Two nurses attended to the patient.
İki hemşire hasta ile ilgilendi.
You're very patient.
Çok sabırlısın.
Now be patient.
Şimdi sabırlı ol.
The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
I'm a patient man.
Ben sabırlı bir adamım.
I'm being patient.
Ben sabırlı oluyorum.
I'm patient.
Ben sabırlıyım.
The patient's lung tissue was damaged from years of working in a coal mine.
Bir kömür madeninde yıllarca çalışmaktan hastanın akciğer dokusu hasar gördü.
Somebody must care for the patient.
Birisi hastayla ilgilenmeli.
We got her to attend to the patient.
Biz hastayı ona baktırdık.
We're patient.
Biz sabırlıyız.
This patient is refusing treatment.
Bu hasta tedaviyi reddediyor.
You must be more patient.
Daha sabırlı olmalısın.
You need to be more patient.
Daha sabırlı olmalısın.
You should be more patient.
Daha sabırlı olmalısın.
Send for the doctor at once, or the patient may get worse.
Derhal doktoru çağır, yoksa hasta daha kötü olabilir.
Send for the doctor at once, or the patient will get worse.
Derhal doktoru çağır, yoksa hasta daha kötü olacak.
The doctor prescribed medicine for the patient.
Doktor hasta için ilaç yazdı.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
The doctor checked the patient's pulse.
Doktor hastanın nabzını kontrol etti.
The doctor emphasized that the patient had only a few days.
Doktor hastanın sadece birkaç günlük ömrü olduğunu vurguladı.
The doctor rushed to his patient.
Doktor hastasına doğru koştu.
The doctor urged the patient to stop smoking.
Doktor hastayı sigarayı bırakması için teşvik etti.
The doctor continued to observe the patient's behavior.
Doktor, hastanın davranışını gözlemlemeye devam etti.
The doctor placed a stethoscope on the patient's chest.
Doktor, hastanın göğsüne bir steteskop yerleştirdi.
Dr. Bell treated the patient.
Dr. Bell hastayı tedavi etti.
When was the last time you treated a patient?
En son ne zaman bir hastayı tedavi ettin?
The patient is sick beyond all hope.
Hasta ümitsiz bir hasta.
The patient is out of danger now.
Hasta şimdi tehlikeyi atlattı.
The patient is now out of danger.
Hasta şu anda tehlikeyi atlattı.
The patient got better little by little.
Hasta azar azar iyileşti.
The patient is unconscious.
Hasta bilinçsiz.
The patient is much the same as yesterday.
Hasta dünkü durumuyla hemen hemen aynı.
The patient was well cared for by the doctor.
Hasta doktor tarafından iyi bakıldı.
The patient was lying in the bed, with his eyes closed.
Hasta gözleri kapalı yatakta yatıyordu.
The patient is recovering from his illness.
Hasta hastalığını atlatıyor.
The patient was discharged from hospital.
Hasta hastaneden taburcu edildi.
The patient is getting worse from one day to the next.
Hasta her gün daha kötü oluyor.
The patient was recovering daily.
Hasta her gün toparlanıyordu.
The patient is always complaining of a headache.
Hasta her zaman bir baş ağrısından şikayetçi.
The patient may pass away at any moment.
Hasta herhangi bir anda ölebilir.
The patient received two doses of medicine.
Hasta iki doz ilaç aldı.
The patient felt the worse for having taken the pills.
Hasta ilaçları almasına rağmen kötü hissediyordu.
The patient fainted at the sight of blood.
Hasta kanı görünce bayıldı.
I can be patient.
Hasta olabilirim.
The patient is steadily recovering.
Hasta sürekli iyileşiyor.
The patient finally conquered his illness.
Hasta sonunda hastalığını yendi.
The patient made a full recovery.
Hasta tamamen iyileşti.
The patient is in danger.
Hasta tehlikede.
The patient was in danger.
Hasta tehlikede.
The patient will soon recover from his illness.
Hasta yakında sağlığına kavuşacak.
The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
The patient lies in bed.
Hasta yatakta yatar.
The patient felt none the better for having taken the new pills.
Hasta yeni ilaçlar almasına rağmen daha iyi hissetmiyor.
The patient moved his lips slightly.
Hasta, dudaklarını yavaşça kımıldattı.
How's your patient?
Hastan nasıl?
The condition of the patient turned for the better.
Hastanın durumu daha iyiye doğru yöneldi.
The patient's condition changes from day to day.
Hastanın durumu günden güne değişiyor.
The patient's condition changes every day.
Hastanın durumu her gün değişir.
How do you know that the patient is not feigning illness?
Hastanın hasta numarası yapmadığını nasıl biliyorsunuz?
The patient's life was in danger.
Hastanın hayatı tehlike altında idi.
I cannot say for certain that the patient will recover.
Hastanın iyileşeceğine dair kesin bir şey söyleyemem.
Give medicine to the patient right away.
Hastaya hemen ilaç verin.
The patient was allowed up.
Hastaya izin verildi.
I've been patient my whole life.
Hayatım boyunca sabırlı olageldim.
The nurse attended the patient.
Hemşire hastayla ilgilendi.
Sister, don't let this patient out of your sight.
Hemşire, bu hastayı gözünüzün önünden ayırmayın.
Above all, be patient.
Her şeyden önce, sabırlı olun.
Everyone, whether an actual or potential patient.
Herkes, gerçek ya da potansiyel hasta.
His brother is more patient than he is.
Kardeşi ondan daha sabırlıdır.
Please be patient.
Lütfen sabırlı olun.
She is very thoughtful and patient.
O çok düşünceli ve sabırlı.
He was very patient.
O çok sabırlıydı.
I want to be that doctor's patient.
O doktorun hastası olmak istiyorum.
That patient may die at any time.
O hasta herhangi bir zamanda ölebilir.
She is not as patient as you.
O senin kadar sabırlı değil.
He watched with the patient.
O, hastaya baktı.
She looked after the patient.
O, hastayla ilgilendi.
He was patient.
O, sabırlıydı.
My driving instructor says I should be more patient.
Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.
I'm not patient.
Sabırlı değilim.
I love her because she is patient.
Sabırlı olduğu için onu seviyorum.
You have to be patient.
Sabırlı olmak zorundasın.
We have to be patient.
Sabırlı olmak zorundayız.
You need to be patient.
Sabırlı olmalısın.
We need to be patient.
Sabırlı olmamız gerekir.
He has learned to be patient.
Sabırlı olmayı öğrendi.
Be patient please. It takes time.
Sabırlı olun lütfen. Bu zaman alır.
Just be patient.
Sadece sabırlı ol.
You're patient.
Sen sabırlısın.
I've been very patient with you.
Size karşı son derece sabırlı davranmaktayım.
Tom has been very patient.
Tom çok sabırlıydı.
Tom is my patient.
Tom benim hastam.
Tom is patient.
Tom sabırlıdır.
