I ran into an old classmate of mine on my way to the station.
İstasyona giderken eski bir sınıf arkadaşıma rastladım.
I met with an old friend of mine at the station.
İstasyonda eski bir arkadaşımla karşılaştım.
Just use mine for now.
Şimdilik sadece benimkini kullan.
A friend of mine came to see me.
Arkadaşlarımdan biri beni görmeye geldi.
A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
A friend of mine is studying abroad.
Arkadaşlarımdan biri yurt dışında öğrenim görüyor.
A friend of mine showed me all the dolls he had bought abroad.
Arkadaşlarımdan biri yurt dışında aldığı bütün oyuncak bebekleri bana gösterdi.
The horse is mine.
At benim.
That bicycle is mine.
Şu bisiklet benim.
Do you see that house? It's mine.
Şu evi görüyor musunuz? O benimki.
That small one is also mine.
Şu küçük olan da benimki.
That black one is mine.
Şu siyah olan benim.
All of these books are mine.
Bütün bu kitaplar benim.
All those books are mine.
Bütün bu kitaplar benim.
Your achievements cannot be compared with mine.
Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
Look, I told you Tom is a friend of mine.
Bak, Tom'la arkadaş olduğumu sana söylemiştim.
I unexpectedly met an old friend of mine on the bus yesterday.
Ben dün beklenmedik bir şekilde otobüste benim eski bir arkadaşla karşılaştım.
I'm visiting a friend of mine in hospital.
Benim bir arkadaşımı hastanede ziyaret ediyorum.
A pet theory of mine is that things should be seen from a distance.
Benim bir evcil hayvan teorim şeylerin uzaktan görülmesidir.
This watch of mine never stops.
Benim bu saatim asla durmaz.
It wasn't mine.
Benim değildi.
I've come to take what's mine.
Benim olanı almaya geldim.
I don't need your help, but you need mine.
Benim senin yardımına ihtiyacım yok, ama senin benimkine var.
Isn't that mine?
Benimki değil mi?
Is that mine?
Benimki mi?
Mine is totally different.
Benimki tamamen farklı.
I still have mine.
Benimkine hâlâ sahibim.
You can borrow mine.
Benimkini ödünç alabilirsin.
You can have mine.
Benimkini alabilirsin.
I would like mine rare.
Benimkini az pişmiş istiyorum.
I brought mine.
Benimkini getirdim.
I want mine.
Benimkini istiyorum.
It was mine.
Benimkiydi.
A friend of mine came to visit me at my office.
Bir arkadaşım beni ofisimde ziyaret etmek için geldi.
A friend of mine went to America this summer.
Bir arkadaşım bu Yaz Amerika'ya gitti.
A friend of mine called me up last night.
Bir arkadaşım dün gece beni aradı.
A friend of mine is looking for someone who can speak French.
Bir arkadaşım Fransızca konuşabilen birini arıyor.
A friend of mine is looking for someone who speaks French.
Bir arkadaşım Fransızca konuşan birini arıyor.
A friend of mine asked me to send her a postcard.
Bir arkadaşım ona bir kartpostal göndermemi rica etti.
I stayed with a friend of mine.
Bir arkadaşımla birlikte kaldım.
The patient's lung tissue was damaged from years of working in a coal mine.
Bir kömür madeninde yıllarca çalışmaktan hastanın akciğer dokusu hasar gördü.
A mine is where you find precious minerals.
Bir maden değerli madenleri bulduğun yerdir.
He drove over a land mine and his jeep blew up.
Bir mayının üzerinden sürdü ve onun cipi patladı.
Many workers were trapped in the coal mine.
Birçok işçi kömür madeninde mahsur kaldı.
The bicycle is mine.
Bisiklet benim.
The bike's mine.
Bisiklet benim.
Your bicycle is similar to mine.
Bisikletiniz benimkine benziyor.
I met an old friend of mine in Boston.
Boston'da eski bir arkadaşımla karşılaştım.
Some rich guy from Boston just bought the house next to mine.
Boston'lu zengin bir adam sadece benimkine bitişik evi aldı.
This bag is mine.
Bu çanta benim.
These three pretty girls are all nieces of mine.
Bu üç güzel kızın hepsi yeğenimdir.
A friend of mine is coming this evening.
Bu akşam arkadaşlarımdan biri geliyor.
These keys are not mine.
Bu anahtarlar benim değildir.
This car is not mine.
Bu araba benim değil.
This car is mine.
Bu araba benim.
This car looks like mine.
Bu araba benimkine benziyor.
A part of this land is mine.
Bu arazinin bir kısmı benim.
These shoes are mine.
Bu ayakkabılar benim.
This hat is mine.
Bu şapka benim.
These things aren't mine!
Bu şeyler benimki değil!
It's her problem, not mine.
Bu benim değil onun sorunu.
It's not mine.
Bu benim değil.
This isn't mine.
Bu benim değil.
This is mine, isn't it?
Bu benim, değil mi?
This one's mine.
Bu benim.
This is mine.
Bu benim.
It isn't mine.
Bu benimki değil.
Is this mine?
Bu benimki mi?
This is mine, and that's yours.
Bu benimki ve bu seninki.
This is one of mine.
Bu benimkilerden biridir.
This gentleman is an acquaintance of mine.
Bu beyefendi benim bir tanıdığım.
This bicycle is mine.
Bu bisiklet benim.
Walking along this street, I often see a friend of mine.
Bu caddede yürürken,çoğu zaman arkadaşlarımdan birini görürüm.
This CD is mine, isn't it?
Bu CD benim, değil mi?
This handbag is mine.
Bu el çantası benim.
This house is mine.
Bu ev benimdir.
This thin book is mine.
Bu ince kitap benimdir.
These clothes of mine are out of style.
Bu kıyafetim çok demode.
This dog is mine.
Bu köpek benim.
This book is mine; I wrote my name in it myself.
Bu kitap benim, ben onun içine adımı kendim yazdım.
This book is mine.
Bu kitap benimdir.
This book isn't mine.
Bu kitap benimki değil.
This book is mine, but the one on the table is yours.
Bu kitap benimki fakat masanın üzerindeki seninki.
These books are mine.
Bu kitaplar benim.
This mine will close down next month.
Bu maden gelecek ay kapanacak.
This desk is mine.
Bu masa benim.
All of these picture postcards are mine.
Bu resimli kartpostalların hepsi benimdir.
This clock is mine.
Bu saat benim.
I ran into an old friend of mine this morning.
Bu sabah eski bir arkadaşıma rastladım.
That's your problem, not mine.
Bu senin sorunun, benim değil.
These are mine.
Bunlar benim.
Everything here is mine.
Buradaki her şey benim.
