He has every reason to quit his job.
İşini bırakması için her türlü nedeni var.
To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
The teacher scolded the student for no reason.
Öğretmen suçsuz yere öğrenciyi azarladı.
For one reason or another, their holiday in France wasn't as good as they expected it would be.
Şu ya da bu nedenle, onların Fransa'daki tatili onların olmasını umdukları kadar iyi değildi.
He had every reason for doing so.
Öyle yapmak için her türlü nedeni vardı.
There also was another reason.
Ayrıca başka bir nedeni vardı.
There is no reason for me to apologize.
Özür dilemem için bir neden yok.
There's no reason for you to apologize.
Özür dilemen için hiçbir neden yok.
There is no reason why you shouldn't do such a thing.
Böyle bir şeyi yapmaman için hiçbir sebep yok.
I have no particular reason to do so.
Böyle yapmak için özel bir nedenim yok.
The reason why you failed is you did not try hard enough.
Başarısız olmanın nedeni yeterince sıkı çabalamamandır.
The reason for your failure is that you did not try hard enough.
Başarısızlık nedenin yeterince gayret etmemendir.
The reason I succeeded was because I was lucky.
Başarmamın nedeni şanslı olmamdı.
I'm here for another reason.
Başka bir sebep için buradayım.
Give me a reason.
Bana bir sebep göster.
Tell me the reason you didn't come yesterday.
Bana dün gelmeme nedenini söyle.
Tell me the reason why they are absent.
Bana onların bulunmama nedenini söyle.
Tell me the reason why she got angry.
Bana onun kızma nedenini söyle.
Tell me the reason why he was fired.
Bana onun kovulma nedenini söyle.
Tell me the reason why you married her.
Bana onunla evlenme nedenini söyle.
Tell me the reason why Tom was fired.
Bana Tom'un kovulma nedenini söyle.
If for some reason I failed, I'd try again.
Bazı nedenlerden dolayı başarısız olursam, tekrar denerim.
She quit her job for some reason.
Bazı nedenlerden dolayı işini bıraktı.
For some reason I feel more alive at night.
Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.
I explained the reason in detail.
Ben nedeni ayrıntılı olarak açıkladım.
I don't know the reason he is absent today.
Ben onun bugün bulunmama nedenini bilmiyorum.
I don't know the reason why he went there.
Ben onun oraya gitme nedenini bilmiyorum.
I assumed that was the reason you called me.
Beni arama nedeninin o olduğunu sandım.
Is this the reason you didn't want to come with me?
Benimle gelmek istememenin nedeni bu mudur?
The reason is that I want to be an English teacher.
Bir İngilizce öğretmeni olmak istememin nedeni odur.
For some reason I couldn't access my e-mail account.
Bir nedenle e-posta hesabıma ulaşamadım.
The only reason for the existence of a novel is that it does attempt to represent life.
Bir romanın varlığının tek nedeni hayatı temsil etmek için girişimde bulunmasıdır.
There has to be a reason.
Bir sebebi olmalı.
Was there a reason?
Bir sebebi var mıydı?
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
She had good reason to file for a divorce.
Boşanma davası açmak için iyi bir nedeni vardı.
That would be one reason.
Bu bir sebep olur.
That's one reason.
Bu bir sebep.
Is there any reason for him to resign so suddenly?
Bu kadar ani istifa etmesinin bir nedeni var mı?
There is no reason for this fear.
Bu korku için bir neden yok.
For that reason, he lost his job.
Bu nedenle işini kaybetti.
That's the reason.
Bu sebeptir.
That's reason enough.
Bu yeterli sebep.
Do you know the reason why he cut class today?
Bugün onun niçin derse gelmediğini biliyor musun?
I wonder if there is any reason to translate this into French.
Bunu Fransızcaya çevirmek için herhangi bir neden olup olmadığını merak ediyorum.
I had a good reason for doing that.
Bunu yapmak için iyi bir nedenim vardı.
What's the real reason you don't want to do this?
Bunu yapmak istememenin gerçek nedeni nedir?
Is there any reason for that?
