He sold his business and retired.
İşini sattı ve emekli oldu.
I did not lose my mind, I sold it on eBay.
Aklımı kaybetmedim, onu eBay'da sattım.
Analyn sold the cow.
Analyn ineği sattı.
He was surprised his father had sold the farm.
Babasının çiftliği sattığına şaşırdı.
Fish is sold by the pound here.
Balık burada paundla satılır.
I sold a book.
Ben bir kitap sattım.
I hear that he sold his house.
Ben onun evini sattığını duyuyorum.
I afterward sold them to enable me to buy R. Burton's Historical Collections.
Ben sonradan bana R. Burton 'ın Tarihi Koleksiyonlarını satın almamı sağlaması için onları sattım.
I sold off all my records.
Ben tüm plakları sattım.
Gasoline is sold by the liter.
Benzin litre ile satılır.
The tickets were sold out in a moment.
Biletler bir anda satıldı.
The tickets sold out within a week.
Biletler bir hafta içinde tükendi.
Who sold you this car?
Bu arabayı sana kim sattı?
Liquor is not sold at this store.
Bu dükkanda likör satılmaz.
Stamps are not sold in this store.
Bu dükkanda pul satılmıyor.
This medicine is still not sold in pharmacies.
Bu ilaç, halen eczanelerde satılmamaktadır.
This book is sold here.
Bu kitap burada satılır.
This book is not sold here.
Bu kitap burada satılmıyor.
This book sold well in Japan.
Bu kitap, Japonya'da iyi sattı.
I sold my guitar today.
Bugün gitarımı sattım.
We sold those to them, didn't we?
Bunları onlara sattık, değil mi?
Only girls' shoes are sold here.
Burada sadece kız ayakkabıları satılır.
They've sold about three hundred of them already.
Daha şimdiden onların yaklaşık üç yüz tanesini sattılar.
The magazines were sold out.
Dergiler satıldı.
Tomatoes are sold by the pound.
Domatesler Paund ile satılır.
If I remember correctly, Tom sold his car to Mary for just 500 dollars.
Eğer doğru hatırlıyorsam, Tom arabasını Mary'ye sadece 500 dolara sattı.
Apples are sold by the dozen.
Elmalar düzine ile satılırlar.
I sold my old car for one hundred dollars.
Eski arabamı 100 dolara sattım.
The house has been sold.
Ev satıldı.
I sold the house to advantage.
Evi avantajlı şekilde sattım.
In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
All sold out!
Hepsi satıldı!
Everything's sold out.
Her şey satıldı.
Have you ever sold a car?
Hiç bir araba sattın mı?
He sold me the book for one thousand yen.
Kitabı bana 1,000 yen'e sattı.
I sold the books.
Kitapları sattım.
The seats are all sold out.
Koltukların hepsi satıldı.
We are sold out of jeans.
Kotların hepsi satıldı.
Pencils are sold by the dozen.
Kurşun kalemler düzine ile satılırlar.
I sold my books at a reasonable price.
Makul bir fiyata kitaplarımı sattım.
The Mongolian dinosaur was sold in New York for a million dollars.
Moğolistanlı dinozor, New York'ta bir milyon dolara satılmıştı.
He sold all his land.
O bütün arazisini sattı.
Tom sold me his old car.
O eski arabasını bana sattı.
He sold his house for 50000 dollars.
O evini 50000 dolara sattı.
I can't believe that you really sold that junk for such a high price.
O hurdayı öyle yüksek bir fiyata gerçekten sattığına inanamıyorum.
It is sold by the pound.
O paundla satılır.
She sold all of her furniture, so she could afford to feed herself and her dog.
O, bütün mobilyasını sattı, böylece kendine ve köpeğine bakabildi.
He sold us out.
O, bizi sattı.
He sold his own car without hesitation.
O, hiç tereddüt etmeden kendi arabasını sattı.
She sold him her car.
