"Mom, you need to sign this." "Let me read it." "No, it's okay. You don't have to."
"Anne, bunu imzalamalısın." "Onu okuyayım." Hayır, o tamam. Okumana gerek yok."
In 1972, Dr. Francine Patterson started to teach sign language to Koko.
1972'de, Dr. Francine Patterson Koko'ya işaret dilini öğretmeye başladı.
I did not see the sign.
İşareti görmedim.
You should look over the contract before you sign it.
İmzalamadan önce sözleşmeyi gözden geçirmelisin.
I was forced to sign my name.
Adımı imzalamam için bana baskı yapıldı.
Don't forget to sign your name.
Adını imzalamayı unutma.
Sign at the bottom, please.
Alt tarafı imzalayın lütfen.
Can you read that sign ahead of us?
Önümüzdeki şu işareti okuyabilir misin?
They wanted to sign the agreement first.
Öncelikle anlaşmayı imzalamak istiyorlardı.
He was made to sign the contract against his will.
Anlaşmayı cebren imzaladı.
When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old.
Arkadaşların sana ne kadar genç göründüğünle ilgili iltifat etmeye başlarsa, bu yaşlandığına dair kesin bir işarettir.
There's a big sign.
Büyük bir işaret var.
President Pierce finally agreed to sign it.
Başkan Pierce nihayet onu imzalamayı kabul etti.
Sometimes a ladder is a sign of bad luck.
Bazen bir merdiven kötü bir şans işaretidir.
He was forced to sign the document.
Belgeyi imzalamak zorunda kaldı.
A nod is a sign of agreement.
Bir baş sallama bir onay işaretidir.
Didn't you sign a lease?
Bir kira sözleşmesi imzaladın mı?
The next step was to sign the document.
Bir sonraki adım belgeyi imzalamaktı.
We talked in sign language.
Biz işaret dili konuştuk.
Sign above this line.
Bu çizginin üstünü imzalayın.
Sign on this line.
Bu çizginin üzerini imzalayın.
Is this a sign?
Bu bir işaret mi?
It's a sign.
Bu bir işaret.
This is a sign.
Bu bir sembol.
Sign these forms.
Bu formları imzala.
What does this sign mean?
Bu işaret ne anlama geliyor?
Will you sign your name on this paper?
Bu kağıdı imzalar mısın?
I need you to sign these papers.
Bu kağıtları imzalamanı istiyorum.
If you were forced to sign it, the contract is invalid.
Bunu imzalamak zorunda kalırsanız sözleşme geçersiz.
I won't sign this.
Bunu imzalamayacağım.
You can't park here, because there is a sign
Buraya park yapamazsın, çünkü bir levha var.
Could you sign here?
Burayı imzalar mısınız?
Would you sign here?
Burayı imzalar mısınız?
Sign here, please.
Burayı imzalayın, lütfen.
Could you sign here, please?
Burayı lütfen imzalayabilir misiniz?
Dr. Patterson communicated with a gorilla using sign language.
Dr. Patterson, işaret dili kullanarak bir goril ile iletişim kurdu.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
Eğer Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gidecektir.
The contract, if you were forced to sign it, is invalid.
Eğer imzalamaya zorlandıysan, sözleşme geçersizdir.
The contract is invalid if you were forced to sign it.
Eğer imzalamaya zorlandıysanız, anlaşma geçersizdir.
If you were forced to sign the contract, it's invalid.
Eğer sözleşmeyi imzalamak zorunda kalırsanız bu geçersiz.
Please be sure to sign and seal the form.
Formu imzaladığınızdan ve mühürlediğinizden emin olun.
Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
I'm going to sign up for a French class next semester.
Gelecek dönem Fransızca sınıfına kayıt olacağım.
I am alive even though I am not giving any sign of life.
Herhangi bir yaşam belirtisi vermememe rağmen hayattayım.
The swallow is a sign of summer.
Kırlangıç kuşu yazın habercisidir.
He made me sign the paper against my will.
Kağıdı bana zorla imzalattılar.
Sign your name at the end of the paper.
Kağıdın sonunda isminizi imzalayın.
