He is rich enough to buy two cars.
İki araba almak için yeterince zengin.
China is rich in natural resources.
Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.
Nobody is rich in my country.
Ülkemde hiç kimse zengin değildir.
The nature is very rich in Albania.
Arnavutluk'ta doğa çok zengindir.
That lady appears to be rich.
Şu bayan zengin görünüyor.
Lawyers and real estate agents are rich or obnoxious.
Avukatlar ve emlakçılar zengin veya iğrençler.
Australia is rich in natural resources.
Avustralya doğal kaynaklar bakımından zengindir.
My father is rich.
Babam zengindir.
He told me how he had once been a rich man.
Bana bir zamanlar nasıl bir zengin adam olduğunu anlattı.
He told me he was incredibly rich and owned a Ferrari, but I saw through him at once.
Bana Ferrarisi olduğunu ve inanılmaz zengin olduğunu söylemişti ama onun ne mal olduğunu anladım.
Mr Johnson is a rich man.
Bay Johnson, zengin bir adam.
Sometimes rich people look down on other people who do not have much money.
Bazen zengin insanlar çok parası olmayan diğer insanlara tepeden bakarlar.
I am poor, whereas my brothers are very rich.
Ben fakirim, oysa erkek kardeşlerim çok zengin.
I know you are rich.
Ben sizin zengin olduğunuzu biliyorum.
I'm already rich.
Ben zaten zenginim.
I was a rich man.
Ben zengin bir adamdım.
I'm rich.
Ben zenginim.
I'm rich.
Ben zenginim.
I'm rich.
Ben zenginim.
I do not like the rich.
Ben zenginleri sevmiyorum.
Keeping up with the Joneses is expensive in rich town like Beverly Hills.
Beverly Hills gibi zengin kasabada Joneses ailesine ayak uydurmak zordur.
It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God.
Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.
He is rich enough to keep a servant.
Bir hizmetçi tutacak kadar zengin.
You should not respect a man because he is rich.
Bir kişiye zengin olduğu için saygı göstermemelisin.
Once upon a time there was a poor man and a rich woman.
Bir zamanlar yoksul bir adam ve zengin bir kadın vardı.
There were once a poor man and a rich woman.
Bir zamanlar yoksul bir adam ve zengin bir kadın vardı.
We see things differently, according to whether we are rich or poor.
Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
We're rich.
Biz zenginiz.
Some rich guy from Boston just bought the house next to mine.
Boston'lu zengin bir adam sadece benimkine bitişik evi aldı.
This country is rich in coal.
Bu ülke kömür bakımından zengindir.
This country is rich in oil.
Bu ülke petrol yönünden zengindir.
Justice in this country is a bit of a double standard: there is the justice of the poor and the justice of the rich.
Bu ülkede adalet biraz çifte standartlıdır: fakirlerin adaleti ve zenginlerin adaleti.
It's the answer spoken by young and old, rich and poor, Democrat and Republican, black, white, Hispanic, Asian, Native American, gay, straight, disabled and not disabled. Americans who sent a message to the world that we have never been just a collection of individuals or a collection of red states and blue states. We are, and always will be, the United States of America.
Bu genç ve yaşlı, zengin ve fakir, Demokrat ve Cumhuriyetçi, siyahi, beyaz, Hispanik, Asyalı, Amerikan yerlisi, eşcinsel, düz, engelli ve engelsizler tarafından konuşulan cevaptır. Sadece bir bireyler koleksiyonu veya bir kırmızı ve mavi eyaletler koleksiyonu asla olmadığımızı belirten, dünyaya mesaj gönderenler Amerikalılardır. Biz, ve her zaman Amerika Birleşik Devletleri olacağız.
I didn't realize you were so rich.
Bu kadar zengin olduğunu fark etmedim.
This oil well is going to make me rich.
Bu petrol kuyusu beni zengin edecek.
People are rich here.
Burada insanlar zengin.
Not everyone who lives here is rich.
Burada yaşayan herkes zengin değildir.
He seems to have been rich before.
Daha önce zenginmiş gibi görünüyor.
Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals.
E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.
My brother is rich.
Erkek kardeşim zengindir.
My brother is rich enough to buy a car.
