People under 18 cannot marry.
18 yaşından küçükler evlenemez.
I'm sorry, but you can't marry Susan.
Üzgünüm fakat Susan'la evlenemezsin.
My father didn't allow me to marry him.
Babam onunla evlenmeme izin vermedi.
Mr. Smith asked Jane to marry him.
Bay Smith Jane'e kendisi ile evlenmesini rica etti.
I think it's unlikely that Tom will marry Mary.
Bence Tom'un Mary ile evlenmesi olası değil.
Will you marry me?
Benimle evlenir misin?
I asked her to marry me and she accepted.
Benimle evlenmesini istedim ve o kabul etti.
One day, I'm going to marry him.
Bir gün, onunla evleneceğim.
I want to marry this man.
Bu adamla evlenmek istiyorum.
According to this magazine, my favorite actress will marry a jazz musician next spring.
Bu dergiye göre, benim sevdiğim sanatçı gelecek bahar bir jazz müzisyeni ile evlenecek.
This letter says he is going to marry Grace next month.
Bu mektup, onun gelecek ay Grace'le evleneceğini söylüyor.
If you love Tatoeba, then marry it!
Eğer Taoeba'yı seviyorsan evlen onla.
Tom decided to marry Mary even though his parents didn't want him to.
Ebeveynleri istememesine rağmen Tom Mary ile evlenmeye karar verdi.
She decided to marry him even though her parents didn't want her to.
Ebeveynleri onun yapmasını istemese bile o, onunla evlenmeye karar verdi.
I have no doubt in my mind you are the woman I'm going to marry.
Evleneceğim kadın olduğun konusunda aklımda hiç şüphem yok.
You are too young to marry.
Evlenmek için çok gençsin.
I will marry a beautiful Estonian woman.
Güzel bir Estonyalı bayanla evleneceğim.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
I still want to marry Tom.
Hâlâ Tom'la evlenmek istiyorum.
It was clear that Hanako did not wish to marry Taro.
Hanako'nun Taro ile evlenmek istemediği açıktı.
I want to marry Heather.
Heather ile evlenmek istiyorum.
Would you want your daughter to marry a guy like me?
Kızını benim gibi bir adamla evlendirmek ister misin?
She wants to marry her daughter to a doctor.
Kızını bir doktorla evlendirmek istiyor.
If only she would marry me.
Keşke O benimle evlenseydi.
If only he would marry me.
Keşke O benimle evlenseydi.
It is certain that Lucy will marry the pop singer.
Lucy'nin pop şarkıcısıyla evleneceği kesin.
I'm afraid you can't marry her.
Maalesef onunla evlenemezsin.
I want to marry Martyna.
Martyna ile evlenmek istiyorum.
Mary said she wanted to marry me.
Mary benimle evlenmek istediğini söyledi.
Tom asked Mary three times to marry him before she said yes.
Mary evet demeden önce Tom onunla evlenmesini üç kez istedi.
Mary wanted to marry a man with ambition.
Mary hırslı bir adamla evlenmek istiyordu.
I want to marry Mary.
Mary ile evlenmek istiyorum.
I've made up my mind to ask Mary to marry me.
Mary'nin benimle evlenmesini istemek için kararımı verdim.
He asked her to marry him, and she accepted.
Mary'nin kendisiyle evlenmesini istedi, ve o kabul etti.
I can't believe you're going to ask Mary to marry you.
Mary'nin seninle evlenmesini isteyeceğine inanamıyorum.
Nancy knows better than to marry Jack.
Nancy Jack'le evlenecek kadar aptal olamaz.
It's a pity that he can't marry her.
Ne yazık ki o onunla evlenemez.
He said that he loves me and want to marry me.
O beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.
She wants to marry a millionaire.
O bir milyonerle evlenmek istiyor.
She promised to marry him.
O onunla evlenmek için söz verdi.
He decided to marry her.
O onunla evlenmeye karar verdi.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kızkardeşi gururla baktı.
She decided to marry Tom.
O Tom'la evlenmeye karar verdi.
She did not marry the man.
O, adamla evlenmedi.
She didn't marry the man.
O, adamla evlenmedi.
He wants to marry my daughter.
