People often don't notice their own faults.
İnsanlar genellikle kendi hataları fark etmezler.
Sorry, I didn't notice that.
Üzgünüm, onu fark etmedim.
I notice things like that.
Böyle şeyleri fark ederim.
I didn't even notice.
Ben bile fark etmedim.
I didn't even notice Tom.
Ben bile Tom'u fark etmedim.
I put up a notice.
Ben bir haber koydum.
I didn't notice it.
Ben bunu fark etmedim.
Even a child would notice the difference.
Bir çocuk bile farkı farkederdi.
The store is closed until further notice.
Bir sonraki duyuruya kadar mağaza kapalı.
Didn't anybody notice?
Biri fark etmedi mi?
Someone is going to notice.
Biri farkına varacak.
When did you notice that?
Bunu ne zaman fark ettin?
You mustn't let the other person notice that you flinched.
Diğer insanların senin çekindiğini fark etmelerine izin vermemelisin.
Look at the notice on the wall.
Duvardaki ilana bak.
I'm sure Tom didn't even notice you were late.
Eminim, Tom senin geç kaldığını bile fark etmedi.
My brother was so absorbed in reading that he did not notice me when I entered the room.
Erkek kardeşim okumaya öylesine dalmıştı ki odaya girdiğimde beni farketmedi.
We didn't notice.
Fark etmedik.
I didn't notice.
Fark etmedim.
Did you think I wouldn't notice?
Fark etmeyeceğimi düşündün mü?
You thought I wouldn't notice?
Fark etmeyeceğimi mi düşündün?
They didn't notice the increase in noise.
Gürültüdeki artışı fark etmediler.
To tell the truth, I didn't notice it.
Gerçeği söylemek gerekirse, onu farketmedim
I hope my mistake will escape his notice.
Hatamın onun dikkatinden kaçacağını umuyorum.
We had to leave for America on short notice.
Hemen Amerika'ya hareket etmek zorunda kaldık.
Did you notice both pictures are very similar?
Her iki resmin de çok benzer olduğunu fark ettin mi?
Did you notice any change?
Herhangi bir değişiklik fark ettiniz mi?
I didn't notice the light turn red.
Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.
I had to make a speech on short notice.
Kısa sürede konuşma yapmak zorunda kaldım.
It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time.
Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.
Who's going to notice?
Kim fark edecek?
Nobody will notice.
Kimse fark etmeyecek.
No one took notice of him.
Kimse onu farketmedi.
He pasted the notice on the door.
Notu kapıya yapıştırdı.
He put up a notice about the change in price.
O fiyat değişikliği konusunda bir uyarı koydu.
He never takes any notice of what his father says.
O hiçbir zaman babasının söylediklerini önemsemez.
He took no notice of my advice.
O, benim tavsiyemi dikkate almadı
He didn't notice the change, but I did.
O, değişikliği fark etmedi fakat ben ettim.
He quit without notice.
O, uyarmadan ayrıldı.
Didn't you notice us going out of the room?
Odadan çıkışımızı fark etmedin mi?
Tom and Mary were too busy yelling at each other to notice that I'd entered the room.
Odaya girdiğimi uyarmak için Tom ve Mary birbirlerine bağıramayacak kadar çok meşguldü.
I didn't notice anything unusual.
Olağan dışı bir şey fark etmedim.
Didn't you notice that she was very excited?
Onun çok heyecanlı olduğunu fark etmedin mi?
I didn't notice him go out.
Onun dışarı çıktığını farketmedim.
Did you notice him leave the house?
Onun evden ayrılışını fark ettin mi?
Did you notice that she left home?
Onun evden ayrılışını fark ettiniz mi?
Did you notice that she left the house?
Onun evden ayrılışını fark ettiniz mi?
Did you notice that he left home?
Onun evden ayrılışını fark ettiniz mi?
Did you notice that he left the house?
Onun evden ayrılışını fark ettiniz mi?
I do notice it.
Onun farkındayım.
He's bound to notice your mistake.
Onun hatanı farketmesi kesin.
