In 1918, revolts due to the price of rice erupted all around the country.
1918 yılında, pirinç fiyatından kaynaklanan ayaklanmalar tüm dünyada patlak verdi.
The war was over at the price of many lives.
Çok canlar pahasına savaş sona erdi.
The price of gold varies from day to day.
Altının fiyatı günden güne değişiyor.
The price doesn't include consumption tax.
Ücrete tüketim vergisi dahil değil.
The product carries a high price tag.
Ürün yüksek bir fiyat etiketi taşımaktadır.
I would never have guessed that you could buy butter for such a low price.
Öyle düşük bir fiyata yağ satın alabileceğini asla tahmin etmezdim.
Could you give me a better price?
Bana daha iyi bir fiyat verebilir misiniz?
Can you give me a better price?
Bana daha iyi bir fiyat verir misin?
Some stores discount the price.
Bazı mağazalar fiyatları indirdi.
The price was absurdly high.
Bedel anlamsız olarak yüksekti.
You have to pay the price.
Bedelini ödemek zorundasın.
As expected, the price of imported goods rose.
Beklenildiği gibi, ithal malların fiyatı yükseldi.
I'm not worried about the price.
Ben fiyat konusunda endişeli değilim.
I'll pay double the price.
Ben fiyatın iki katını öderim.
I bought this dress at a low price.
Ben, bu elbiseyi düşük bir fiyata satın aldım.
Could you take off the price tag for me?
Benim için fiyat etiketini çıkarır mısınız?
The price of gas is rising.
Benzin fiyatı yükseliyor.
We agreed on a price.
Bir fiyat üzerinde anlaştık.
I got two for the price of one.
Bir fiyatına iki tane aldım.
The price of a litre of petrol has been increased by 12 rupees.
Bir litre benzinin fiyatı 12 rupiye yükseltildi.
I was able to buy two for the price of one.
Bir tane fiyatına iki tane alabildim.
Observe his facial reaction when we mention a price.
Biz bir fiyattan bahsettiğimizde onun yüz tepkimesini gözlemle.
We did not think about the price.
Biz fiyat hakkında düşünmedik.
We fixed the price at $15.
Biz fiyatı 15 dolarda sabitledik.
We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
We got a good price for that.
Bizim bunun için iyi bir fiyatımız var.
The price of this car is very high.
Bu arabanın fiyatı çok yüksek.
The price of this computer is very low.
Bu bilgisayarın fiyatı çok düşüktür.
I bought this coat at a low price.
Bu ceketi düşük bir fiyata aldım.
I got this typewriter at a bargain price.
Bu daktiloyu ucuza kapattım.
You bought these articles at too high a price.
Bu eşyaları çok yüksek bir fiyata satın aldı.
Is this price acceptable?
Bu fiyat kabullenebilir mi?
I can't sell at this price.
Bu fiyata satamam.
The price of this used car is reasonable.
Bu ikinci el arabanın fiyatı makul.
The price of this camera is very high.
Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
What is the price of this cap?
Bu kepin fiyatı nedir?
The price of this book has been reduced by half.
Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü.
The price of these supplies quickly increased.
Bu malzemelerin fiyatı hızla arttı.
What is the price of this radio?
Bu radyonun fiyatı nedir?
What is the price of this watch?
Bu saatin fiyatı nedir?
Is this the last price?
Bu son fiyat mı?
Aren't you selling this at a discount price?
Bunu indirimli fiyata satmıyor musun?
What is the price for this?
Bunun fiyatı nedir?
The East Asian economies were hit hard by energy price increases.
Doğu Asya ekonomileri enerji fiyat artışlarından çok etkilenmiştir.
I purchased the goods for half price.
Eşyaları yarı fiyatına aldım.
My brother paid double the price.
Erkek kardeşim fiyatın iki katını ödedi.
The price of meat dropped.
Et fiyatı düştü.
The price of meat will soon come down.
Etin fiyatı yakında düşecektir.
The house looked good; moreover, the price was right.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
The price is too high.
Fiyat çok yüksek.
The price is right.
Fiyat doğru.
The price index hit an all-time high.
Fiyat endeksi tüm zamanların en yükseğine ulaştı.
The price is double what it was last year.
Fiyat geçen yılkinin iki katı.
The price is good.
Fiyat iyi.
The price is kind of high for a used car.
Fiyat kullanılmış bir araba için biraz yüksek.
The price is not reasonable.
Fiyat makul değil.
The price is reasonable.
Fiyat makul.
What's the price?
Fiyat nedir?
The price is up to you.
Fiyat sana kalmış.
The price rose.
Fiyat yükseldi.
The price is going up.
Fiyat yükseliyor.
The price turned out to be lower than I thought.
Fiyat, sandığımdan daha da düştü.
The price does not include the box.
Fiyata kutu dahil değil.
The price includes the postage charge.
Fiyata posta ücreti dahildir.
The price includes the consumption tax.
Fiyata tüketim vergisi dahil.
The price is very high.
Fiyatı çok yüksek.
Could you reduce the price a little?
Fiyatı biraz düşürür müsün?
I'll agree to the terms if you lower the price.
Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
What is the price?
Fiyatı nedir?
Can you lower the price to ten dollars?
Fiyatı on dolara indirebilir misiniz?
Did you ask the price?
Fiyatı sordun mu?
Can you guess the price?
Fiyatı tahmin edebilir misiniz?
We lost against our rival on price.
Fiyatta rakibimize karşı kaybettik.
The actual price was lower than I had thought.
Gerçek fiyat düşündüğümden daha aşağıdaydı.
Can I really have it at this price?
Gerçekten onu bu fiyata alabilir miyim?
Will the strike affect the price of coal?
Grev kömür fiyatını etkiler mi?
Crude oil has been falling in price.
Ham petrol fiyatı düşmektedir.
The price of everything increased.
Her şeyin fiyatı arttı.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
I think it's unlikely that any store would sell this model for that price.
Herhangi bir mağazanın bu modeli o fiyata satacağının olası olmadığını düşünüyorum.
Everyone has his price.
Herkesin bir fiyatı vardır.
The price of coffee has come down.
Kahve fiyatı düştü.
The price of the book was $5.
Kitabın fiyatı beş dolardı.
The price of books is getting higher these days.
Kitapların fiyatı bugünlerde artıyor.
I sold my books at a reasonable price.
Makul bir fiyata kitaplarımı sattım.
We must achieve our aim at any price.
Ne pahasına olursa olsun amacımıza ulaşmalıyız.
I will carry out this plan at any price.
Ne pahasına olursa olsun bu planı uygulayacağım.
I wouldn't sell that at any price.
Ne pahasına olursa olsun onu satmazdım.
That company's stock price fell yesterday.
O şirketin hisse senedi fiyatı dün düştü.
He put up a notice about the change in price.
O fiyat değişikliği konusunda bir uyarı koydu.
Does that price include soup and salad?
O fiyata çorba ve salata dahil mi?
Does that price include breakfast?
O fiyata kahvaltı dahil mi?