O, kızımla evlenmek istiyor.
He convinced his daughter not to marry Tom.
O, kızını Tom'la evlenmemesi için ikna etti.
He made up his mind to marry Kathy.
O, Kathy ile evlenmeye karar verdi.
She persuaded him to marry her.
O, kendisiyle evlenmesi için onu ikna etti.
She asked him to marry her.
O, ona onunla evlenmesini rica etti.
He was not able to marry her.
O, onunla evlenemedi.
He promised to marry her.
O, onunla evlenmek için söz verdi.
She made it plain that she wanted to marry him.
O, onunla evlenmek istediğini açıkça belirtti.
She is reluctant to marry him.
O, onunla evlenmeye isteksizdir.
He made up his mind to marry her.
O, onunla evlenmeye karar verdi.
She decided to marry him.
O, onunla evlenmeye karar verdi.
She promised to marry him, but she didn't.
O, onunla evlenmeye söz verdi fakat evlenmedi.
He convinced his daughter to not marry Tom.
O, Tom'la evlenmemesi için kızını ikna etti.
Whether you like her or not, you can't marry her.
Ondan hoşlan ya da hoşlanma, onunla evlenemezsin.
They let her marry him.
Onlar onu onunla evlendirdiler.
I didn't marry her because I loved her.
Onu sevdiğim için onunla evlenmedim.
The man she's going to marry is an astronaut.
Onun evleneceği adam bir astronot.
He cannot afford to marry.
Onun evlenmeye gücü yetmiyor.
I want to marry a girl like her.
Onun gibi bir kızla evlenmek istiyorum.
He asked her to marry him, but she refused.
Onun kendisiyle evlenmesini istedi fakat o reddetti.
I wonder if she will marry him.
Onun onunla evlenip evlenmeyeceğini merak ediyorum.
Her life goal is to marry a rich man.
Onun yaşam amacı zengin bir adamla evlenmektir.
She had no other choice but to marry the old man.
Onun yaşlı adamla evlenmekten başka seçeneği yoktu.
He made it plain that he wanted to marry her.
Onunla evlenmek istediğini açıkladı.
I wanted to marry him.
Onunla evlenmek istedim.
Whoever wants to marry her must first convince her father.
Onunla evlenmek isteyen öncelikle onun babasını ikna etmelidir.
I want to marry her.
Onunla evlenmek istiyorum.
He intended to marry her.
Onunla evlenmek niyetindeydi.
I would rather die than marry him.
Onunla evlenmektense ölmeyi tercih ederim.
I will be able to marry her.
Onunla evlenmem mümkün olacak.
If he had asked me to marry him, I think that I would have.
Onunla evlenmemi isteseydi, sanırım evlenirdim.
I will never force you to marry him.
Onunla evlenmen için seni asla zorlamayacağım.
I made up my mind to marry her.
Onunla evlenmeye karar verdim.
I don't intend to marry him.
Onunla evlenmeye niyetim yok.
He knows better than to marry her.
Onunla evlenmeyecek kadar akıllı.
I hope to marry her.
Onunla evlenmeyi umuyorum.
She didn't marry him of her own will.
Onunla kendi isteğiyle evlenmedi.
I think I'd like to marry her.
Sanırım onunla evlenmek istiyorum.
There's no way she'll ever marry Sato.
Sato ile asla evlenmez.
He's trying to use you. Don't marry him!
Seni kullanmaya çalışıyor. Onunla evlenme!
I will never marry you again.
Seninle asla tekrar evlenmeyeceğim.
I will marry you.
Seninle evleneceğim.
Did you know that I want to marry you?
Seninle evlenmek istediğimi biliyor muydun?
I want to marry you.
Seninle evlenmek istiyorum.
I won't marry you.
Seninle evlenmeyeceğim.
You should marry someone you love.
Sevdiğin biriyle evlenmelisin.
You're too young to marry.
Siz evlenemeyecek kadar çok gençsiniz.
I'm not about to marry Suzie.
Suzie ile evlenmek üzere değilim.
Tom didn't want to marry a woman who wanted children.
Tom çocuk isteyen bir kadınla evlenmek istemiyordu.
