see ile ilgili cümleler

I see you two have met.
İkinizin tanıştığını anlıyorum.

I see no reason to discuss it further.
İlerde bunu tartışmak için sebep olmadığını anlıyorum.

Can't you see I'm not interested?
İlgilenmediğimi görmüyor musun?

I will see him at the first opportunity.
İlk fırsatta onu göreceğim.

It's very frustrating to try to find your glasses when you can't see anything without glasses.
İnsan gözlüksüz bir şey göremediğinden, gözlüğü yokken gözlük araması çok sinir bozucu bir şey.

I'll ask around and see what people think.
İnsanların ne düşündüğünü etraftakilere soracağım ve anlayacağım.

On arriving at the station, I went to see my uncle at his office.
İstasyona vardığımda, ben amcamı ofisinde görmeye gittim.

He did not see anyone else at the station.
İstasyonda başka birini görmedi.

Who did you see at the station?
İstasyonda kimi gördün?

Come and see me any time you like.
İstediğin zaman beni görmeye gel.

Come and see me whenever you like.
İstediğin zaman beni görmeye gelebilirsin.

Come and see me anytime you want to.
İstediğiniz zaman beni görmeye gelebilirsiniz.

On a good day, you can see the coast of Estonia from Helsinki.
İyi bir günde, Helsinki'den Estonya kıyısını görebilirsin.

I can't see well.
İyi göremiyorum.

Good night, Tatoeba. See you tomorrow.
İyi geceler Tatoeba. Yarın görüşürüz.

Try on this new suit to see if it fits well.
İyi uyup uymadığını görmek için bu yeni ceketi dene.

I will come and see you when I get well.
İyileştiğimde seni görmeye geleceğim.

I see you found your bag.
Çantanı bulduğunu anlıyorum.

I see a bird on the roof.
Çatıda bir kuş görüyorum.

I can see a strange blue bird on the roof.
Çatıda garip mavi bir kuş görebiliyorum.

You can see for miles from the roof.
Çatıdan millerce öteyi görebilirsin.

I have been to the park to see flowers.
Çiçekleri görmek için parka gittim.

He bent over to see insects in the flowerbed.
Çiçeklikteki böcekleri görmek için eğildi.

We can see wild animals lying in the grass.
Çimde yatan vahşi hayvanları görebiliriz.

She was too short to see over the fence.
Çitin üzerinden göremeyecek kadar çok kısaydı.

Most parents see their own children as the best in the world.
Çoğu ebeveyn, kendi çocuklarını, dünyada en iyi olarak görüyor.

Where did you see the boy?
Çocuğu nerede gördün.

It was surprising to see how fast the child grew up.
Çocuğun ne kadar hızlı büyüdüğünü görmek şaşırtıcıydı.

He will kill himself if he doesn't see his child.
Çocuğunu görmezse, kendini öldürür.

The children were happy to see their grandfather and grandmother, whom they hadn't seen for some time.
Çocuklar uzun süredir görmedikleri dedelerini ve anneannelerini gördükleri için mutluydular.

I'll go and see what the children are doing.
Çocukların ne yaptığını görmeye gideceğim.

I hope to see you again before long.
Çok geçmeden seni tekrar görmeyi umuyorum.

Many friends came to see me off.
Çok sayıda arkadaş beni uğurlamaya geldiler.

A lot of people are waiting to see what is going to happen.
Çok sayıda insan ne olacağını görmek için bekliyorlar.

In clear weather, we can see the island from here.
Açık havada adayı buradan görebiliriz.

It is too dark to see clearly.
Açıkça görmek için çok karanlık.

Did you see anyone suspicious?
Şüpheli birini gördün mü?

I see I have no choice.
Şansım olmadığını anlıyorum.

May I see the wine list?
Şarap listesini görebilir miyim?

Can I see the wine list?
Şarap listesini görebilir miyim?

I see a house among the trees.
Ağaçlar arasında bir ev görüyorum.

I see an old woman under the tree.
Ağacın altında yaşlı bir kadın görüyorum.

Someone named Henry wanted to see you.
Adı Henry olan biri sizi görmek istedi.

Didn't you see the man?
Adamı görmedin mi?