Did you notice him coming in?
Onun içeri gelişini fark ettin mi?
I didn't notice how she was dressed.
Onun nasıl giyindiğine dikkat etmedim.
I did not notice how glad she was.
Onun ne kadar memnun olduğunu fark etmedim.
I didn't notice her going out of the room.
Onun odadan çıktığını farketmedim.
Did you notice her new dress?
Onun yeni elbisesini fark ettin mi?
Notice how the player uses his elbows.
Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.
The notice in the park said, "Keep off the grass."
Parktaki uyarı " çimlerden uzak durun " diyordu.
Nobody is going to notice, I suppose.
Sanırım kimse fark etmeyecek.
I think Mary wants Tom to notice her.
Sanıyorum Mary, Tom'un onu farketmesini istiyor.
I notice the sale prices are written in red ink.
Satış fiyatlarının kırmızı mürekkeple yazılmasına dikkat ediyorum.
Did you even notice that Tom had left?
Sen bile Tom'un gittiğini fark ettin mi?
I didn't even notice you were there.
Senin orada olduğunu fark etmedim bile.
Wait until further notice.
Sonraki duyuruya kadar bekle.
Stick a notice on the board.
Tahtaya bir not yapıştır.
Notice the hands of the people you meet and you will be surprised to see how different and how interesting they are.
Tanıştığınız insanların ellerine dikkat edin ve onların ne kadar farklı ve ilginç olduklarını gördüğünüze şaşıracaksınız.
Tom had to go to Boston on short notice.
Tom çok kısa sürede Boston'a gitmek zorunda kaldı.
Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice.
Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı.
Tom didn't notice the mud on his shoes.
Tom ayakkabılarındaki çamuru farketmedi.
Tom didn't even notice me.
Tom bile beni farketmedi.
Tom didn't even notice.
Tom bile fark etmedi.
Tom won't even notice.
Tom bile fark etmeyecek.
Tom didn't notice it.
Tom bunu fark etmedi.
Tom didn't notice the bullet holes in the wall.
Tom duvardaki kurşun deliklerini farketmedi.
Tom stole some alcohol from his parents and thought that they wouldn't notice.
Tom ebeveynlerinden biraz alkol çaldı ve onların fark etmeyeceklerini düşündü.
Tom pretended not to notice.
Tom fark etmemiş gibi davranıyordu.
Tom won't notice.
Tom fark etmeyecek.
Did Tom notice?
Tom fark etti mi?
Tom didn't seem to notice.
Tom farkına varmış gibi görünmüyordu.
Tom didn't notice the surveillance camera.
Tom gözetleme kamerasını fark etmedi.
Tom left with no notice.
Tom haber vermeden ayrıldı.
Tom didn't notice any change.
Tom herhangi bir değişiklik fark etmedi.
Tom didn't seem to notice any problems.
Tom herhangi bir sorun olduğunu fark etmiş gibi görünmüyordu.
Tom didn't notice that he was being followed.
Tom izlendiğini fark etmedi.
Tom didn't notice Mary go out.
Tom Mary'nin çıktığını farketmedi.
Tom didn't notice Mary hiding in the bushes.
Tom Mary'nin çalılıklarda saklandığını fark etmedi.
Tom didn't notice how Mary was dressed.
Tom Mary'nin nasıl giyindiğini fark etmedi.
Tom didn't notice what Mary was wearing.
Tom Mary'nin ne giydiğini farketmedi.
Tom didn't notice that Mary was flirting with him.
Tom Mary'nin onunla flört ettiğini fark etmedi.
Tom probably didn't notice that.
Tom muhtemelen onu fark etmedi.
Tom politely pretended not to notice that Mary had been crying.
Tom nezaketen Mary'nin ağlamasını görmemezlikten geldi.
Tom was dismissed without notice.
Tom, haber verilmeden görevden alındı .
I don't think Tom will notice.
Tom'un fark edeceğini sanmıyorum.
Did you notice Tom leaving?
Tom'un gittiğini fark ettin mi?
