The workers united to solve the problem.
İşçiler sorunu çözmek için birleştiler.
It was a problem difficult to solve.
Çözmesi zor bir problemdi.
Don't cry. Crying doesn't solve anything.
Ağlama. Ağlamak hiçbir şeyi çözmez.
Alcohol doesn't solve any problems.
Alkol hiçbir sorunu çözmez.
Allen was given a problem that was impossible to solve.
Allen, çözülmesi imkânsız bir problem vermişti.
No one has ever been able to solve this problem.
Şu ana kadar bu problemi hiç kimse çözemedi.
We may not be able to solve all our problems, but we should be able to solve some to them.
Bütün sorunlarımızı çözemeyebiliriz ama onlardan bazıların çözebilmeliyiz.
President Hoover tried to solve the crisis.
Başkan Hoover krizi çözmeye çalıştı.
Mr. Thomas will be able to solve the problem.
Bay Thomas sorunu çözebilecek.
Perhaps he could solve this problem.
Belki o, bu problemi çözebilir.
Maybe Tom can solve this problem.
Belki Tom bu sorunu çözebilir.
Perhaps Tom can solve this problem.
Belki Tom bu sorunu çözebilir.
I'm amazed by the ease with which you solve the problem.
Ben problemi kolaylıkla çözmene şaşırdım.
I think I can solve this problem without your help.
Bence bu problemi yardımın olmadan çözebilirim.
It is too difficult a problem for me to solve.
Benim için çözmesi çok zor bir problemdi.
It is impossible for me to solve the problem.
Benim sorunu çözmem mümkün değildir.
Science will not solve all of our problems.
Bilim sorunların hepsini çözmeyecek.
It is no use trying to solve the riddle.
Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok.
Anybody can solve that problem.
Birisi o problemi çözebilir.
Not a few pupils could solve the problem.
Birkaç öğrenci problemi çözemedi.
This is too hard a problem for me to solve.
Bu benim çözemeyeceğim kadar çok zor bir problem.
This may not solve our problem.
Bu bizim sorunumuzu çözmeyebilir.
Do you think you can solve these puzzles?
Bu bulmacaları çözebileceğini düşünüyor musun?
The boy can solve any problem in arithmetic.
Bu oğlan aritmetikteki herhangi bir problemi çözebilir.
I can't solve this problem.
Bu problemi çözemiyorum.
This problem is difficult for me to solve.
Bu problemi çözmem zor.
It's difficult for me to solve this problem.
Bu problemi çözmem zor.
I can't figure out how to solve this problem.
Bu problemi nasıl çözeceğimi bilemiyorum.
How are you going to solve this problem?
Bu problemi nasıl çözeceksin?
I was able to solve the question this morning.
Bu sabah sorunu çözmeyi başardım.
This is a problem you have to solve by yourself.
Bu senin kendi başına çözmen gereken bir sorun.
This problem is too difficult for me to solve.
Bu sorun benim çözemeyeceğim kadar çok zor.
This problem is too hard for me to solve.
Bu sorun benim çözemeyeceğim kadar zor.
This problem is too difficult for you to solve.
Bu sorun senin çözmen için çok zor.
Can you solve this problem?
Bu sorunu çözebilir misin?
This problem is difficult to solve.
Bu sorunu çözmek zordur.
I'm trying to solve this problem.
Bu sorunu çözmeye çalışıyorum.
It is no use trying to solve this problem.
Bu sorunu çözmeye çalışmanın faydası yok.
I'd better solve this problem quickly.
Bu sorunu çabuk çözsem iyi olur.
I can solve this problem.
Bu sorunu halledebilirim.
It is difficult to solve this problem.
Bu sorunu halletmek zor.
We can solve this problem easily.
Bu sorunu kolayca çözebiliriz.
Do you have any ideas on how we can solve this problem?
Bu sorunu nasıl çözebileceğimize dair hiç fikrin var mı?
I've got some ideas on how to solve this problem.
Bu sorunu nasıl çözeceğimizle ilgili bazı fikirlerim var.
