The teacher concluded that Tom would pass the exam.
Öğretmen Tom'un sınavı geçeceği sonucuna vardı.
Pass the sugar, please.
Şekeri uzatır mısın, lütfen.
If you were a spy trying to pass as a native speaker and said it that way, you'd likely get caught.
Ana dilini konuşan biri olarak geçmeye çalışan bir ajan olsan ve o şekilde konuşsan, büyük olasılıkla yakalanırsın.
All countries have a responsibility to preserve the ancestral relics of every people group within their borders, and to pass these on to the coming generations.
Bütün ülkelerin sınırları dahilinde her insan gurubuyla ilgili tarihi eserleri korumak ve bunları gelecek nesillere aktarmak için bir sorumluluğu vardır.
I got a season's pass to all the home games.
Bütün ev oyunları için sezonluk geçiş aldım.
Pass me the wine, please.
Bana şarabı uzat, lütfen.
Could you pass me the pepper, please?
Bana biberi uzatır mısın lütfen.
Pass me that notebook.
Bana o defteri uzat.
Pass me the potatoes.
Bana patatesleri uzat.
Pass me the broom and dustpan, please. I spilled some crumbs on the floor.
Bana süpürge ve faraşı ver lütfen. Yere bazı kırıntılar döktüm.
Can you pass me the milk?
Bana sütü uzatır mısın?
Pass me the butter, will you please.
Bana tere yağını uzat, yapar mısın lütfen?
Pass me the salt, please.
Bana tuzu uzat, lütfen.
Can you pass me the salt, please?
Bana tuzu uzatır mısın, lütfen?
Would you pass me the salt, please?
Bana tuzu uzatır mısın, lütfen?
Would you pass me the salt?
Bana tuzu uzatır mısın?
Will you pass me the salt?
Bana tuzu uzatır mısın?
Could you pass me the salt, please?
Bana tuzu uzatabilir misin, lütfen?
Pass me the salt and pepper, please.
Bana tuzu ve biberi uzat lütfen.
Some read books just to pass time.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
I'm sure that my daughter will pass the exam.
Ben kızımın sınavı geçeceğinden eminim.
I was able to pass the test.
Ben testi geçebildim.
I will be able to pass the test.
Ben testi geçebileceğim.
I must pass this exam, no matter what.
Ben, ne olursa olsun bu sınavı geçmeliyim.
Don't pass me over.
Beni görmemezlikten gelme.
Bill was able to pass the exam.
Bill sınavı geçmeyi başardı.
Can you show me your boarding pass?
Biniş kartını bana gösterebilir misin?
May I see your boarding pass, please?
Biniş kartınızı görebilir miyim?
It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God.
Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.
I bought a VIP pass.
Bir VIP geçişi aldım.
Many trains pass through the old stone tunnel.
Birçok tren eski taş tünelden geçmektedir.
Ten to one you can pass the test.
Bire on testi geçebilirsin.
We'll pass.
Biz geçeceğiz.
I am sure that Bob will pass the examination.
Bob'ın sınavı geçeceğinden eminim.
Both of those students didn't pass the test.
Bu öğrencilerin her ikisi de testi geçmediler.
That will pass.
Bu geçecek.
This road is too narrow for cars to pass.
Bu yol arabaların geçemeyeceği kadar çok dar.
This road is too narrow for trucks to pass.
Bu yol kamyonların geçemeyeceği kadar çok dar.
Careless as she was, she could never pass an examination.
Dikkatsiz olduğu için, o, bir sınavı asla geçemedi.
I stopped and waited for the car to pass.
Durdum ve arabanın geçmesini bekledim.
My brother failed to pass the examination.
Erkek kardeşim sınavı geçemedi.
Don't let opportunities pass by.
Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
You could pass.
Geçebilirsin.
I'll pass.
Geçeceğim.
He's studying hard so he can pass the entrance exam.