I have no wish to see the man again.
Adamı tekrar görme isteğim yok.

You can see the island in the distance.
Adayı uzaktan görebilirsin.

We must see things as they are.
Şeyleri oldukları gibi görmeliyiz.

I'm sorry, Jorge! I didn't see you!
Affedersin, Jorge! Seni görmedim.

My parents came to the airport to see me off.
Ailem beni uğurlamak için havalanına geldi.

I need to see my family.
Ailemi görmem gerekiyor.

She was impatient to see her family.
Ailesini görmek için sabırsızlanıyordu.

Now that you are in Italy, you must absolutely see Naples.
Şimdi İtalya'da olduğuna göre mutlaka Napoli'yi görmelisin.

Even now, I occasionally think I'd like to see you. Not the you that you are today, but the you I remember from the past.
Şimdi bile, ara sıra seni görmek istediğimi düşünüyorum. Fakat bugünkü seni değil geçmişten hatırladığım seni.

May I come and see you now?
Şimdi gelip sizi görebilir miyim.

I can see now I was wrong.
Şimdi haksız olduğumu görebiliyorum.

You'd better not see her now.
Şimdi onunla görüşmesen iyi olur.

I have to see Tom now.
Şimdi Tom'u görmeliyim.

I need to see Tom now.
Şimdi Tom'u görmeliyim.

I want to see the director of the company.
Şirketin müdürüyle görüşmek istiyorum.

I want to see the sights in Akiruno city.
Akiruno şehrindeki manzaraları görmek istiyorum.

I see no cause for alarm.
Alarm için neden olmadığını anlıyorum.

Alice might have been there yesterday, but we didn't see her.
Alice dün orada olabilir, ama biz onu görmedik.

Alice didn't see the dog.
Alice, köpeği görmedi.

There are a lot of things to see in Germany.
Almanya'da görülecek bir sürü şey var.

I didn't see any bear in Germany.
Almanya'da hiç ayı görmedim.

I see your point, Tom.
Amacını anlıyorum, Tom.

My uncle came to see me.
Amcam beni görmek için geldi.

My uncle is coming to see us tomorrow.
Amcam yarın bizi görmeye gelecek.

I have been to the station to see my uncle off.
Amcamı uğurlamak için istasyondaydım.

I went to the hospital to see my uncle.
Amcamla görüşmek için hastaneye gittim.

Someone is at the front door. Go and see who it is.
Ön kapıda biri var. Git ve kim olduğunu anla.

I'll see you next month.
Önümüzdeki ay görüşürüz.

I expect to see Tom again next month.
Önümüzdeki ay Tom'u tekrar görmeyi umuyorum.

I'll see him next Friday.
Önümüzdeki cuma onu göreceğim.

Won't you come and see me next week?
Önümüzdeki hafta beni görmeye gelmeyecek misin?

I'm going off to Vancouver next week to see my sister.
Önümüzdeki hafta kız kardeşimi görmek için Vancouver'a çıkıyorum.

I will come to see you next Sunday.
Önümüzdeki Pazar seni görmeye geleceğim.

Didn't you see my keys?
Anahtarlarımı görmedin mi?

My friends came to see me the day before yesterday.
Önceki gün arkadaşlarım beni görmeye geldi.

As agreed, I will pay you when I see you at the hotel.
Anlaşıldığı gibi, sana ödemeyi otelde seni gördüğümde yapacağım.

My parents forbade me to see Tom again.
Anne-babam Tom'la tekrar görüşmemi yasakladı

My mother didn't see the boy on the street.
Annem caddedeki oğlanı görmedi.

My mother advised me to see the dentist.
Annem diş hekimi ile görüşmemi tavsiye etti.

My mom will be happy to see you.
Annem seni gördüğüne sevinecek.

My mom won't be happy to see you.
Annem seni görmekten hoşnut olmayacak.

I'm dying to see my mother.
Annemi görmek için can atıyorum.

I went to the hospital to see my mother.
Annemi görmek için hastaneye gittim.

I went to the airport to see my mother off.
Annemi uğurlamak için havaalanına gittim.

I could see that my mother was in a lot of pain.
Annemin çok fazla acı çektiğini görebiliyordum.