If you can't solve this problem, ask your teacher.
Bu soruyu çözemiyorsanız; öğretmeninize sorun.
This is a difficult problem to solve.
Bu, çözülmesi zor bir sorun.
That should solve the problem.
Bu, sorunu çözmeli.
Can you solve the puzzle?
Bulmacayı çözebilir misin?
Let's try to solve the riddle.
Bulmacayı çözmeye çalışalım.
I found it difficult to solve the puzzle.
Bulmacayı çözmeyi zor buldum.
I can't figure out how to solve the puzzle.
Bulmacayı nasıl çözeceğimi bilemiyorum.
No one could solve the problem after all.
Buna rağmen kimse problemi çözemedi.
There must be some way to solve this.
Bunu çözmek için bir yol olmalı.
Dick tried to solve that problem, but he couldn't.
Dick bu sorunu çözmeye çalıştı ama yapamadı.
Dick tried to solve the problem, in vain.
Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
Dick tried in vain to solve that problem.
Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
My brother helped me solve the math problem.
Erkek kardeşim matematik problemimi çözmeme yardım etti.
I have a lot of problems to solve.
Halledecek bir sürü sorunum var.
Any student can solve this problem.
Herhangi bir öğrenci bu problemi çözebilir.
No one could solve the problem.
Hiç kimse bu sorunu çözemedi.
No one could solve the puzzle.
Hiç kimse bulmacayı çözemedi.
No one was ever able to solve the riddle.
Hiç kimse bulmacayı çözemedi.
John tried in vain to solve the problem.
John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
We won't be able to solve this problem on our own.
Kendi kendimize bu problemi çözemeyeceğiz.
Nobody can solve this problem.
Kimse bu problemi çözemez.
Please let me know how you are going to solve.
Lütfen nasıl çözeceğini bilmeme izin ver.
It is difficult for me to solve that problem.
O problemi çözmem zor.
She explained to him how to solve the puzzle.
O, ona bulmacayı nasıl çözeceğini açıkladı.
She expected him to solve the problem.
O, onun sorunu çözmesini umuyordu.
She could solve the problem, and so could I.
O, sorunu çözebildi, ve ben de.
He tried to solve the problem, but had no luck.
O, sorunu çözmek için çalıştı, ama şansı yoktu.
He tried to solve the problem.
O, sorunu çözmeye çalıştı.
That doesn't solve the problem.
O, sorunu çözmez.
That may not solve your problem.
O, sorununu çözmeyebilir.
He was able to solve the problem with ease.
O,kolaylıkla problemi çözebildi.
I will show you how to solve it.
Onu nasıl halledeceğini sana göstereceğim.
It was impossible for him to solve the problem.
Onun problemi çözmesi imkansızdı.
It is difficult for him to solve the problem.
Onun problemi çözmesi zordur.
It was easy for him to solve the problem.
Onun sorunu çözmesi kolaydı.
I want him to solve the problem.
Onun sorunu çözmesini istiyorum.
No algorithm that can solve this problem in polynomial time has been found yet.
Polinom zamanında bu problemi çözebilecek bir algoritma henüz bulunmadı.
The police set out to solve the crime.
Polis, suçu çözmek için yola çıktı.
The problem was too difficult for me to solve.
Problem benim çözemeyeceğim kadar çok zor.
This problem is not so difficult that you can't solve it.
Problem senin çözemeyeceğin kadar zor değil.
I was able to solve the problem.
Problemi çözebildim.
He is clever enough to solve the problem.
Problemi çözecek kadar zekidir.
You couldn't solve the problem, could you?
Problemi çözemediniz, değil mi?
It took him ten minutes to solve the problem.
Problemi çözmek on dakikasını aldı.
The problem is difficult to solve.
Problemi çözmek zor.
It is easy for me to solve the problem.
Problemi çözmem kolaydır.
I found it difficult to solve the problem.
Problemi çözmeyi zor buldum.
I haven't been able to solve the problem yet.
Problemi henüz çözemedim.
She could solve the problem with ease.
Problemi kolaylıkla çözebildi.
