seat ile ilgili cümleler

Excuse me, but I think this is my seat.
Affedersiniz fakat sanırım bu benim koltuğum.

Luckily, he found a good seat.
Allahtan, o iyi bir koltuk buldu.

I'm sorry we couldn't get you a seat on first class.
Üzgünüm, sana birinci sınıfta bir yer alamadık.

Fasten your seat belt when you drive.
Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.

People who drive cars should wear seat belts.
Araba kullanan insanlar emniyet kemeri takmalılar.

You should always wear a seat belt when you are riding in a car.
Arabaya bindiğinde her zaman bir emniyet kemeri takmalısın.

Get in the back seat.
Arka koltuğa binin.

Excuse me, I think you're sitting in my seat.
Özür dilerim! Zannedersem benim yerimde oturuyorsunuz.

Save me a seat.
Bana bir yer ayır.

It is very kind of you to give me your seat.
Bana yerinizi vermeniz büyük incelik.

I booked a seat.
Ben bir koltuk ayırttım.

I'd like to reserve a seat.
Ben bir koltuk rezervasyonu yaptırmak istiyorum.

Can you save this seat for me?
Benim için bu koltuğu ayırır mısın?

I got a good seat.
Benim iyi bir koltuğum var.

My seat is near the door.
Benim koltuğum kapıya yakın.

Where is my seat?
Benim koltuğum nerede?

You're sitting in my seat.
Benim koltuğumda oturuyorsun.

Grab a seat.
Bir koltuk kapın.

Someone's sitting in my seat.
Birisi benim koltukta oturuyor.

Is there a vacant seat?
Boş bir koltuk var mı?

Will you keep this seat for me?
Bu koltuğu benim için ayırır mısın?

Will you hold this seat for me?
Bu koltuğu benim için tutar mısın?

I hope this seat is not occupied.
Bu koltuğun meşgul olmadığını umuyorum.

Is this seat taken?
Bu koltuk alınır mı?

Is this seat empty?
Bu koltuk boş mu?

Is this seat vacant?
Bu koltuk boş mu?

Is this seat open?
Bu koltuk boş mu?

This seat is taken.
Bu koltuk tutuldu.

I can't see the stage well from this seat.
Bu koltuktan sahneyi iyi göremiyorum.

I'd like to reserve a seat on this train.
Bu trende yer ayırtmak istiyorum.

Is this seat free?
Bu yer boş mu?

I didn't think this was your seat.
Bunun sizin yeriniz olduğunu düşünmedim.

Here, please have a seat.
Buraya oturun, lütfen.

Emi gave her seat to a handicapped man.
Emi özürlü bir adama yerini verdi.

Fasten your seat belt.
Emniyet kemerini bağla.

Fasten your seat belt, please.
Emniyet kemerini tak, lütfen.

She showed them how to fasten their seat belts.
Emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını onlara gösterdi.

Remain in your seats with your seat belts fastened.
Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.

I left early so I could get a good seat.
Erken çıktım böylece iyi bir koltuk alabildim.

He came first. Therefore he got a good seat.
Erken geldi,bu yüzden iyi bir koltuk buldu.

I came early so I could get a good seat.
Erken geldim, böylece iyi bir koltuk alabildim.

Every seat was full.
Her koltuk doluydu.

Any seat will do.
Herhangi bir koltuk olur.

I kept the seat warm for you.
Koltuğu senin için sıcak tuttum.

I can't fix the seat.
Koltuğu tamir edemem.

I went back to my seat.
Koltuğuma geri gittim.

Get out of my seat.
Koltuğumdan çekil.

I was ushered to my seat.
Koltuğumu bana gösterdiler,

I'd like to change my seat.
Koltuğumu değiştirmek istiyorum.

Return to your seat.
Koltuğuna geri dön.

Why don't you give your seat to that old gentleman?
Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun?

He offered his seat to an old woman.
Koltuğunu yaşlı bir kadına önerdi.

She gave up her seat for the old person.
Koltuğunu yaşlı bir kişiye bıraktı.

Go back to your seat.
Koltuğunuza geri dönün.

Could you put your seat back up a little?
Koltuğunuzu biraz geriye çeker misiniz?

I half rose to my feet to leave my seat.
Koltuktan çıkmak için biraz ayağa kalktım.

I'd like an aisle seat, please.
Koridorda bir koltuk istiyorum, lütfen.

Please take me to my seat.
Lütfen beni koltuğuma götür.

Please have a seat here.
Lütfen buraya oturun.

Take this seat, please.
Lütfen buraya oturun.

Please take this seat.
Lütfen buraya oturun.

Please fasten your seat belt.
Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın.

Please fasten your seat belts, and kindly refrain from smoking.
Lütfen emniyet kemerinizi takınız ve sigara içmekten uzak durunuz.

Please take your seat, sir.
Lütfen oturun, beyefendi.

Please have a seat.
Lütfen oturun.

Please take a seat.
Lütfen oturun.

Please take your seat.
Lütfen oturun.

I'm afraid you've taken the wrong seat.
Maalesef yanlış koltuğa oturdunuz.

I want you to return to your seat.
Makamına dönmeni istiyorum.

Tom slept in the back seat while Mary drove.
Mary arabayı sürerken Tom arka koltukta uyudu.

Why don't you have a seat?
Neden oturmuyorsun?

He was in the hot seat.
O çok sorumlulukları olan önemli bir mevkideydi.

He found me a good seat.
O bana iyi bir koltuk buldu.

He kept a seat for me.
O benim için bir yer ayırdı.

He always took a seat in the front row.
O her zaman ön sırada bir koltuk aldı.

That seat is taken.
O koltuk alındı.

Is that seat available?
O koltuk müsait mi.

She advised him to fasten his seat belt.
O ona emniyet kemerini bağlamasını tavsiye etti.

That's your seat.
O senin koltuğun.

She found me a good seat.
O, bana iyi bir koltuk buldu.

He rose from his seat.
O, koltuğundan kalktı.

She showed him to his seat.
O, ona koltuğunu gösterdi.

That's Tom's seat.
O, Tom'un koltuğu.

She found him a seat.
Ona bir koltuk buldu.

Let's have a seat over there, Annie.
Orada oturalım, Annie.

I got there early and was able to get a seat in front.
Oraya erken gittim ve önde bir koltuk alabildim.

I went there early so I could get a good seat.
Oraya erken gittim, böylece iyi bir koltuk alabildim.

She got on a bus and took a seat in the front.
Otobüse bindi ve ön tarafta bir koltuğa oturdu.

Kate, take a seat.
Otur Kate.