She has given me a shirt.
Bana bir gömlek verdi.
Give me your shirt.
Bana gömleğini ver.
Do you want this shirt?
Bu gömleği istiyor musun?
I like this shirt.
Bu gömleği seviyorum.
I don't like this shirt. Show me another.
Bu gömleği sevmiyorum. Bana başka bir tane göster.
I don't like this shirt. Show me another one.
Bu gömleği sevmiyorum. Bana bir tane daha göster.
I don't recognize this shirt. Whose is it?
Bu gömleği tanımıyorum. O kimin?
You need to wash this shirt.
Bu gömleği yıkamalısın.
I think it's time for me to wash this shirt.
Bu gömleği yıkamamın zamanıdır.
I don't think this shirt goes with that red tie.
Bu gömleğin o kırmızı kıravatla uyacağını sanmıyorum.
This shirt needs to be ironed.
Bu gömlek ütülenilmeli.
This shirt does not fit me well. Is too big.
Bu gömlek bana iyi uymuyor. O çok büyük.
This shirt is a little bit loose.
Bu gömlek biraz bol.
This shirt costs ten dollars.
Bu gömlek on dolardır.
This shirt needs to be washed.
Bu gömlek yıkanılmalı.
What do you think of this shirt?
Bu gömlekle ilgili ne düşünüyorsun?
Whose shirt is this?
Bu kimin gömleği?
This tie goes with your shirt.
Bu kravat gömleğine uyar.
This tie goes very well with your shirt.
Bu kravat gömleğinle çok iyi gider.
This shirt doesn't go with that tie at all.
Bu kravat o gömlekle hiç gitmiyor.
I think this tie will go great with that shirt.
Bu kravatın o gömlekle muhteşem uyacağını düşünüyorum.
This is her T-shirt. That T-shirt is hers, too.
Bu onun tişörtü. O tişört de onunkidir.
This T-shirt is too small for me.
Bu Tişört benim için çok küçük.
How much is this T-shirt?
Bu tişört ne kadar?
I bought this T-shirt on sale.
Bu tişörtü indirimli aldım.
Do you want this T-shirt?
Bu Tişörtü istiyor musunuz?
Do you recognize this T-shirt?
Bu tişörtü tanıyor musun?
Iced tea had got on my shirt.
Buzlu çay gömleğime döküldü.
Didn't you wear that same shirt yesterday?
Dün aynı gömleği giymedin mi?
Pick out the shirt that you like best.
En çok sevdiğin gömleği seç.
My brother wore his shirt inside out.
Erkek kardeşim gömleğini ters giydi.
My shirt was ruined.
Gömleğim harap oldu.
My shirt isn't dry yet.
Gömleğim henüz kuru değil.
Where's my shirt?
Gömleğim nerede?
Would you sew a button on my shirt?
Gömleğime bir düğme diker misin?
I have to iron my shirt.
Gömleğimi ütülemek zorundayım.
I'm going to change my shirt.
Gömleğimi değiştireceğim.
I need to change my shirt.
Gömleğimi değiştirmem gerekiyor.
I want my shirt back.
Gömleğimi geri istiyorum.
I washed my shirt.
Gömleğimi yıkadım.
The shirt needs ironing
Gömleğin ütülenmesi gerek.
Your shirt is inside out.
Gömleğin ters yüz olmuş.
On his shirt there was a sauce stain.
Gömleğinde bir sos lekesi vardı.
What is that greasy stuff on your shirt?
Gömleğindeki o yağlı şey nedir?
I like your shirt.
Gömleğini beğeniyorum.
Button up your shirt.
Gömleğini düğmele.
Change your shirt. It's very dirty.
Gömleğini değiştir. O çok kirli.
You are wearing your shirt inside out.
Gömleğini ters giyiyorsun.
Your shirt button is coming off.
Gömleğinin düğmesi düşüyor.
Your shirt has a button missing.
Gömleğinin eksik bir düğmesi var.
Tom rolled up his shirt sleeves.
Gömleğinin kollarını sıvadı.
Remove your shirt and lie down.
Gömleğinizi çıkarın ve uzanın.
You look smart in the shirt.
Gömlekle zeki görünüyorsun.
Hey, didn't you wear that shirt yesterday?
Hey, o gömleği dün yemedin mi?
Ken put his shirt on inside out.
Ken gömleğini ters giymişti.
I washed my own shirt.
Kendi gömleğimi yıkadım.
I preferred wearing my Hawaiian T-shirt and green shorts to be cool and different, but I quickly got used to the white shirt and black slacks.
Klas ve farklı olmak için Hawaii tişörtümü ve yeşil şortumu giymeyi tercih ettim, ama çabucak beyaz gömlek ve siyah pantolona alıştım.
Please show me the green shirt.
Lütfen bana yeşil gömleği gösterin.
Please iron the shirt.
Lütfen gömleği ütüle.
Please take off your shirt.
Lütfen gömleğini çıkar.
Please put your shirt on.
Lütfen gömleğinizi giyin.
He was eager to try on the blue shirt.
Mavi gömleği denemek için hevesliydi.
Try on that shirt.
O gömleği deneyin.
Try on that shirt. It's made of fine cotton.
O gömleği deneyin; ince pamuktan yapılmıştır.
I love that shirt.
O gömleği seviyorum.
I like that shirt.
O gömleği seviyorum.
Don't wash that shirt.
O gömleği yıkama.
That shirt is very dirty. It needs washing before you go to school.
O gömlek çok kirli. Okula gitmeden önce yıkanılması gerek.
That shirt looks good on you.
O gömlek üstünde iyi duruyor.
That shirt is too large for me.
O gömlek benim için çok büyük.
I told you I hate that shirt.
O gömlekten nefret ettiğimi sana söyledim.
That's a nice T-shirt.
O güzel bir T-shirt.
She ironed her shirt.
O kendi gömleğini ütüledi.
That tie goes well with your shirt.
O kravat gömleğinle iyi gider.
Is that a new shirt?
O yeni bir gömlek mi?
He's wearing a white cotton shirt.
O, bir beyaz pamuklu gömlek giyiyor.
She pulled my shirt.
O, gömleğimi çıkardı.
He pulled my shirt.
O, gömleğimi çekti.
He removed his shirt.
O, gömleğini çıkardı.
He had his shirt on inside out.
O, gömleğini ters giydi.
He took off his T-shirt.
O, tişörtünü çıkardı.
What shirt will you wear to school today?
Okula giderken bugün hangi gömleği giyeceksin?
She bought him a camera that was too big to fit in his shirt pocket.
Ona, gömlek cebine sığmayacak kadar büyük bir kamera aldım.
His shirt was stained with sauce.
Onun gömleği sos ile lekelendi.
She bought a shirt for him.
Onun için bir gömlek satın aldı.
He has a black shirt.
Onun siyah bir gömleği var.
She bought a shirt for him to wear to the party.
Partide onun giymesi için bir gömlek satın aldı.
Your colorful shirt really stands out.
Renkli gömleğiniz gerçekten dikkat çekiyor.
I told you I hated that shirt.
Sana bu gömlekten hoşlanmadığımı söylemiştim.
I bought the same shirt as yours.
Seninki gibi aynı gömleği aldım.
I need a shirt with a stiff collar.
Sert yakalı bir gömleğe ihtiyacım var.
