"It's pool-season from this week, isn't it?" "Oh yes. I've gotta go and buy a swimming suit, then."
"Bu haftadan itibaren havuz sezonu değil mi?" "Ah evet. O zaman gidip bir mayo almalıyım."
Suit yourself.
İstediğini yap.
The baby was in his birthday suit.
Bebek çıplaktı.
I'll make you a new suit.
Ben sana yeni bir takım yapacağım.
My suit is grey.
Benim takım gridir.
I don't have a suit.
Bir takım elbisem yok.
This hat will suit her.
Bu şapka ona uyacak.
I want a tie to go with this suit.
Bu ceketle giden bir kravat istiyorum.
Does this skirt suit me?
Bu etek bana uyar mı?
This tie doesn't go with my suit.
Bu kravat benim takım ile gitmez.
This tie matches your suit.
Bu kravat takımına uyar.
I want a suit made of this material.
Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.
This color doesn't suit you.
Bu renk sana yakışmamış.
Where did you get that suit?
Bu takım elbiseyi nereden aldın?
How much did you pay for that suit?
Bu takım için ne kadar ödedin?
I want this suit cleaned.
Bu takımın temizlenmesini istiyorum.
This new necktie goes well with the suit.
Bu yeni kravat takım elbise ile iyi gider.
How can you afford another suit?
Diğer takım elbiseye gücün nasıl yetebilir?
He is dressed in an old tweed suit.
Eski bir tuvid takım elbise giymiş.
Any time will suit me.
Her zaman bana uygun olacaktır.
She was wearing a red bathing suit.
Kırmızı bir mayo giyiyordu.
The short man wears a black suit.
Kısa adam siyah bir takım elbise giyiyor.
The short woman wears a gray suit.
Kısa kadın gri bir takım elbise giyiyor.
Get yourself a decent suit.
Kendinize uygun bir takım elbise alın.
Your tie blends well with your suit.
Kravatın takım elbisen ile uymuş.
He made me a new suit.
O bana yeni bir takım elbise yaptı.
That suit has an expensive look.
O elbise pahalı bir görünüme sahip.
That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
She made him a new suit.
O ona yeni bir takım yaptı.
Does that suit you?
O size uyuyor mu?
Is that a new bathing suit?
O yeni bir mayo mu?
He made me a suit.
O, bana bir takım elbise yaptı.
She made a new suit for him.
O, onun için yeni bir takım yaptı.
He stood out because he was wearing a suit.
O, takım elbise giydiği için dışarıda durdu.
He had a new suit made.
O, yeni bir takım yaptırdı.
I must buy a new suit for my son.
Oğlum için yeni bir takım elbise almalıyım.
I made my son a new suit.
Oğluma yeni bir takım elbise yaptım.
She filed a suit for divorce against him.
Ona karşı bir boşanma davası açtı.
I made his son a new suit.
Onun oğluna yeni bir takım elbise yaptım.
The boss told Tom that he had to wear a suit and tie to work.
Patron çalışmak için Tom'un takım elbise giymek ve kravat takmak zorunda olduğunu söyledi.
Will six o'clock suit you?
Saat altı size uyar mı?
I will make a new suit for you.
Senin için yeni bir takım elbise yapacağım.
Wearing a suit, he stood out.
Takım elbise giydiği için göze battı.
Where did you have your suit made?
Takım elbiseni nerede yaptırdın?
Change into your suit.
Takım elbisenizi giyin.
He looked quite handsome in his suit and tie.
Takım elbisesi ve kravatı ile oldukça yakışıklı görünüyordu.
Where did you have the suit made?
Takımını nerede yaptırdın?
Tom doesn't have to wear a suit and tie to work.
Tom çalışmak için takım elbise giymek ve kravat takmak zorunda değil.
Tom asked the man at the front desk where he could get his suit pressed.
Tom ön masadaki adama takım elbisesini nerede ütületebileceğini sordu.
