Because of the pills I took, the pain went away.
İçtiğim haptan dolayı, ağrım geçti.
The kid is a pain in the neck.
Çocuk bir baş belasıdır.
A very common type of elbow pain is known as "tennis elbow" in English.
Çok yaygın bir tip dirsek ağrısı, İngilizcede " tenisçi dirseği " olarak bilinir.
The pain never went away.
Ağrı asla gitmedi.
The pain will never go away.
Ağrı asla gitmeyecek.
The pain never goes away.
Ağrı asla gitmez.
The pain is killing me.
Ağrı beni öldürüyor.
The pain is getting worse.
Ağrı daha da kötüleşmektedir.
If the pain continues you have to go to the doctor.
Ağrı devam ederse, doktora gitmek zorundasın.
The pain will go away.
Ağrı geçecek.
The pain has gone.
Ağrı gitti.
I can give you medication for the pain.
Ağrı için sana ilaç verebilirim.
The pain is agonizing.
Ağrı kıvrandırıyor.
The pain was terrible.
Ağrı korkunçtu.
Where is the pain?
Ağrı nerede?
The pain was almost unbearable.
Ağrı neredeyse dayanılmazdı.
The pain was more than he could stand.
Ağrı onun dayanabileceğinden daha fazlaydı.
Pain will make you do stupid things.
Ağrı sana aptalca şeyler yaptıracaktır.
The pain will eventually go away.
Ağrı sonunda bitecek.
She's in pain.
Ağrısı var.
You must endure the pain.
Ağrıya katlanmalısın.
I need some medicine to kill the pain.
Ağrıyı dindirmek için biraz ilaca ihtiyacım var.
You look like you're in pain.
Acı çekiyor gibi görünüyorsun.
I am in pain.
Acı çekiyorum.
The pain has started to ease now.
Acı şimdi hafiflemeye başladı.
The pain has lessened a little.
Acı biraz azaldı.
The pain is excruciating.
Acı dayanılmaz.
I'm in pain.
Acı içindeyim.
We're in pain.
Acı içindeyiz.
Pain will make you do stupid things.
Acı sana aptalca şeyler yaptıracaktır.
He's out of his mind with pain.
Acıdan aklını kaybetti.
I learned not to ignore my pain.
Acımı görmezden gelmemeyi öğrendim.
I feel her pain.
Acını hissediyorum.
I feel your pain.
Acını hissediyorum.
I feel your pain.
Acını hissediyorum.
He could no longer stand the pain.
Acıya daha fazla dayanamadı.
I cannot bear the pain any more.
Acıya daha fazla katlanamam.
There are various ways of enduring the pain.
Acıya dayanmanın birçok çeşit yolu var.
I could hardly endure the pain.
Acıya güçlükle katlandım.
I can't bear the pain.
Acıya tahammül edemiyorum.
The man groaned in pain.
Adam acı içinde inledi.
What pain are you trying to cover up with alcohol?
Alkolle hangi derdin üstünü örtmeye çalışıyorsun?
I felt a sharp pain in my stomach all of a sudden.
Aniden midemde keskin bir ağrı hissettim.
I could see that my mother was in a lot of pain.
Annemin çok fazla acı çektiğini görebiliyordum.
I can't bear the pain anymore.
Artık acıya katlanamıyorum.
The soldier groaned with pain.
Asker acı ile inledi.
I have a pain in my foot.
Ayağımda bir ağrı var.
I have a pain in my neck.
Başım belada.
I sometimes suffer from pain in my lower back.
Bazen belimde bir ağrı oluyor.
I sometimes have pain in my stomach.
Bazen midemde ağrım olur.
I can't stand this pain any more.
Ben bu acıya artık dayanamıyorum.
I have a pain here.
Benim burada bir ağrım var.
I have a severe pain here.
Benim burada ciddi bir ağrım var.
I have a sharp pain here.
Benim burada keskin bir ağrım var.
I have a pain in the shoulder.
Benim omzumda bir ağrı var.
I have a terrible pain.
Berbat bir ağrım var.
The unconscious person feels no pain, but for the family and friends it can be a long and painful experience.
Bilinçsiz insan acı hissetmez, ama aile ve dostları için bu uzun ve acılı bir deneyim olabilir.
A sadist likes inflicting pain; a masochist, receiving it.
Bir sadist acı vermekten; bir mazoşist onu almaktan hoşlanır.
There's some pain.
Biraz ağrı var.
I think it's unlikely that plants feel pain.
Bitkilerin acı hissetmesinin olası olmadığını düşünüyorum.
I can't stand this pain.
Bu ağrıya dayanamıyorum.
How often do you feel this pain or complaint each day?
Bu ağrıyı ya da şikayeti her gün ne sıklıkta hissediyorsun?
I can't bear this pain.
Bu acıya dayanamam.
It's a pain in the neck.
Bu bir baş belası.
This job is a pain in the neck.
Bu iş bir baş belasıdır.
This medicine will decrease your pain.
Bu ilaç ağrını azaltacak.
This medicine will take the pain away.
Bu ilaç ağrıyı dindirecektir.
This medicine will relieve the pain.
Bu ilaç acıyı rahatlatacaktır.
This medicine helps relieve muscle pain.
Bu ilaç kas ağrısını rahatlatmaya yardım eder.
This morning I had a pain in my left eye, but it is less painful now.
Bu sabah sol gözümde bir ağrı vardı fakat şimdi daha az ağrılı.
Trying to figure out how this software works is a pain in the neck.
Bu yazılımın nasıl çalıştığını anlamaya çalışmak sıkıcı.
Today I have neck pain.
Bugün boynum ağrıyor.
It might be a pain in the neck to do this, but we have to do it.
Bunu yapmak can sıkıcı olabilir fakat onu yapmak zorundayız.
I have a persistent pain here.
Burada devamlı bir ağrı var.
I have a mild pain here.
Burada hafif bir ağrım var.
I have a bad pain here.
Burada kötü bir ağrım var.
I have a burning pain here.
Burada yanan bir ağrım var.
I have a throbbing pain here.
Burada zonklayan bir ağrım var.
Are you in pain?
Canın yanıyor mu?
I had a sharp pain in my chest yesterday.
Dün göğsümde keskin bir ağrı vardı.
The experience caused Tom great pain.
Deneyim Tom'a büyük acıya sebep oldu.
I felt a deep pain.
Derin bir acı hissettim.
I've got a toothache. The pain is killing me.
Dişim ağrıyor. Ağrı beni öldürüyor.
After his knee repair, he could walk without pain.
Dizinin onarımından sonra, o ağrı olmadan yürüyebiliyordu.
The doctor told Tom he'd just have to learn to live with the pain.
Doktor Tom'a acıyla birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda kalacağını söyledi.
The doctor asked Tom what the pain felt like.
Doktor Tom'a nasıl bir acı hissettiğini sordu.
No pain, no gain.
Emek olmadan yemek olmaz.
No pain, no gain.
Emek yoksa yemek de yok.
No pain, no gains.
Emeksiz yemek olmaz!
No pain, no gain!
Emeksiz yemek olmaz!
The emigrants have endured physical and mental pain.
Göçmenler fiziksel ve ruhsal acıya dayandılar.
I have a chest pain.
Göğsüm ağrıyor.
I have a sharp pain in my chest.
Göğsümde keskin bir ağrı var.