Erkek kardeşim, bir araba satın almak için yeterince zengindir.
I'm not as rich as I was.
Eskisi kadar zengin değilim.
I prefer being poor to being rich.
Fakir olmayı zengin olmaya tercih ederim.
I'd rather be poor than rich.
Fakir olmayı zenginliğe tercih ederim.
The poor don't get richer when the rich get poorer.
Fakirler zenginleşmez zeginler fakirleştiğinde.
Franklin Roosevelt was born to a rich and important New York family.
Franklin Roosevelt, zengin ve önemli bir New York ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi.
They began using their power to become rich.
Güçlerini zengin olmak için kullanmaya başladılar.
He got rich quickly.
Hızla zengin oldu.
Both were extremely rich.
Her ikisi de son derece zengindi.
Spinach is a rich source of iron and calcium.
Ispanak demir ve kalsiyum açısından zengin bir kaynaktır.
Jane always pretended that she was very rich.
Jane her zaman çok zenginmiş gibi davrandı.
Jane always behaved like she was very rich.
Jane her zaman çok zenginmiş gibi davrandı.
Japan is rich in beautiful scenery.
Japonya doğal güzellikleriyle zengindir.
Japan is not rich in natural resources.
Japonya doğal kaynakları bakımından zengin değildir.
Japan is a rich country.
Japonya, zengin bir ülkedir.
Joe's idea for a new kind of car will make him filthy rich.
Joe'nun yeni tür bir araba fikri onu müthiş zengin yapacak.
I wish I were rich.
Keşke zengin olsaydım.
Nobody ever got rich by saving on drinks.
Kimse içeceklerden tasarruf ederek zengin olmadı.
Mary is not poor. On the contrary, she is quite rich.
Mary fakir değildir. Aksine, o oldukça zengindir.
Mary's husband is rich.
Mary'nin kocası zengin.
Mike is proud of his father being rich.
Mike babasının zengin olmasıyla gurur duyar.
How can I become rich?
Nasıl zengin olabilirim?
He is rich enough to buy that car.
O arabayı almak için yeterince zengin.
She's beautiful, and rich... and I hate her.
O güzel ve zengin...Ben ondan nefret ediyorum.
She made him rich.
O onu zengin yaptı.
If I had bought the painting then, I would be rich now.
O tabloyu o zaman satın alsaydım, şimdi zengin olurdum.
He's tall, famous and rich.
O uzun,ünlü ve zengindir.
He is rich enough to buy a foreign-made car.
O yabancı bir araba almak için yeterince zengin.
He looked like a rich man.
O zengin bir adama benziyordu.
He was born rich.
O zengin doğdu.
He's rich, but he lives like a beggar.
O zengin fakat bir dilenci gibi yaşar.
She seems rich.
O zengin görünüyor.
He seems to be rich.
O zengin gibi görünüyor.
He became rich.
O zengin oldu.
She must have been rich.
O zengin olmalı.
In spite of the fact that she's rich, she says she's poor.
O zengin olmasına rağmen fakir olduğunu söylüyor.
Though he is rich, he is not happy.
O zengin olmasına rağmen mutlu değil.
He seems to have been rich.
O zengin olmuş gibi görünüyor.
He is rich and I am poor.
O zengin ve ben fakirim.
He's rich, but he's not happy.
O zengin, ama mutlu değildir.
He's rich, so he can do anything.
O zengin, bu yüzden bir şey yapabilir.
He is rich.
O zengin.
He is rich, but his older brother is poor.
O zengindir ama ağabeyi fakirdir.
She's rich.
O zengindir.
She appears to have been rich.
O zenginmiş gibi görünüyor.
He seems to be rich now.
O, şimdi zengin gibi görünüyor.
He is proud of his father being rich.
O, babasının zengin olmasıyla gurur duyuyor.
If he had taken my advice, he would now be rich.
O, nasihatimi dinleseydi, şimdi zengin olurdu.
She's neither rich nor famous.
O, ne zengin ne de ünlüdür.
She ignored him until he became rich.
O, o zengin oluncaya kadar onu görmezden geldi.
She became rich by making ceramic pieces.
O, seramik eser yaparak zengin oldu.
She worked for a rich man.
O, zengin bir adam için çalıştı.