Giriş sınavını geçebilsin diye, o sıkı çalışıyor.
He couldn't pass the entrance examination.
Giriş sınavını geçemedi.
He's likely to pass the entrance examination.
Giriş sınavını geçmesi muhtemeldir.
The thieves opened the door with a pass key.
Hırsızlar kapıyı bir maymuncukla açtılar.
The patient may pass away at any moment.
Hasta herhangi bir anda ölebilir.
No doubt you will be able to pass the examination.
Hiç şüphesiz sınavı geçebileceksin.
John will probably pass the examination.
John muhtemelen sınavı geçecek.
Probably John will pass the examination.
John sınavı muhtemelen geçecek.
I'm convinced that my daughter will pass the exam.
Kızımın sınavı geçeceğine ikna oldum.
We should pass on our culture to the next generation.
Kültürümüzü gelecek nesile geçirmemiz gerekir.
Pass me the pen.
Kalemi bana iletin.
The gate is so narrow that the car can't pass through it.
Kapı o kadar dar ki araba geçemez.
Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
Pass the ketchup.
Ketçapı uzat.
Pass me the ketchup, please.
Ketçapı uzatın lütfen.
Let's pass by the church.
Kilisenin yanından geçelim.
Would you pass me the cream cheese, please?
Krem peyniri uzatır mısın, lütfen?
Please pass me the sugar.
Lütfen bana şekeri uzat.
Could you please pass me the pepper?
Lütfen bana biberi uzatır mısın?
Could you please show me your boarding pass?
Lütfen bana biniş kartınızı gösterir misiniz?
Could you please pass me the salt?
Lütfen bana tuzu uzatır mısın?
Pass me the salt, will you?
Lütfen bana tuzu uzatırmısın?
Please pass me the pepper.
Lütfen biberi bana uzat.
Please pass the note around.
Lütfen notu elden ele gezdirin.
Please pass it to the other kids.
Lütfen onu diğer çocuklara uzat.
Please pass me the butter.
Lütfen tereyağını bana uzat.
Please pass me the salt.
Lütfen tuzu bana uzat.
We took refuge in a cave and waited for the storm to pass.
Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.
Unfortunately I'll have to pass.
Ne yazık ki geçmek zorunda kalacağız.
She'll almost certainly pass the test.
Neredeyse kesinlikle testi geçecek.
Nick didn't pass the exam, did he?
Nick sınavı geçmedi, değil mi?
He is bound to pass the test.
O kesinlikle sınavı geçecek.
Did he pass the exam?
O sınavı geçti mi?
Did he pass the test?
O testi geçti mi?
She could pass for twenty.
O yirmi olarak kabul edildi.
He asked me to pass him the salt.
O, bana ona tuzu uzatmamı rica etti.
He's sure that he'll pass the next exam.
O, bir sonraki sınavı geçeceğinden emin.
He is sure to pass the exam if he studies at this rate.
O, bu şartlarda çalışırsa, sınavı geçeceğinden emin.
He didn't pass after all.
O, buna karşın geçmedi.
He's sure that he'll be able to pass the next examination.
O, gelecek sınavı geçebileceğinden emin.
If he could pass for eighteen years old, he'd join the army.
O, on sekiz yaşında kabul edilebilse, orduya katılır.
He was able to pass the exam.
O, sınavı geçebildi.
He is sure to pass the exam.
O, sınavı geçeceğinden emin.
He ought to pass the examination, for he is very capable.
O, sınavı geçmeli, zira o çok yeteneklidir.
He failed to pass his driving test.
O, sürücü sınavını geçemedi.
How did she ever pass the test?
O, testi her zaman nasıl geçti?
She asked me to pass her the salt.
O, tuzu ona uzatmamı rica etti.
I pass by Tom's house on my way to and from school.
Okula gidip gelirken Tom'un evinin yanından geçerim.
They may pass.
Onlar geçebilirler.