Bunun için herhangi bir neden var mı?
There was a good reason for this.
Bunun için iyi bir neden vardı.
I understood the reason for this.
Bunun için nedenini anladım.
We have no reason for staying here.
Burada kalmak için nedenimiz yok.
You're the reason I'm here.
Burada olma nedenim sensin.
Do you know the reason I came here?
Buraya gelme nedenimi biliyor musun?
I came here for that reason.
Buraya o nedenle geldim.
This is the reason why I didn't come yesterday.
Dün gelmememin sebebi bu.
I need to know the reason why you weren't here yesterday.
Dün neden burada olmadığının sebebini bilmem gerekiyor.
Tell me the reason for your absence from school yesterday.
Dün okulda olmayışının sebebini söyle bana.
Honesty is the primary reason for his success.
Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
Have you had surgery before? For what reason?
Daha önce hiç ameliyat oldun mu? Hangi sebepten?
I see no reason to continue.
Devam etmek için sebep olmadığını anlıyorum.
If for some reason I'm late, please don't wait for me.
Eğer bir sebepten ötürü gecikirsem, lütfen beni beklemeyin.
I've got a good reason to be worried.
Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
What's your main reason for studying French?
Fransızca öğrenmek için asıl nedenin nedir?
Do you know the reason why the sky looks blue?
Gökyüzünün mavi görünmesinin nedenini biliyor musun?
He said the South had good reason to protest.
Güney'in protesto etmek için iyi bir nedeni olduğunu söyledi.
It doesn't seem strange, but for some reason it feels strange...
Garip görünmüyor ama nedense garip hissettiriyor.
Is there some reason you don't want us to come?
Gelmemizi istememenin bir sebebi var mı?
You may have good reason to think that your youth is over.
Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
I really see no reason to leave.
Gitmek için gerçekten bir neden görmüyorum.
Is there any reason not to go?
Gitmemek için bir neden var mı?
I won't divorce you unless you give me a legitimate reason.
Haklı bir sebep söylemezsen seni boşamayacağım.
The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
There's no reason both of us need to go to Boston.
Her ikimizin de Boston'a gitmesi gerektiği konusunda herhangi bir sebep yok.
For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
For some reason, people have been avoiding me like the plague ever since I got back from India.
Her nedense, Hindistan'dan döndüğümden beri insanlar benden bir veba gibi kaçıyorlar.
No one knows the real reason why we love dogs.
Hiç kimse bizim köpekleri niçin sevdiğimizin gerçek nedenini bilmiyor.
No one found any reason to criticize his actions.
Hiç kimse onun eylemlerini eleştirmek için herhangi bir neden bulmadı.
The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
You have good reason to be angry.
Kızgın olmak için iyi nedenin var.
That's no reason to get angry.
Kızmak için neden yok.
The heart has reasons reason cannot know.
Kalbin nedenin bilemeyeceği nedenleri vardır.
I really see no reason to stay.
Kalmak için gerçekten bir neden görmüyorum.
There's no reason to worry.
Kaygılanmak için hiç bir neden yok.
I wish I had a reason not to go.
Keşke gitmemek için bir nedenim olsa.
I wish I had a reason not to stay.
Keşke kalmamak için bir nedenim olsa.
I wish I could tell you the reason, but I can't.
Keşke sana sebebini söyleyebilsem fakat söyleyemiyorum.
Just saying you don't like fish because of the bones is not really a good reason for not liking fish.
Kemiklerin balıklardan hoşlanmamak için gerçekten iyi bir neden olmadığından dolayı sadece balıklardan hoşlanmadığını söylüyorsun.
No one knows the reason.
Kimse sebebini bilmiyor.
There's no reason to be afraid.
Korkmak için hiçbir sebep yok.
Please tell me the reason that you were late.
Lütfen bana geç kalma nedenini söyle.
Please tell me the reason why she got angry.
Lütfen bana onun sinirlenme nedenini söyleyin.
I'll give you anything you want within reason.
Makul düzeyde istediğin bir şeyi sana vereceğim.
Mary had every reason to be satisfied.
Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.