I paid for the drinks.
İçkileri ödedim.
I've already paid for the first lesson.
İlk ders için zaten ödeme yaptım.
He is well paid.
İyi ücret alıyor.
I would've paid.
Öderdim.
I paid for the purchase in cash.
Alım için peşin ödedim.
I paid cash for the car.
Araba için nakit ödedim.
I paid my son 5 dollars to wash my car.
Arabamı yıkadığı için oğluma beş dolar ödedim.
He only paid ten dollars for that shirt.
Şu gömlek için sadece on dolar ödedi.
I thought I had paid the monthly fee, but I received a phone call from the school saying that the bill still needs to be paid.
Aylık ücreti ödediğimi düşünüyordum fakat okuldan hâlâ ödenmesi gereken fatura olduğunu söyleyen bir telefon çağrısı aldım.
He would be paid a small amount of money.
Az miktarda para ödenirdi.
My grandmother paid my way to Boston.
Büyükannem, Boston'a gidiş ücretimi ödedi.
I refused to be paid.
Bana ödeme yapılmasını reddettim.
I get paid 300,000 yen a month.
Bana ayda 300,000 yen ödenir.
I'm not being paid for this.
Bana bunun için ödeme yapılmıyor.
I'm paid by the day.
Bana günlük ödeniyor.
I am paid by the week.
Bana haftalık ödeme yapılır.
I am paid weekly.
Bana haftalık ödeme yapılır.
I get paid 300,000 yen per month.
Bana her ay 300,000 yen ödenir.
I'm paid by the hour.
Bana saat ücreti ödeniyor.
I am paid 10 dollars an hour.
Bana saat başı on dolar ödenir.
I get paid thirty dollars an hour.
Bana saatte otuz dolar ödeniyor.
I'm not being paid enough.
Bana yeterince ödeme yapılmıyor.
I paid $200 in taxes.
Ben 200 dolar vergi ödedim.
I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
Ben bu işitme cihazı için 20.000 yen ödedim.
I paid the bill.
Ben faturayı ödedim.
I paid the bill out of my expense account.
Ben faturayı gider hesabımdan ödedim.
I paid 3 dollars for the book.
Ben kitap için üç dolar ödedim.
I paid 10 dollars for it.
Ben onun için on dolar ödedim.
I paid for the damage.
Ben, hasar için ödeme yaptım.
I should have paid a little more attention.
Biraz daha dikkat etmeliydim.
I paid $200 for this bag.
Bu çanta için 200 dolar ödedim.
I paid 2,000 yen for this atlas.
Bu atlas için 2,000 yen ödedim.
I paid for these tickets.
Bu biletleri ödedim.
I paid 300 dollars for this guitar.
Bu gitara 300 dolar verdim.
I paid ten dollars for this cap.
Bu kep için on dolar ödedim.
I paid 800 yen for this book.
Bu kitap için 800 yen ödedim.
I paid 1,500 yen for this dictionary.
Bu sözlük için 1,500 yen ödedim.
I paid 40,000 yen for this tape recorder.
Bu teyp için 40,000 yen ödedim.
I got paid today.
Bugün maaşımı aldım.
I paid 30 dollars for that.
Buna 30 dolar verdim.
I paid to have this done.
Bunu yaptırmak için ödeme yaptım.
I paid for it already.
Bunu zaten ödedim.
Do you get paid for this?
Bunun için ödeme alıyor musun?
Can you remember how much you paid for this?
Bunun için ne kadar ödediğini hatırlayabiliyor musun?
The money that Chris has not paid back adds up to a large sum.
Chris'in geri ödemediği para büyük bir meblağ tutuyor.
I got paid yesterday.
Dün ödeme aldım.
I took a paid day off yesterday.
Dün bir gün ücretli izin aldım.
I paid him a visit yesterday.
Dün onu ziyaret ettim.
I should've paid more attention.
Daha çok dikkat etmeliydim.
I bet Dave paid a pretty penny for his new car.
Dave'in yeni arabası için epeyce para ödediğine bahse girerim.
Tom could have paid for Mary's ticket if he'd known she didn't have enough money.
Eğer yeterli parasını olmadığını bilseydi Tom Mary'nin biletini ödeyebilirdi.
I paid five dollars in addition.
Ek olarak beş dolar ödedim.
She paid the dressmaker for her dress.
Elbisesi için terziye ödeme yaptı.
My brother paid double the price.
Erkek kardeşim fiyatın iki katını ödedi.
I thought you already paid the bill.
Faturayı zaten ödediğini düşündüm.
I've already paid the bill.
Faturayı zaten ödedim.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
Each person paid one thousand dollars.
Her biri bin dolar ödedi.
Each person paid $7,000.
Her kişi 7,000 dolar ödedi.
Always borrow money from a pessimist; he doesn't expect to be paid back.
Her zaman bir kötümserden ödünç para al; o, geri ödenmesini beklemez.
You shouldn't have paid the bill.
Hesabı ödememeliydin.
He paid the money into his account.
Hesabına parayı ödedi.
They paid no attention to their safety.
Kendi güvenliklerine önem vermediler.
Who paid you?
Kim sana ödedi?
The rent is paid for six months.
Kira altı aylık ödenir.
Have you paid the rent?
Kirayı ödedin mi?
I paid five dollars for the book.
Kitap için beş dolar ödedim.
I paid two thousand yen for the book.
Kitap için iki bin yen ödedim.
I paid 2,000 yen for the parcel to be sent by air.
Kolinin hava yoluyla gönderilmesi için 2.000 yen ödedim.
He paid no attention to my advice.
Nasihatime dikkat etmedi.
What a nice car you have! You must have paid a lot for it.
Ne güzel bir araban var! Onun için çok para ödemiş olmalısın.
He paid double fare.
O çift bilet ücreti ödedi.
She paid a visit to Laurie's house.
O Laurie'nin evine bir ziyarette bulundu.
He is a highly paid man.
O yüksek ücretli bir adamdır.
He paid a visit to his friend.
O, arkadaşını ziyaret etti.
He paid 1,000 yen for this book.
O, bu kitap için 1,000 yen ödedi.
She paid me a visit yesterday.
O, dün beni ziyaret etti.
He got paid under the table.
O, gizlice ödedi.
He paid double the usual fare.
O, her zamanki ücretin iki katını ödedi.
He has not paid his portion of the rent.
O, kira payını ödemedi.
She paid to attend the concert.
O, konsere katılmak için para ödedi.
He paid $20 for the lipstick.
O, ruj için 20 dolar ödedi.
He paid attention to my warning.
O, uyarıma dikkat etti.
He was paid 10,000 dollars.
Ona 10,000 dolar ödendi.
I paid him five dollars.
Ona beş dolar ödedim.
I paid five dollars to him.
Ona beş dolar ödedim.
I paid him four dollars.
Ona dört dolar ödedim.
He is paid by the week.
Ona haftalık ödenir.
I paid him the money.
Ona parayı ödedim.
They paid separately.
Onlar ayrı ayrı ödediler.
They paid us each 1,000 yen.
Onlar her birimize 1,000 yen ödediler.
They are paid by the day.
Onlara günlük ödenir.
They are paid by the week.
Onlara haftalık ödenir.
