaşındaydı fakat yirmi olarak kabul edilmesi için sorun yoktu.
Muiriel has turned twenty.
Muiriel yirmi yaşına girdi.
That child can count to twenty.
O çocuk yirmiye kadar sayabilir.
She has just turned twenty.
O henüz yirmiye girdi.
He reads as many as twenty books every week.
O her hafta yirmi kadar çok sayıda kitap okur.
It was about twenty dollars.
O yaklaşık yirmi dolardı.
He got married when he was twenty-two years old.
O yirmi iki yaşındayken evlendi.
She could pass for twenty.
O yirmi olarak kabul edildi.
It lasted for twenty years.
O yirmi yıl sürdü.
He has been engaged in foreign trade for twenty years.
O yirmi yıldır dış ticaretle uğraşıyor.
She became a teacher at the age of twenty.
O yirmi yaşında, bir öğretmen oldu.
She is over twenty.
O yirminin üzerinde.
She is on the wrong side of twenty.
O yirminin yanlış tarafında.
He wrote this novel at twenty.
O, bu romanı yirmi yaşında yazdı.
He can only pay twenty dollars at most.
O, en fazla sadece yirmi dolar ödeyebilir.
He earns twenty dollars a day.
O, günde 20 dolar kazanır.
He does twenty push-ups every morning.
O, her sabah yirmi şınav çeker.
She got married when she was twenty-five.
O, yirmi beş yaşındayken evlendi.
She wished she had been born twenty years earlier.
O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi.
She had been proposed to five times by the time she was twenty.
O, yirmi yaşına kadar beş kez evlenme teklifi aldı.
She said she was twenty years old, which was not true.
O, yirmi yaşında olduğunu söyledi, gerçek değildi.
She cannot be over twenty.
O, yirminin üzerinde olamaz.
Our school has twenty-four classes in all.
Okulumuz toplam olarak yirmi dört sınıfa sahiptir.
Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, hundred.
On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
It's been twenty years since they got married.
Onlar evleneli yirmi yıl oldu.
There are about twenty of them.
Onlardan yaklaşık olarak yirmi tane var.
His ranch covers twenty square miles.
Onun çiftliği yirmi mil karedir.
When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.
Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.
She is said to have been an actress about twenty years ago.
Onun yaklaşık yirmi yıldır bir oyuncu olduğu söyleniyor.
The vote was twenty-eight for and twenty against.
Oy yirmi sekiz lehte ve yirmi aleyhteydi.
I asked twenty friends to the party.
Partiye yirmi arkadaşı davet ettim.
Our class has twenty-five boys and twenty girls.
Sınıfımızda yirmibeş erkek ve yirmi kız var.
It's twenty past six.
Saat 6.20.
It is twenty minutes past ten.
Saat onu yirmi geçiyor.
Only twenty-seven had voted no.
Sadece yirmi yedi kişi hayır oyu verdi.
Sally exchanged a twenty-dollar bill for five-dollar bills.
Sally, yirmi-dolarlık bir banknotu beş dolarlık banknotlarla değiştirdi.
Can I call you back in twenty minutes?
Seni yirmi dakika içerisinde geri arayabilir miyim?
Would one of you be willing to lend me your bicycle for twenty minutes or so?
Sizlerden biri 20 dakikalığına bisikletini ödünç verir mi?
The team's best striker scored twenty-three goals last season.
Takımın en iyi forveti geçen sezon yirmi üç gol attı.
Thomas A. Edison so loves his work that he sleeps an average of less than four hours of each twenty-four.
Thomas A. Edison işini öylesine sever ki ortalama olarak 24 saatte 4 saatten daha az uyur.
Tom bought his ticket twenty minutes ago.
Tom biletini yirmi dakika önce aldı.
Tom lives about twenty minutes away from Mary.
Tom Mary'den yaklaşık yirmi dakika uzakta yaşamaktadır.
Tom put the twenty-dollar bill that Mary gave him in his shirt pocket.
Tom Mary'nin ona verdiği yirmi dolarlık faturayı gömlek cebine koydu.
Tom did twenty pushups.
Tom yirmi şınav yaptı.
Tom didn't get his driver's license until he was twenty-four.
Tom yirmi dört yaşına kadar sürücü belgesini almadı.
Tom was able to get there in less than twenty minutes.
Tom yirmi dakikadan daha az bir sürede oraya varmayı başardı.
Tom made enough soup to serve twenty people.
Tom yirmi kişiye servis etmek için yeterli çorba yaptı.
Tom is between twenty and thirty years old.
Tom yirmi ve otuz yaşları arasındadır.
Tom didn't start to play the trombone until he was twenty.
Tom yirmi yaşına kadar trombon çalmaya başlamadı.
Tom can still wear the same size jeans he did when he was twenty years old.
Tom yirmi yaşındayken giydiği aynı beden pantolonu hâlâ giyebiliyor.
Tom had his wisdom teeth taken out by a twenty-four year old dentist.
Tom'un yirmilik dişleri yirmi dört yaşında diş hekimi tarafından çekildi.
We need twenty eggs all told.
Toplam olarak yirmi yumurtaya ihtiyacımız var.
The train will be twenty minutes late.
Tren yirmi dakika geç kalacak.
The train is twenty minutes behind time.
Tren yirmi dakika geç kaldı.
Twenty teams entered the tournament.
Turnuvaya yirmi takım girdi.
The valley was twenty miles wide.
Vadi yirmi mil genişliğinde.
I'll be back in twenty minutes or so.
Yaklaşık yirmi dakika içinde döneceğim.
Twenty people perished in the blaze.
Yangında yirmi kişi can verdi.
The new jet circles the globe in twenty-four hours.
Yeni jet, dünyanın çevresini yirmi dört saatte dolaşıyor.
Out of twenty students, only one had read the book.
Yirmi öğrenciden sadece bir tanesi kitabı okumuş.