In the spring, when the days grew longer and the sun warmer, she waited for the first robin to return from the south.
İlkbaharda, günler daha uzadığında ve güneş daha ısındığında, o, ilk nar bülbülünün güneyden dönüşünü bekledi.
In hopes of attaining superhuman powers, Christopher Columbus once stared at the sun for five minutes straight. It didn't work.
İnsanüstü güçlere ulaşmak umuduyla, Kristof Kolomb bir zamanlar beş dakika güneşe doğruca dik dik baktı.İşe yaramadı.
That child was left in the sun too long.
Şu çocuk güneşte çok uzun süre bırakıldı.
He would sit in the sun doing nothing.
Bir şey yapmadan güneşte otururdu.
We saw the sun sink below the horizon.
Biz ufkun altında güneşin batışını gördük.
Our dog has been lying in the sun all day.
Bizim köpek bütün gün güneşte yatıyor.
The clouds hid the sun for a while.
Bulutlar bir süre güneşi sakladı.
It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around.
Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.
Don't expose your skin to the sun for too long.
Cildinizi çok uzun süre güneşe maruz bırakmayın.
The sun gives light and heat.
Güneş ışık ve ısı verir.
The sun is shining brightly.
Güneş ışıl ışıl parlıyor.
The sun was shining brightly.
Güneş ışıl ışıl parlıyordu.
The sun came out and the ice melted.
Güneş çıktı ve buz eridi.
The sun came out.
Güneş çıktı.
The sun was hidden in the moon's shadow.
Güneş ayın gölgesine gizlenmişti.
The sun is much larger than the moon.
Güneş aydan çok daha büyüktür.
The sun is larger than the moon.
Güneş aydan daha büyüktür.
The sun is brighter than the moon.
Güneş aydan daha parlaktır.
The sun is rising now.
Güneş şimdi yükseliyor.
The sun is sinking in the west.
Güneş Batıdan batıyor.
The sun sets in the west.
Güneş batıdan batar.
Were the sun to rise in the west, she would not change her resolution.
Güneş batıdan doğsada, o kararından vazgeçmez.
I shall keep on painting until the sun sets.
Güneş batıncaya kadar resmi yapmaya devam edeceğim.
The sun is going down.
Güneş batıyor.
The sun is setting.
Güneş batıyor.
The sun was setting.
Güneş batıyordu.
The sun having set, we all started for home.
Güneş batarken, hepimiz eve doğru hareket ettik.
The sun having set, they were still dancing.
Güneş batarken, onlar hâlâ dans ediyorlardı.
By the time the sun sets, we will arrive at the destination.
Güneş batmadan önce, gideceğimiz yere varacağız.
The sun is about to sink.
Güneş batmak üzere.
The sun is about to set.
Güneş batmak üzeredir.
The sun is starting to go down.
Güneş batmaya başlıyor.
The sun went down, so they quit working.
Güneş battı, bu yüzden çalışmayı bıraktılar.
The sun has gone down.
Güneş battı.
The sun has set.
Güneş battı.
Since the sun had set, we all headed home.
Güneş battığı için hepimiz eve gittik.
It grew cold as the sun went down.
Güneş battığında hava soğudu.
The sun disappeared behind a cloud.
Güneş bir bulutun arkasında kayboldu.
The sun is a star.
Güneş bir yıldızdır.
The sun just went down.
Güneş biraz önce battı.
The sun will rise soon.
Güneş birazdan doğacak.
The sun gives us heat and light.
Güneş bize ısı ve ışık verir.
The sun gives us light and heat.
Güneş bizi ışık ve ısı verir.
It's a good idea to cover up when the sun is this strong.
Güneş bu kadar güçlü iken örtünmek iyi bir fikirdir.
The sun emerged from behind the clouds.
Güneş bulutların arkasından çıktı.
The sun appeared from behind the clouds.
Güneş bulutların arkasından çıktı.