O, ona arabasını sattı.
They sold everything at extremely high prices.
Onlar her şeyi oldukça yüksek fiyatlarla sattı.
They were all sold out.
Onların hepsi satıldı.
I sold it for 600 euros.
Onu 600 avroya sattım.
I sold it for ten dollars.
Onu on dolara sattım.
His house was sold for $10,000.
Onun evi 10,000 dolara satıldı.
His house was sold for ten thousand dollars.
Onun evi on bin dolara satıldı.
His novel sold well.
Onun romanı iyi sattı.
The cakes may be sold out soon.
Pastalar kısa sürede satılabilir.
Rice is sold by the kilogram.
Pirinç kilo ile satılır.
I sold the picture for 20000 yen.
Resmi 20,000 yene sattım.
Roger Miller's "Dang Me" was a hit with country music fans and with popular music fans too. It sold millions of copies.
Roger Miller'ın "Dang Me"'si Amerikan folk müziği fanatikleri arasında ve popüler müzik fanatikleri arasında da bir liste başıydı. O miyonlarca adet sattı.
The novel has sold almost 20,000 copies.
Roman yaklaşık olarak 20,000 adet sattı.
Her novel sold well.
Romanı iyi sattı.
I sold the best jewel that I had.
Sahip olduğum en iyi mücevheri sattım.
All the tickets are sold out.
Tüm biletler satıldı.
Butter is sold by the pound.
Tereyağı pound ile satılmaktadır.
Tom sells apples for $5 and pears for $3.50. If 370 fruits were sold for a total of $1415, how many apples were sold?
Tom 5 dolara elma ve 3.50 dolara armut satmaktadır. Toplam 1415 dolara 370 meyve satılmışsa kaç tane elma satıldı?
Tom sold his car to Mary.
Tom arabasını Mary'ye sattı.
Tom sold his old refrigerator to Mary.
Tom eski buzdolabını Mary'ye sattı.
Tom was the one who sold the drugs that Mary stole.
Tom Mary'nin çaldığı uyuşturucuları satan biriydi.
Tom sold Mary his car.
Tom Mary'ye arabasını sattı.
Tom asked Mary when she had sold her first painting.
Tom Mary'ye ilk tablosunu ne zaman sattığını sordu.
Tom sold his motorcycle to Mary.
Tom motosikletini Mary'ye sattı.
Tom sold it to somebody else.
Tom onu başkasına sattı.
Tom bought a new camera so he sold his old one.
Tom yeni bir fotoğraf makinesi aldı bu yüzden eski olanını sattı.
Tom has already sold his car.
Tom zaten arabasını sattı.
Tom believes that Mary made a big mistake when she sold her father's Stradivarius.
Tom, babasının Stradivariusını sattığında Mary'nin büyük bir hata yaptığına inanıyor.
I happen to know that Tom sold his car last week.
Tom'un geçen hafta arabasını sattığını biliyorum.
Salt is sold by weight.
Tuz ağırlıkla satılmaktadır.
We arrived at that plan out of pure desperation, but the book sold well.
Umutsuzluktan dolayı o plana vardık fakat kitap iyi sattı.
Flour is sold by the pound.
Un paundla satılır.
Eggs are sold by the dozen.
Yumurtalar düzine ile satılırlar.
"Do I really have that good a personality?" "Impossible. After all, there's this time as well, but in middle school you sold off girl's pants all over to bring in the money."
"Metroid Prime 3: Corruption" is a videogame by Nintendo sold exclusively for the Wii.
"You don't have any more croissants?" "All sold out."
A bento is a small meal made of boiled rice and seaweed, that is sold in cheap wooden boxes.
A good many of the pictures on exhibition were sold on the opening day.
A large quantity of air-conditioners has been sold since the temperature is high.
A number of tickets are sold in advance.
All the old journals have been sold.
All the old magazines are sold out.
All the old magazines have been sold.
All the seats are sold in advance.