Tom only wears a suit on special occasions.
Tom özel ortamlarda sadece takım elbise giyer.
Tom doesn't often wear a suit.
Tom genellikle bir takım elbise giymez.
Tom usually wears a conservative suit.
Tom genellikle gösterişsiz bir takım elbise giyer.
Tom was wearing an expensive suit.
Tom pahalı bir takım elbise giyiyordu.
Tom just got that suit.
Tom sadece o takımı aldı.
Tom got his suit altered.
Tom takım elbisesini değiştirdi.
Tom was caught in the rain and his new suit got ruined.
Tom yağmura yakalandı ve yeni takım elbisesi mahvoldu.
Tom didn't have to wear a suit and tie, but he did.
Tom, bir takım elbise ve bir kravat giymek zorunda değildi fakat giydi.
I like seeing Tom in a suit.
Tom'u bir takım elbiseyle görmek hoşuma gidiyor.
Tom is required to wear a suit and tie to work.
Tom'un çalışmak için bir takım elbise ve kravat giymesi bekleniyor.
The meals don't suit my taste.
Yemekler benim zevkime uymuyor.
I bought a new suit of clothes.
Yeni bir takım elbise aldım.
I bought a new suit.
Yeni bir takım elbise aldım.
I must get a new suit made.
Yeni bir takım elbise yaptırmalıyım.
I had a new suit made.
Yeni bir takım yaptırdım.
Where did you have your new suit made?
Yeni takım elbiseni nerede yaptırdın?
How do you like my new suit?
Yeni takımım hakkında ne düşünüyorsun?
"But it's true!" Dima insisted. "They won't let me buy the suit unless I give them another 99 kopeks! Can't you wire me some money?"
"I'm in a terrible hurry... for reasons I can't say," Dima replied to the woman. "Please, just let me try on that suit there."
"I'm in an Armani store buying a suit, of course," Dima replied.
"Many" is "viele", while "mehrere" is less than "viele"; therefore, "many" doesn't suit here, but "several".
"Never mind that, what's with that get up ... a swimming suit!?" "That's right. Sexy isn't it? Feeling horny?"
"The floor is dirty!" the shopkeeper reprimanded him. "You haven't even paid for the suit yet, and you're already getting it dirty!"
"We don't give discounts," the woman said sternly. "Regardless how small. Now, please take off the suit if you can't afford it."
"Would you like to buy a suit?" the shopkeeper asked Dima, who brought the smells of the previous night with him as he walked through the door.
A blue suit, white shirt and red tie are essential for all male workers.
A flush is a poker hand where all five cards are of the same suit.
After putting on so much weight, Tom couldn't fit into his suit to wear to Mary's funeral.
After Tom was promoted to managing director, Mary told him to splurge on the made-to-measure Italian suit he'd always wanted but never before could afford.
Apart from the cost, the color of the tie doesn't suit me.
Apart from the cost, the dress doesn't suit me.
Apart from the cost, the dress doesn't suit you.
As he looked through the store window, Dima's eyes widened as they fell upon a gorgeous black suit, and then widened even more when he noticed the 3,000,000.99 BYR price tag.
As she fetched Dima the suit, the shopkeeper noticed smears of blood on his shirt, and couldn't help but stare in shock.
As soon as one airline announced its plan for airfare reductions, the rest of the companies followed suit.
At a word from the ballet master in the white suit, the room will come alive.
At the funeral, the widow looked very dignified, with her black suit, hat and gloves.
Could I borrow your gray suit?
Do you have a bathing suit?
Does it suit you?
Does the soil suit vegetables?
Doesn't Tom ever wear a suit?
Frankly speaking, it doesn't suit you.
Geppetto did not have a penny in his pocket, so he made his son a little suit of flowered paper, a pair of shoes from the bark of a tree, and a tiny cap from a bit of dough.
Go inside and change into your bathing suit.