The sun descended behind the mountains.
Güneş dağların ardında battı.
The sun having risen, I turned off the light.
Güneş doğduğu için, ışığı kapattım.
The dew evaporated when the sun rose.
Güneş doğduğunda çiğ buharlaştı.
As the sun rose, the stars faded away.
Güneş doğduğunda, yıldızlar kayboldu.
Let's start before the sun rises.
Güneş doğmadan önce başlayalım.
The sun is about to rise.
Güneş doğmak üzere.
The sun rises in the east and sets in the west.
Güneş doğudan doğar ve batıdan batar.
The sun is rising.
Güneş doğuyor.
The sun is the brightest star.
Güneş en parlak yıldızdır.
The sun is shining in the sky.
Güneş gökyüzünde parlıyor.
The sun is in the sky.
Güneş gökyüzündedir.
The sun shines in the daytime and the moon at night.
Güneş gündüz parlar; ay ise gece.
The sun doesn't shine at night.
Güneş gece parlamaz.
The sun has not risen yet.
Güneş henüz doğmadı.
The sun always sets in the west.
Güneş her zaman batıdan batar.
The sun always rises in the east.
Güneş her zaman doğudan doğar.
The sun doesn't always shine.
Güneş her zaman parlamaz.
The sun goes down by 4 p.m. in the winter.
Güneş kışın akşam 4'te batar.
The sun sets earlier in the winter.
Güneş kışın daha erken batar.
The sun melted the snow.
Güneş karı eritti.
If you spend too much time in the sun without putting on sunscreen, you are likely to get a sunburn.
Güneş kremi sürmeden güneşte çok fazla zaman harcarsan güneş yanığı olursun.
The sun is shining.
Güneş parlıyor.
The sun shone brightly.
Güneş parlak bir şekilde parladı.
The sun is bright.
Güneş parlak.
The sun rises early in the morning.
Güneş sabah erken doğar.
The sun is up.
Güneş tepede.
The sun is setting below the horizon.
Güneş ufkun altında batıyor.
The sun is sinking below the horizon.
Güneş ufkun altında batıyor.
The sun sank slowly below the horizon.
Güneş ufkun altında yavaşça battı.
The sun sank below the horizon and it got dark.
Güneş ufukta battı ve hava karardı.
The sun appeared on the horizon.
Güneş ufukta göründü.
The sun rose over the horizon.
Güneş ufukta yükseldi.
The sun goes down in a wild blaze of color.
Güneş vahşi bir renk aleviyle batıyor.
The sun is coming up.
Güneş yükseliyor.
The sun is shining in my face.
Güneş yüzüme parlıyor.
The sun will come up soon.
Güneş yakında doğacak.
The sun disappeared behind the clouds.
Güneş, bulutların ardında kayboldu.
The sun having set, they left off their work.
Güneşin batarken, onlar işlerini bıraktılar.
You can see the sun peeking through the clouds.
Güneşin bulutların arasından baktığını görebilirsin.
She felt the warmth of the sun on her skin.
Güneşin sıcaklığını teninde hissetti.
Although the sun was out, it was cold.
Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.
The soft afternoon sun came in through the branches of the tree and then the window.
Hafif bir ikindi güneşi, dalların arasından süzülüp pencereden içeri giriyordu.
The sun had already set when he got home.
O eve geldiğinde güneş zaten batmıştı.
She watched the sun rise in the morning and she watched the sun set in the evening.
O, sabah güneşin doğuşunu ve akşam batışını izledi.
Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
Onlar, Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdüler.
If you watch the sun setting on a warm, damp day, you can see the moisture changing the shape of the sun.
Sıcak, nemli bir günde güneşin batışını seyrederseniz, güneşin şeklini değiştiren nemi görebilirsiniz.
The morning sun is too bright to look at.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
The morning sun is so bright that I cannot see it.
Sabah güneşi o kadar parlak ki ben onu göremiyorum.
