"Your work has been causing a lot of complaints from customers; I'm ordering you to leave immediately." "Oh, up yours! I didn't want to work here in the first place."
"Çalışman müşterilerin birçok şikayetine neden oluyordu.; Buradan hemen ayrılmanı emrediyorum." "Defol git ha! Ben zaten burada çalışmak istemedim"
Place the deck of cards on the oaken table.
İskambil destesini meşe masaya koy.
I need a place I can study.
Çalışabileceğim bir yere ihtiyacım var.
The opening ceremony took place yesterday.
Açılış töreni dün gerçekleşti.
I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research.
AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.
Because his family traveled from place to place, Cesar Chavez attended more than thirty schools as a child.
Ailesi bir yerden bir yere seyahat ettiği için, Cezar Chavez bir çocukken otuzdan daha fazla okula gitti.
Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another.
Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.
I'm planning to stay at my uncle's place.
Amcamın evinde kalmayı planlıyorum.
He spent the night at his uncle's place.
Amcasının mekanında geceyi geçirdi.
The traffic accident took place on the main highway.
Ana karayolu üzerinde trafik kazası oldu.
In the first place it's necessary for you to get up early.
Öncelikle erken kalkman gerekiyor.
Who will take the place of his mother?
Annesinin yerini kim alacak?
He stayed at my place for three weeks.
Üç hafta boyunca evimde kaldı.
Step out of the car and place your hands behind your back.
Arabadan çık ve ellerini arkana koy.
It's good to put yourself in someone else's place now and then.
Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
Our friend finished the race in second place.
Arkadaşımız yarışı ikinci sırada bitirdi.
We're in a safe place now.
Şu anda güvenli bir yerdeyiz.
At the moment, you are entering your sentences in the wrong place. You should select "Contribute" at the top of the page and then "Add sentences".
Şu anda, cümlelerini yanlış yere giriyorsun. Sayfanın tepesinde "katkıda bulun" ve sonra "cümleler ilave edin"'i seçmelisin.
I am going to that place.
Şu yere gidiyorum.
Is freedom a place or an idea?
Özgürlük bir yer ya da bir fikir midir?
You had better not walk around in such a place.
Böyle bir yerde dolaşmasan iyi olur.
I never expected to meet Tom in a place like that.
Böyle bir yerde Tom ile karşılaşmayı hiç beklemiyordum.
How can you afford a place like this?
Böyle bir yeri almaya gücün nasıl yetebilir?
I dislike living in such a noisy place.
Böyle gürültülü bir yerde yaşamayı sevmiyorum.
I never imagined I would live is such a nice place.
Böyle güzel bir yerde yaşayacağımı hiç hayal etmedim.
What are you doing in a dark place like that?
Böyle karanlık bir yerde ne yapıyorsun?
You ought to know better than to go to such a dangerous place.
Böyle tehlikeli bir yere gitmeyecek kadar mantıklı olmalısın.
Put all the boxes in their place.
Bütün kutuları yerlerine koy.
Grandfather sat in his habitual place near the fire.
Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.
I'd suggest you look for another place.
Başka bir yer aramanı öneriririm.
For a start, I visited Jerusalem - a sacred place for three major religions.
Başlangıç için Kudüsü ziyaret ettim-üç büyük din için kutsal bir yer.
My father wanted me to go and see that place.
Babam benim gidip o yeri görmemi istedi.
My father insisted I should go to see the place.
Babam yeri görmem gerektiği konusunda israr etti.
I would like to bring you to a good place for our honeymoon.
Balayımız için seni iyi bir yere götürmek istiyorum
It's not his place to tell me what to do.
Bana ne yapacağımı söylemek onun konumu değil.
Give me a lever long enough and a fulcrum on which to place it, and I shall move the world.
Bana yeterince uzun bir manivela ve onu yerleştirmek için bir dayanak verin ve dünyayı kımıldatacağım.
A terrible battle took place at Kasserine in western Tunisia.
Batı Tunus'ta Kasserine'de korkunç bir savaş gerçekleşti.
Miss Baker knew that the young man would have to leave very soon, so she decided to ask him to move his car a bit, so that she could park hers in the proper place for the night before going to bed.
Bayan Baker, genç adamın yakında gitmek zorunda kalacağını biliyordu,böylece yatmadan önce gece arabasını uygun bir yere parkedebilmek için, genç adama arabasını biraz hareket ettirmesi için rica etmeye karar verdi.
I know a good place for dinner.
Ben akşam yemeği için iyi bir yer biliyorum.
I never dreamed of there being such a quiet place.
