room ile ilgili cümleler

He could deduct the furnishing of his work room from his taxes.
Çalışma odasısının mobilyasını vergiden düşebildi.

The laundry room is in the basement.
Çamaşırhane bodrumdadır.

I'd like a double room.
Çift kişilik bir oda rica ediyorum.

I'd like a twin room, please.
Çift yataklı bir oda istiyorum lütfen.

Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.

There were some guests waiting in the drawing room.
Çizim odasında bekleyen bazı misafirler vardı.

The boy was crying in the room.
Çocuk odada ağlıyordu.

The boy came running into the room.
Çocuk odaya koşarak geldi.

The boy looked into the room.
Çocuk odayı inceledi.

The boy is standing in the living room.
Çocuk oturma odasında duruyor.

The boy sleeps in the living room.
Çocuk oturma odasında uyuyor.

When I was a child, I spent many hours reading alone in my room.
Çocukken odamda yalnız başına kitap okuyararak çok fazla zaman geçirdim.

Children filled the room.
Çocuklar odayı doldurdu.

The children were assigned to sweep the room.
Çocuklara odayı temizleme görevi verildi.

We saw the children enter the room.
Çocukların odaya girdiğini gördük.

She called her children into the room.
Çocuklarını odaya çağırdı.

You have a very nice room.
Çok güzel bir odan var.

He complained about the room being too hot and humid.
Çok sıcak ve nemli olduğu için odadan şikayetçi oldu.

I have already cleaned my room.
Çoktan odamı temizledim.

There is no room for doubt.
Şüpheye yer yok.

Take your hat off in the room.
Şapkanı odada çıkar.

He entered the room with his hat off.
Şapkasını çıkarmış olarak odaya girdi.

She came into the room with her hat on.
Şapkasını giymiş olarak odaya geldi.

Who lives in the room below?
Aşağıdaki odada kim yaşıyor?

Students may not enter the teacher's room.
Öğrenciler öğretmenler odasına giremez.

Our teacher made us clean the room.
Öğretmenimiz bize odayı temizletti.

Report to the emergency room.
Acil durum odasına görününüz.

I had to go to the emergency room.
Acil servise gitmem gerekti.

May I have your name and room number, please?
Adınızı ve oda numaranızı alabilir miyim, lütfen?

The man entered the next room.
Adam bitişik odaya girdi.

We noticed the man enter her room.
Adamın onun odasına girdiğini fark ettik.

I left my address book in my room.
Adres defterimi odamda bıraktım.

Pardon me, I came in because I thought the room was free.
Affedersiniz, boş olduğunu düşündüğüm için odaya girdim.

Now get out of my room.
Şimdi odamdan çık.

Go to your room now!
Şimdi odana git.

You can leave the room now.
Şimdi odayı terk edebilirsiniz.

For the time being, I must share this room with my friend.
Şimdilik, bu odayı arkadaşım ile paylaşmak zorundayım.

When dinner was over, we adjourned to the sitting room.
Akşam yemeği bittiğinde, oturma odasına geçti.

After dinner, we all went into the drawing room.
Akşam yemeğinden sonra, Hepimiz çizim odasına gittik.

Alice rushed into her room.
Alice odasına koştu.

I need a room for six nights.
Altı gece için bir odaya ihtiyacım var.

I'd like a room in the front.
Ön tarafta bir oda istiyorum.

I may have put the key somewhere in this room.
Anahtarı bu odada bir yere bırakmış olabilirim.

I left my key in my room.
Anahtarımı odamda bıraktım.

Tom looked around the room for his keys.
Anahtarları için odaya baktı.

I don't know exactly where I left my keys, but I think they're on the dining room table.
Anahtarlarımı nereye bıraktığımı tam olarak bilmiyorum ama sanırım onlar yemek odası masasındalar.

Ann always keeps her room clean.
Ann odasını her zaman temiz tutar.

My mother told me to clean the room.
Annem bana odayı temizlememi söyledi.

My mother doesn't like my room being untidy.
Annem odamın düzensiz olmasından hoşlanmıyor.

My mother cleans the room.
Annem odayı temizliyor.

Come to my room between three and four.
Üç ve dört arasında odama gel.

There are three bedrooms, a kitchen, a dining room, a living room, and a bathroom.
Üç yatak odası, bir mutfak, bir yemek odası, bir oturma odası ve bir banyosu var.

I don't think that there's enough room in the canoe for all three of us.
Üçümüz için kanoda yeterli yer olduğunu sanmıyorum.

Please let me know immediately if you would like to set up an area of the conference room for your products.
Ürünlerin için bir konferans salonu sahası kurmak istiyorsan lütfen bana hemen bildir.

They rented the upstairs room to a student.
Üst kattaki odayı bir öğrenciye kiraladılar.

What are the drivers doing in the meeting room?
Şoförlerin toplantı odasında ne işi var?

When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.

Allocate a room for research purposes.
Araştırma amaçları için bir oda ayırın.

There was room for one person in the car.
Arabada bir kişilik yer vardı.

Is there any room to spare in your car?
Arabanızda ayıracak yer var mı?

His car is small and takes up little room.
Arabası küçük ve az yer kaplıyor.

We entered the room by the back door.
Arka kapıdan odaya girdik.

I'd like a room in the back.
Arkada bir oda istiyorum.

The fire has gone out and this room is cold.
Ateş söndü ve bu oda soğuk.

No one has ever been able to enter the room.
Şu ana kadar hiç kimse odaya giremedi.

The table in that room is very nice.
Şu odadaki masa çok iyi.

It's impossible to work in a room this dim.
Böylesine loş bir odada çalışmak imkansızdır.

Do not read books in such a dim room.
Böylesine loş bir odada kitap okumayın.

We take all the company visitors to the meeting room.
Bütün şirket ziyaretçilerini toplantı odasına alıyoruz.

It's not a big room, but it's beautiful.
Büyük bir oda değil ama güzel.

He has the large room to himself.
Büyük odayı kendisine aldı.

There's no space in the room for another bed.
Başka bir yatak için odada yer yok.

We don't have room in our car for anyone else.
Başka biri için arabamızda yer yok.

My father is in his room.
Babam odasında.

My father's room is very big.
Babamın odası çok büyüktür.

Make room for the baggage.
Bagaj için yer açın.

I'd like a room facing the garden.
Bahçeye bakan bir oda istiyorum.

Give me a room near the elevator.
Bana asansöre yakın bir oda ver.

Will you get me a room?
Bana bir oda bulur musun?

They have assigned me a small room.
Bana küçük bir oda tahsis ettiler.

Could you please tell me your room number?
Bana oda numaranızı söyler misiniz?

She told me that I could use her room.
Bana odasını kullanabileceğimi söyledi.

A new room was assigned to me.
Bana yeni bir oda tahsis edildi.

Would you like a room with a bath or a shower?
Banyolu bir oda mı ya da duşlu bir oda mı istersiniz?

We'd like a room for two with a bath.
Banyolu iki kişilik bir oda istiyoruz.

I'll take your suitcase to your room.
Bavulunuzu odanıza götüreceğim.

Mr. Johnson's room was a large room.
Bay Johnson'ın odası büyük bir odaydı.

Mr Johnson's was a large room.
Bay Johnson'ınki büyük bir odaydı.

We saw Mr. Sato leave the room.
Bay Sato'nun odadan ayrıldığını gördük.