read ile ilgili cümleler

My English teacher advised me to read these books.
İngilizce öğretmenim bu kitapları okumamı tavsiye etti.

I am able to read English.
İngilizce okuyabilirim.

I can read English.
İngilizce okuyabilirim.

Written in English, this book is easy for me to read.
İngilizce yazıldığı için bu kitabı okumam kolay.

He read a book written in English.
İngilizce yazılmış bir kitap okudu.

You should read books written in English.
İngilizce yazılmış kitaplar okumalısın.

I can read English, but I can't speak it.
İngilizceyi okuyabilirim fakat konuşamam.

You ought to read English aloud.
İngilizceyi yüksek sesle okumalısın.

You shouldn't read people's private letters without permission.
İnsanların özel mektuplarını izin olmadan okumamalısın.

I can easily read Spanish.
İspanyolca'yı kolayca okuyabiliyorum.

You may read whichever book you like.
İstediğin kitabı okuyabilirsin.

I can speak Chinese, but I can't read it.
Çince konuşabiliyorum ama okuyamıyorum.

The boy has learned to read.
Çocuk okumayı öğrendi.

Even children can read this book.
Çocuklar bile bu kitabı okuyabilir.

She read the children an amusing story.
Çocuklara eğlenceli bir hikaye okudu.

She read an amusing story to the children.
Çocuklara eğlenceli bir hikaye okudu.

Do you have any good books for children to read?
Çocukların okuması için hiç iyi kitaplarınız var mı?

I don't read newspapers much.
Çok gazete okumam.

I read that report before lunch.
Öğle yemeğinden önce o raporu okudum.

Students don't read many books because of TV and comics.
Öğrenciler televizyon ve çizgi roman yüzünden, çok kitap okumazlar.

Why don't your students read that well?
Öğrencileriniz niye o kadar iyi okumuyor?

The teacher asked me to read my paper in front of the class.
Öğretmen ödevimi sınıfın karşısında okumamı istedi.

My teacher told me to read as much as I could.
Öğretmenim bana elimden geldiği kadar çok okumamı söyledi.

Our teacher told us what to read.
Öğretmenimiz bize ne okuyacağımızı söyledi.

I read the book after I had finished my homework.
Ödevimi bitirdikten sonra kitabı okudum.

He read the poem with a loud voice.
Şiiri yüksek sesle okudu.

I read your letter to my family.
Aileme mektubunu okurum.

How many books do you think you have read so far?
Şimdiye kadar kaç tane kitap okuduğunuzu düşünüyorsunuz?

I have read three Shakespearian works up to now.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç eserini okudum.

An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources.
Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır.

I can read minds.
Akılları okuyabilirim.

He was too sleepy to read the evening newspaper.
Akşam gazetesini okuyamayacak kadar çok uykuluydu.

You read my mind.
Aklımı okudun.

Can you read my mind?
Aklımı okuyabilir misin?

I've been meaning to read this book.
Aklımda bu kitabı okumak vardı.

I can read your mind.
Aklından geçeni okuyabilirim.

I read about his death in the paper.
Ölümünü gazete okudum.

Ali learnt the Persian language to be able to read the The Mathnawi of Jalaluddin Rumi in original text.
Ali, Mevlana'nın Mesnevisini asıl metninden okuyabilmek için Farsça öğrendi.

He can't read English, much less German.
Almanca şöyle dursun, İngilizce okuyamıyor.

I can read German, but I can't speak it.
Almanca okuyabilirim fakat konuşamam.

My uncle's handwriting is hard to read.
Amcamın el yazısını okumak zordur.

Can you read that sign ahead of us?
Önümüzdeki şu işareti okuyabilir misin?

You've already read the book?
Önceden kitabı okudun?

It is not what you read but how you read it that counts.
Önemli olan ne okuduğun değil onu nasıl okuduğundur.

My mother can't read without glasses.
Annem gözlüksüz okuyamaz.

Can you read Arabic?
Arapça okuyabilir misin?

I can't read Arabic script.
Arapça yazı okuyamam

I read an article about acid rain yesterday.
Asit yağmuru hakkında dün bir makale okudum.

Never have I read so terrifying a novel as this.
Asla bunun gibi korkunç bir roman okumadım.

You should read such a good book as he is reading now.
Şu anda onun okuduğu gibi güzel bir kitap okumalısın.

Stand up and read the book, Tom.
Ayağa kalk ve kitabı oku, Tom.

We should read one book a month at least.
Ayda en az bir kitap okumalıyız.

I read at least a book a month.
Ayda en az bir kitap okurum.

Few people seem to have read the book.
Az sayıda insan kitabı okumuş gibi görünüyor.

You shouldn't read such useless books.
Böyle faydasız kitapları okumamalısın.

Do not read books in such a dim room.
Böylesine loş bir odada kitap okumayın.

Did you read the whole book?
Bütün kitabı okudun mu?

I have not read all the books.
Bütün kitapları okumadım.

Have you read the whole paper from beginning to end?
Baştan sona tüm kağıdı okudun mu?

Daddy, can you read me a story before I go to sleep?
Baba, ben uyumadan bana bir öykü okur musun?

My father used to read me bedtime stories.
Babam bana yatmadan hikayeler okurdu.

Father would often read detective stories in his spare time.
Babam boş zamanında sık sık polisiye hikayeler okur.

My father told me not to read a book in my bed.
Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.

My father used to read to me at bedtime.
Babam yatma zamanı bana okurdu.

My father used to read books to me at bedtime.
Babam yatma zamanında bana kitap okurdu.

My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read.
Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.

I have read every book in my father's bookcase.
Babamın kitaplığındaki her kitabı okudum.

I never read this book without being reminded of my old days.
Bana geçmiş günlerimi hatırlatmaksızın bu kitabı hiç okumadım.

It is a lot of fun to read his letter sent to me every month.
Bana her ay gönderilen onun mektubunu okumak çok eğlenceli.

He told me that he had no time to read books.
Bana kitap okuyacak zamanı olmadığını söyledi.

Lend me something interesting to read.
Bana okuyacak ilginç bir şeyler ödünç ver.

Some people read books to kill time.
Bazı insanlar zaman geçirmek için kitap okurlar.

I went to the library to read some books.
Bazı kitapları okumak için kütüphaneye gittim.

Some read books just to pass time.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.

Some read books to kill time.
Bazıları zaman geçirmek için kitaplar okurlar.

I'd like to read some books about the Beatles.
Beatles hakkında bazı kitaplar okumak istiyorum.

I read comic books.
Ben çizgi romanlar okurum.

I read it in the magazine three days ago.
Ben üç gün önce onu dergide okudum.

I can read them all.
Ben bütün onları okuyabilirim.

When I was a boy, I often read a book in bed.
Ben bir çocukken, sık sık yatakta kitap okudum.

I read the whole book in one evening.
Ben bir akşamda bütün kitabı okudum.

I will read a book.
Ben bir kitap okuyacağım.

I want to read as many English books as possible this year.
Ben bu yıl mümkün olduğu kadar çok İngilizce kitap okumak istiyorum.

I read about the singer in a magazine, too.
Ben de dergideki şarkıcı hakkında okudum.

I can't read French.
Ben Fransızca okuyamam.

I've not read today's paper yet.
Ben henüz bugünkü gazeteyi okumadım.

I haven't read today's newspaper yet.
Ben henüz bugünkü gazeteyi okumadım.

I haven't read either book.
Ben her iki kitabı okumadım.

I always read the sports page first.
Ben her zaman ilk olarak spor sayfasını okurum.