"Would you mind taking me home?", she said.
"Beni eve götürebilir misin?" diye sordu.
"This is the police. Would you mind coming down to the station?" "W-why?" "You can't think it's not a crime to go shooting guns off in the middle of town?!"
"Bu polis. İstasyona düşmemizde bir sakınca var mı?" "N-neden?" "Kasabanın ortasında tabancayla ateş etmenin bir suç olmadığını düşünmüyorsun?!"
"Who's that in the corner?" "That's Tom. Don't mind him."
"Köşedeki kim?" "O Tom. Ona aldırma."
"You're so beautiful. What's your name?" "Mind your own business."
"Sen çok güzelsin. Adın ne?" "Seni alakadar etmez."
I wouldn't mind a drink.
İçki istemem.
Do you have someone in mind for the job?
İş için aklında birisi var mı?
No two men are of a mind.
İki insan aynı akla sahip değildir.
To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.
I hope you'll make up your mind quickly.
İnşallah çabuk karar verirsin.
One should bear in mind that time is money.
İnsan paranın zaman olduğunu akılda tutmalıdır.
The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.
İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.
I do not mind what people say.
İnsanların ne söyledikleri umurumda değil.
What I can't make out is why you have changed your mind.
Çözemediğim şey fikrini neden değiştirdiğin.
She can't make up her mind whether to get a job or to go on to college.
Çalışmak ya da üniversiteye gitmek arasında karar veremiyorum.
I've made up my mind to give back all the money I stole.
Çaldığım bütün paraları geri vermeye karar verdim.
Would you mind giving me your chocolate cake recipe?
Çikolatalı kek tarifini bana verir misin?
I'm very slow at making up my mind.
Çok yavaş karar veriyorum.
He's out of his mind with pain.
Acıdan aklını kaybetti.
I remember the man's face but I can't call his name to mind.
Adamın yüzünü hatırlıyorum fakat adını hatırlayamıyorum.
I don't mind paying.
Ödemeye itirazım yok.
Excuse me, but do you mind if I ask your name?
Affedersiniz ama adınızı sormamın bir sakıncası var mı?
Excuse me, but do you mind if ask your name?
Affedersiniz, adınızı sormamım sakıncası var mı?
Excuse me, do you mind if I sit here?
Affedersiniz, buraya oturmamın bir sakıncası var mı?
Excuse me, would you mind repeating that?
Affedersiniz, sakıncası yoksa bunu yineleyebilir misiniz?
Now is when you have to make up your mind.
Şimdi karar vermek zorunda olduğunuz zaman.
Would you mind if I changed seats now?
Şimdi koltukları değiştirebilir miyim?
The mind is a good servant, but a poor master.
Akıl iyi bir uşak fakat kötü bir efendidir.
He is out of his mind.
Aklı başında değil.
His mind was filled with happy thoughts.
Aklı mutlu düşüncelerle doluydu.
A good idea came across my mind.
Aklıma iyi bir fikir geldi.
A good idea came to mind.
Aklıma iyi bir fikir geldi.
I must have been out of my mind.
Aklımı kaçırmış olmalıyım.
I must be losing my mind.
Aklımı kaybediyor olmalıyım.
I did not lose my mind, I sold it on eBay.
Aklımı kaybetmedim, onu eBay'da sattım.
I think I'm losing my mind.
Aklımı kaybettiğimi düşünüyorum.
I'm out of my mind.
Aklımı kaybettim.
You read my mind.
Aklımı okudun.
Can you read my mind?
Aklımı okuyabilir misin?
That's not what we had in mind.
Aklımızda olan bu değil.
I have things on my mind.
Aklımda işlerim var.
She tried hard to clear her mind of doubts.
Aklını şüphelerden temizlemek için çok çabaladı.
You could do this if you put your mind to it.
Aklını koyarsan bunu yapabilirsin.
Are you losing your mind?
Aklınızı mı kaybediyorsunuz?
Do you have anything particular in mind?
Aklınızda özel bir şey var mı?
Do you have anything special in mind?
Aklınızda özel bir şey var mı?
Keep it in mind.
Aklınızda bulundurun.
Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
Is that what you have mind?
Aklınızda olan o mudur?
Is that what you have in mind?
Aklınızdaki o mudur?
Do you have something else in mind?
Aklında başka bir şey mi var?
He seems to have something on his mind.
Aklında bir şey var gibi görünüyor.
Do you have anything in mind?
Aklında bir şey var mı?
Is there something on your mind?
Aklında bir şey var mı?
I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.
Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti.
I know what's on your mind.
Aklında ne olduğunu biliyorum.
What's on your mind?
Aklındaki nedir?
She told her boss what she had in mind.
Aklındakini patronuna söyledi.
I can read your mind.
Aklından geçeni okuyabilirim.
Speak your mind.
Aklından geçeni söyle.
I don't mind.
Aldırış etmem.
Never mind.
Aldırma.
Never mind. Anyone can make mistakes.
Aldırma. Herkes hata yapabilir.
I don't mind getting up at six.
Altıda kalkmamın sakıncası yok.
She made up her mind to go to America.
Amerika'ya gitmeye karar verdi.
Keep an open mind.
Ön yargılı olma.
Keep in mind that you're not so young as you used to be.
Önceki kadar genç olmadığını unutma.
Never mind!
Önemli değil!
Do you mind my making a suggestion?
Öneride bulunmamın bir sakıncası var mı?
Any universe simple enough to be understood is too simple to produce a mind able to understand it.
Anlaşılması yeterince basit bir evren onu anlayabilecek bir aklı üretemeyecek kadar çok basittir.
I'm cold. Would you mind turning the heating on?
Üşüyorum. Isıtıcıyı açar mısın?
While driving, mind the potholes.
Araba sürerken, çukurlara dikkat et.
He has made up his mind to buy the car.
Araba satın almak için karar verdi.
Would you mind if I borrowed your car?
Arabanı ödünç alabilir miyim?
Would you mind lending me your car?
Arabanı bana ödünç verir misin?
Would you mind if used your car?
Arabanı kullanabilir miyim?
Would you mind my moving your car?
Arabanızı götürebilir miyim?
I've made up my mind to learn how to play the harp.
Arp çalmayı öğrenmeye karar verdim.
I don't mind anymore.
Artık umurumda değil.
Never mind that.
Asla onu umursamayın.
We have a visitor right now. Would you mind waiting for a while?
Şu anda bir ziyaretçimiz var. Biraz bekler misiniz?
Would you mind if I sit at the same table?
Aynı masaya oturabilir miyim?
A wonderful idea just ran through my mind.
Az önce aklımdan harika bir fikir geçti.
Do you think Dad will change his mind?
Babanın fikrini değiştireceğine düşünüyor musun?
Do you mind if we cross your garden?
Bahçenizden geçebilir miyiz?
Tell me what's on your mind.
Bana aklında ne olduğunu söyle.
Tell me what you have in mind.
Bana aklında ne olduğunu söyle.
Don't mind me, Tom. Just keep doing whatever it is you were doing.
Bana aldırma, Tom. Ne olursa olsun sadece yaptığını yapmaya devam et.
Would you mind lending me your pen?
Bana dolma kalemini ödünç verir misin?
Would you mind telling me who you're waiting for?
Bana kimi beklediğini söyler misin?
Would you mind telling me what you're waiting for?
Bana ne beklediğini söyler misin?
Would you mind telling me what you're doing?
Bana ne yaptığını söyler misin?
Would you mind telling me why you're here?
Bana neden burada olduğunu söyler misin?
Would you mind telling me where you're going?
Bana nereye gittiğini söyler misin?