It was dark, so Tom had trouble reading the street sign.
Karanlıktı, bu yüzden Tom cadde işaretini okumada sıkıntı çekti.
He failed to see the stop sign at the intersection and hit an oncoming car.
Kavşaktaki dur işaretini göremedi ve gelen bir arabaya vurdu.
Koko knows and uses more than 500 words in sign language, the language of deaf people.
Koko, sağır insanların dili olan işaret dilinde 500 kelimeden daha fazla biliyor ve kullanıyor.
Sign the guest book.
Konuk defterini imzalayın.
Dark clouds are a sign of rain.
Koyu bulutlar yağmura işaret eder.
Please sign these.
Lütfen bunları imzala.
Please sign your name here.
Lütfen burayı imzalayın.
Please sign here.
Lütfen burayı imzalayın.
Could you please sign the register?
Lütfen kaydı imzalar mısın?
Please sign your name on the contract.
Lütfen sözleşmede adınızı imzalayın.
There is no sign of life on Mars.
Mars'ta hiç yaşam işareti yok.
They forced him to sign the letter.
Mektubu imzalaması için onu zorladılar.
He gave a tip as a sign of gratitude.
Minnettarlık göstergesi olarak bahşiş verdi.
If you were forced to sign that contract, then it's invalid.
O anlaşmayı imzalamak zorunda kalırsan o geçersizdir.
To get technical information from that company, we first have to sign a non-disclosure agreement.
O şirketten teknik bilgi almak için, öncelikle bir gizlilik anlaşması imzalamamız gerek.
What does that sign say?
O işaret ne diyor?
He didn't see the stop sign and almost hit the child crossing the street.
O, dur işaretini görmedi ve neredeyse caddeyi geçen çocuğa vuracaktı.
He was compelled to sign the contract.
O, sözleşmeyi imzalamak zorunda bırakıldı.
They forced me to sign my name.
Onlar beni ismimi imzalamam için zorladılar.
They made him sign the contract.
Onlar ona sözleşmeyi imzalattılar.
They fixed the sign to the wall.
Onlar tabelayı duvara tutturdular.
They told Tom that he had to sign a nondisclosure agreement.
Onlar Tom'a bir gizlilik anlaşması imzaladığını söylediler.
Will you sign it for me?
Onu benim için imzalar mısın?
Did you sign it?
Onu imzaladın mı?
I'll sign it.
Onu imzalayacağım.
Sign your name there.
Oraya adınızı imzalayın.
The police found no sign of forced entry.
Polis zorla giriş izi bulamadı.
Sign across the stamp.
Pulun üzerini imzalayın.
He could not sign official papers.
Resmi evrakları imzalayamadı.
I want to sign the contracts.
Sözleşmeleri imzalamak istiyorum.
Sign the contract.
Sözleşmeyi imzala.
Don't forget to sign the contract.
Sözleşmeyi imzalamayı unutma.
Deaf people can converse in sign language.
Sağır insanlar işaret dilinde sohbet edebilirler..
Deaf people can talk in sign language.
Sağır insanlar işaret diliyle konuşabilirler.
Deaf-mute people can use sign language to communicate.
Sağır ve dilsiz insanlar iletişim kurmak için işaret dilini kullanabilirler.
Just sign this.
Sadece bunu imzala.
Just sign here.
Sadece burayı imzalayın.
I told you to sign the document.
Sana belgeyi imzalamanı söyledim.
The sign indicates the way to go.
Sinyal gidecek yolu gösterir.
Finally, it was time to sign the Constitution.
Sonunda, Anayasayı imzalama zamanıydı.
The sign says "Exit."
Tabela "Çık." diyor.
God sent a sign.
Tanrı bir işaret gönderdi.
Tom forgot to sign the check.
Tom çeki imzalamayı unuttu.
Tom refused to sign his name.
Tom adını imzalamayı reddetti.
Tom forgot to sign his name.
Tom adını imzalamayı unuttu.
Did Tom sign that confession voluntarily?
Tom bu itirafı gönüllü olarak imzaladı mı?
Tom didn't see the stop sign.
Tom dur işaretini görmedi.