The boy began to make noise.
Çocuk gürültü yapmaya başladı.
It's hard for me to sleep as there's so much noise.
Çok gürültü olduğundan uyumakta zorlanıyorum.
Don't make noise while eating soup.
Çorba içerken ses çıkarma.
The noise of city life annoys me greatly.
Şehir yaşamının gürültüsü beni çok sinirlendiriyor.
A loud noise made him jump.
Şiddetli gürültü onu hoplattı.
Suddenly, the door closed with a loud noise.
Aniden yüksek bir gürültüyle kapı kapandı.
I heard a noise behind me.
Arkamda bir gürültü duydum.
I can't put up with the noise any longer.
Artık gürültüye katlanamam.
What's all this noise?
Bütün bu gürültü ne?
I can't sleep with all this noise.
Bütün bu gürültü yüzünden uyuyamıyorum.
I can't put up with all that noise.
Bütün bu gürültüye dayanamam.
Where does all that noise come from?
Bütün o gürültü nereden geliyor?
We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
The baby is asleep. Don't make a noise.
Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.
I can't stand all this noise.
Ben bütün bu gürültüye dayanamıyorum.
I'm used to the noise.
Ben gürültüye alışkınım.
I heard a funny noise.
Ben tuhaf bir gürültü duydum.
I can't endure that noise a moment longer.
Bir an bile o gürültüye tahammül edemem.
We heard a noise.
Bir gürültü duyduk.
I heard a noise.
Bir gürültü duydum.
A noise woke her up.
Bir gürültü onu uyandırdı.
The time-bomb exploded with a loud noise.
Bir saatli bomba bir gürültü ile patladı.
Make some noise!
Biraz ses çıkar!
Tom certainly wasn't making much noise last night when we passed his house.
Biz dün gece onun evini geçerken Tom kesinlikle fazla gürültü yapmıyordu.
Blackie makes a lot of noise while he eats.
Blackie yemek yerken çok ses çıkarıyor.
This vacuum cleaner makes a lot of noise.
Bu elektrikli süpürge çok gürültü yapıyor.
This noise is driving me crazy.
Bu gürültü beni deli ediyor.
What is that noise?
Bu gürültü ne?
What's this noise?
Bu gürültü nedir?
This noise is annoying.
Bu gürültü sinir bozucu.
I can't stand that noise anymore.
Bu gürültüye artık dayanamıyorum.
I can't tolerate this noise any longer.
Bu gürültüye daha fazla dayanamam.
I can't stand this noise any longer.
Bu gürültüye daha fazla dayanamam.
I can't put up with this noise any more.
Bu gürültüye daha fazla dayanamam.
I can no longer stand this noise.
Bu gürültüye daha fazla dayanamam.
I can't put up with this noise.
Bu gürültüye katlanamıyorum.
I can't stand this noise.
Bu gürültüye katlanamam.
I shouldn't have to put up with this noise.
Bu gürültüye katlanmak zorunda olmamalıyım.
Don't make so much noise.
Bu kadar gürültü yapmayın.
Don't make noise here.
Burada gürültü yapmayın.
I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
I heard a strange noise coming from Tom's room last night.
Dün gece, Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum.
Do you think you could make a little less noise?
Daha az gürültü yapar mısınız?
How much longer are we going to put up with this noise?
Daha ne kadar bu gürültüye katlanacağız?
Tom couldn't hear what the teacher was saying because all of the other students were making so much noise.
Diğer öğrenciler çok gürültü yaptığı için Tom öğretmenin ne dediğini duyamıyordu.
On hearing the noise, my brother started to cry.
Erkek kardeşim gürültü duyduğunda ağlamaya başladı.
The noise kept me awake all night.
Gürültü bütün gece beni uyutmadı.
The noise frightened the baby.
Gürültü bebeği rahatsız etti.
The noise will wake the baby up.
Gürültü bebeği uyandıracak.
The noise is driving me crazy.
Gürültü beni delirtiyor.
The noise bothers me.
Gürültü beni rahatsız ediyor.
The noise awoke me from my sleep.
Gürültü beni uykumdan uyandırdı.
The noise continued for several hours.
Gürültü birkaç saat devam etti.
The noise continued.
Gürültü devam etti.
The noise stopped.
Gürültü durdu.
The noise is getting louder and louder.
Gürültü gittikçe şiddetleniyor.
The noise distracted him from studying.
Gürültü o çalışırken dikkatini dağıttı.
The noise woke her up.
Gürültü onu uyandırdı.
The noise gets on my nerves.
Gürültü sinirlerimi bozuyor.
The noise disturbed his sleep.
Gürültü uykusunu rahatsız etti.
Who can translate the difference between noise and sound?
Gürültü ve ses arasındaki farkı kim çevirebilir?
I was kept awake all night by the noise.
Gürültü yüzünden bütün gece uyanık kaldım.
I cannot make noise. The baby is sleeping.
Gürültü yapamam. Bebek uyuyor.
The children will wake up if you make noise.
Gürültü yaparsan çocuklar uyanır.
He asked us not to make any noise.
Gürültü yapmamamızı rica etti.
Don't make noise!
Gürültü yapmayın!
Don't make noise.
Gürültü yapmayın.
Don't make a noise.
Gürültü yapmayın.
Don't make any noise.
Gürültü yapmayın.
The noise disturbed my sleep.
Gürültü, benim uykumu rahatsız etti.
They didn't notice the increase in noise.
Gürültüdeki artışı fark etmediler.
I could not make myself heard on account of the noise.
Gürültüden dolayı kendimi duyuramadım.
We can't sleep because of the noise.
Gürültüden dolayı uyuyamıyoruz.
I could not sleep because of the noise.
Gürültüden dolayı uyuyamadım.
I couldn't fall asleep because of the noise.
Gürültüden dolayı uyuyamadım.
Did you hear the noise?
Gürültüyü duydun mu?
It took me a long time to get used to the noise.
Gürültüye alışmak uzun zamanımı aldı.
I can't bear the noise any longer.
Gürültüye artık katlanamıyorum.
I couldn't stand the noise anymore.
Gürültüye daha fazla dayanamadım.
I cannot put up with the noise any longer.
Gürültüye daha fazla katlanamıyorum.
Can you put up with the noise?
Gürültüye dayanabiliyor musun?
I can't endure the noise.
Gürültüye dayanamam.
I can't put up with the noise.
Gürültüye katlanamıyorum.
I can't stand the noise.
Gürültüye katlanamıyorum.
How can you stand the noise?
Gürültüye nasıl katlanıyorsunuz?
You can stay here as long as you don't make any noise.
Herhangi bir gürültü yapmadığın sürece burada kalabilirsin.
Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
John can't bear the noise.
John gürültüye tahammül edemez.
The air conditioner makes too much noise.
Klima çok fazla gürültü yapar.
The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
Please don't make so much noise.
Lütfen çok fazla gürültü yapma.
Please don't make noise.
Lütfen gürültü yapma.
If I heard a noise in the kitchen but was home alone, I would go to see what happened.
Mutfakta bir gürültü duysam fakat evde yalnız olsam, ne olduğunu görmek için giderim.