Ben böylesine sakin bir yer olduğunu asla hayal etmedim.
I'll take my father's place.
Ben babamın yerini alacağım.
I got first place.
Ben birinci oldum.
I'm out of place here.
Ben buraya uygun değilim.
I will take his place.
Ben onun yerini alacağım.
I often think about the place where I met you.
Ben sık sık seninle tanıştığım yer hakkında düşünüyorum.
I would like you to think what you would have done in my place.
Ben yerimde ne yapacağını düşünmeni istiyorum.
I have lost my place.
Ben yerimi kaybettim.
Take me to your place.
Beni mekânına götür.
I don't have TV at my place.
Benim evimde televizyonum yok.
I've got my own place.
Benim kendi yerim var.
My place is here.
Benim yerim burasıdır.
My place isn't usually this much of a mess.
Benim yerim genellikle bu kadar karmaşa değil.
What would you do in my place?
Benim yerimde ne yapardın ?
What would you do if you were in my place?
Benim yerimde olsaydın ne yapardın?
He attended the meeting in my place.
Benim yerime toplantıya katıldı.
Won't you come over to my place?
Benim yerime uğramayacak mısın?
Bermuda triangle is a mysterious place.
Bermuda üçgeni gizemli bir yerdir.
If a tree dies, plant another in its place.
Bir ağaç ölürse yerinde bir başkası yetişir.
Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
We will someday make the world a better place.
Bir gün dünyayı daha iyi bir yer yapacağız.
Please use this wooden box in place of a chair.
Bir sandalye yerine lütfen bu ahşap kutuyu kullan.
I don't want to go any place.
Bir yere gitmek istemiyorum.
The First World War took place between 1914 and 1918.
Birinci Dünya Savaşı 1914 ile 1918 yılları arasında gerçekleşti.
Somebody's taken Tom's place.
Birisi Tom'un yerini aldı.
I stopped by your place the other day.
Birkaç gün önce senin yerine uğradım.
Cars took the place of bicycles.
Bisikletlerin yerini arabalar aldı.
We use chopsticks in place of knives and forks.
Biz bıçak ve çatal yerine yemek çubuklarını kullanırız.
We'll have to camp out if we can't find a place to stay.
Biz kalacak bir yer bulamazsak dışarıda kamp kurmak zorunda kalacağız.
Look after the place while we're out, OK?
Biz yokken evle ilgilen, tamam mı?
Do you know how to get to our place?
Bizim yerimize nasıl gidileceğini biliyor musun?
Boston is the only place where I've ever felt at home.
Boston şimdiye kadar evimdeymişim gibi hissettiğim tek yerdir.
There's no place like Boston.
Boston gibi bir yer yok.
Boston is a wonderful place.
Boston harika bir yer.
Boston is the place to be, right?
Boston kalınacak yer, değil mi?
Boston is a great place to live.
Boston yaşamak için harika bir yer.
Is Boston a good place to live?
Boston yaşamak için iyi bir yer mi?
Can you recommend a good place for me to stay in Boston?
Boston'da kalmam için iyi bir yer tavsiye eder misin?
I've heard that Boston is a dangerous place. Is that true?
Boston'un tehlikeli bir yer olduğunu duydum. Bu doğru mu?
How about staying at my place this evening?
Bu akşam evimde kalmaya ne dersin?
When I hear that song, I think about the place where I grew up.
Bu şarkıyı dinlediğim zaman büyüdüğüm yeri düşünüyorum.
This is my place.
Bu benim yerim.
Robots have taken the place of men in this factory.
Bu fabrikada robotlar insanların yerini aldı.
This is a nice place.
Bu güzel bir yer.
We need a place to stay tonight.
Bu gece kalacak bir yere ihtiyacımız var.
I have no place to sleep tonight.
Bu gece uyuyacak yerim yok.
That district is no longer a safe place to live in.
Bu ilçe yaşamak için güvenli bir yer değil artık.
This is the perfect hiding place.
Bu mükemmel bir saklanma yeri.
I own this place.
Bu mekan benim.
What do you know about this place?
Bu mekan hakkında ne biliyorsun?
This is a pretty amazing place.
Bu oldukça şaşırtıcı bir yerdir.
What sort of people hang out at a place like this?
Bu tip yerlere ne tip insanlar takılırlar?
This is the place where Tom works.
Bu Tom'un çalıştığı yerdir.
This is the place where Tom was born.
Bu Tom'un doğduğu yer.
This place is large, isn't it?
Bu yer büyüktür, değil mi?
