Although my car is very old, it still runs very well.
Arabam çok yaşlı olsa da, hala çok iyi çalışıyor.
My father runs a restaurant.
Babam bir restoran işletir.
It runs in the family.
Bu aileden gelir.
This car runs on alcohol.
Bu araba alkolle çalışır.
This car runs on natural gas.
Bu araba doğal gazla çalışır.
This computer runs on batteries.
Bu bilgisayar pille çalışır.
That dog runs very fast.
Bu köpek çok hızlı koşar.
This dog runs fast.
Bu köpek hızlı koşar.
This river runs through my village.
Bu nehir benim köyümden geçer.
This river runs into Lake Ontario.
Bu nehir Ontario Gölüne akar.
This toy car runs on batteries.
Bu oyuncak araba akü ile çalışır.
This train runs nonstop to Nagoya.
Bu tren Nagoya'ya direkt gider.
This train runs between New York and Boston.
Bu tren New York ve Boston arasında calışır.
This train runs between Tokyo and Hakata.
Bu tren Tokyo ve Hakata arasında çalışır.
This train runs between Tokyo and Osaka.
Bu tren Tokyo ve Osaka arasında çalışır.
This application runs on Tom's phone, but not on Mary's.
Bu uygulama Tom'un telefonunda çalışıyor ama Mary'ninkinde değil.
Tom can still make it on time if he runs.
Eğer acele ederse hâlâ onu zamanında yapabilir.
He runs the fastest.
En hızlı o koşuyor.
A fence runs around the house.
Evin etrafını bir çit kuşatır.
Who runs the show?
Gösteriyi kim yönetiyor?
Jane sometimes runs to school.
Jane bazen okula kadar koşar.
Jim runs as fast as Ron.
Jim Ron kadar hızlı koşar.
Ken runs faster than you.
Ken senden daha hızlı koşar.
Who runs faster, Judy or Tony?
Kim daha hızlı koşar, Judy mi yoksa Tony mi?
Who runs faster, Ken or Tony?
Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
Who runs faster, Yumi or Keiko?
Kim daha hızlı koşar, Yumi'mi yoksa Keiko mu?
She runs.
Koşuyor.
Kumiko runs as fast as Tom.
Kumiko Tom kadar hızlı koşar.
Lynn runs fast.
Lynn hızlı koşar.
Talent for music runs in their blood.
Müzik için yetenek onların kanında akar.
Mary runs a food bank in London.
Mary Londra'da bir yemek bankası çalıştırıyor.
Mike runs fastest in his class.
Mike, kendi sınıfında en hızlı koşar.
Miss Kanda runs very fast.
Miss Kanda çok hızlı koşar.
How fast he runs!
Ne kadar hızlı koşuyor!
The river runs parallel to the main street.
Nehir ana caddeye paralel akar.
He runs very fast.
O çok hızlı çalışır.
He runs a shoe shop.
O bir ayakkabı dükkanı işletir.
She runs a beauty shop.
O bir güzellik salonu çalıştırıyor.
She runs a charity.
O bir hayır kurumu işletir.
He runs to the station every morning.
O her sabah istasyona koşar.
He runs.
O koşar.
He runs as fast as you.
O senin kadar hızlı koşar.
She runs faster than I do.
O, benden daha hızlı koşar.
He runs a lot of hotels.
O, bir sürü otel işletir.
He runs fast.
O, hızlı koşar.
He runs in the park every day.
O, her gün parkta koşar.
He runs a supermarket in the town.
O, kasabada bir süpermarket çalıştırır.
He runs a company in Meguro.
O, Meguro'da bir şirket işletir.
She runs fastest in our class.
O, sınıfımızda en hızlı koşar.
Among the three of them, Ken runs the fastest.
Onların üçünün arasında, Ken en hızlı koşar.
His contract runs for one more year.
Onun sözleşmesi bir yıl daha geçerlidir.
The automobile runs on electricity.
Otomobil elektrikle çalışır.
A rail is a piece of metal or wood which is long and thin. For example, a train runs on rails, which is why we call it a railway train.
Ray, metal ya da tahtadan yapılmış ince ve uzun bir şeydir. Örneğin, trenler ray üzerinde gider, bu yüzden ona demir yolu treni diyoruz.
No one in the class runs as fast as he does.
Sınıftaki hiç kimse onun kadar hızlı koşmaz.
Your idea runs counter to our policy.
Sizin fikriniz bizim politikamıza ters düşüyor.
He runs with the hare and hunts with the hounds.
Tavşana kaç, tazıya tut diyen bir kişidir o.
The Hikari runs between Tokyo and Shin-Osaka in three hours and ten minutes.
Tokyo ve Shin-Osaka arasını Hikari üç saat ve on dakika içinde koşar.
Tom runs very fast.
Tom çok hızlı koşar.
Tom also runs a well-known website.
Tom aynı zamanda tanınmış bir web sitesini çalıştırır.
Tom runs faster than me.
Tom benden daha hızlı koşar.
Tom runs a company in Boston.
Tom Boston'da bir şirket işletiyor.
Tom runs a food bank in Boston.
Tom Boston'da bir yemek bankası çalıştırıyor.
How many home runs did Tom hit?
Tom kaç tane sayı vuruşu yaptı?
Tom often runs errands for Mary.
Tom sık sık Mary'nin ayak işlerini yapar.
Tom often runs into Mary at the supermarket.
Tom super markette sık sık Mary ile karşılaşır.
Tom runs faster than anyone else I know.
Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha hızlı koşar.
Tom's family often runs out of food near the end of the month.
Tom'un ailesi sık sık ayın sonuna yakın yiyeceklerini tüketir.
Tony runs every day.
Tony her gün koşar.
The public transportation system runs like clockwork.
Toplu taşıma sistemi saat gibi çalışır.
The train runs every thirty minutes.
Tren her otuz dakikada bir çalışır.
The train runs between Tokyo and Kagoshima.
Tren Tokyo ve Kagoshima arası çalışır.
A river runs down through the valley.
Vadi boyunca bir nehir akmaktadır.
The rain-water runs off through this pipe.
Yağmur suyu bu borudan akıyor.
The road runs from Tokyo to Osaka.
Yol Tokyo ve Osaka arası çalışır.
Time runs on.
Zaman ilerler.
A bicycle runs on fat and saves you money; a car runs on money and makes you fat.
A broad river runs through the city.
A coward runs at the first sign of danger.
A dog runs after a cat, and the cat after a mouse.
A dog runs faster than a human.
A dog runs.
A river runs through the long valley.
A samurai's blood runs in Taro's veins.
A small mouse runs with a cake.
A small stream runs by my house.
A warm current runs off the coast of Shikoku.
All the vehicles behaved well on their test runs.
Any car will do, as long as it runs.
Bill runs faster than Bob.
Blood runs in the veins.
Can he be ill when he runs around like that?
Cooking runs in my family.