The 2014 Sochi Winter Olympics official mascots are The Polar Bear, The Hare, The Leopard and two aliens called The Snowflake and The Ray of Light.
2014 Sochi Kış Olimpiyatları resmi maskotları The Polar Bear, The Hare, The Leopard ve The Snow Flake ve The Ray of Light denilen iki uzaylı.
Turn left at the second traffic light.
İkinci trafik ışığında sola dön.
The first two rooms were dark, in the third there was a light.
İlk iki oda karanlıktı, üçüncüsünde ise bir ışık vardı.
Be sure to turn out the light when you go out.
Çıkarken ışıkları kapattığından emin ol.
We had Tom paint the fence light green.
Çiti Tom'a açık yeşile boyattık.
Too much light hurts the eye.
Çok fazla ışık gözü incitir.
The light bulb burst.
Ampul patladı.
The light came on suddenly.
Aniden ışık geldi.
The soldier made light of his wounds.
Asker yaralarını hafife aldı.
Didn't they light a fire?
Ateş yakmadılar mı?
Bears also tend to sleep more during the day than at night, although in the summer, with twenty-four hours of light, this does not apply.
Ayılar gün içinde gece uyuduklarından daha çok uyurlar, ne var ki bu yazları, yirmi dört saat boyunca gündüz olduğundan geçerli değildir.
I travel light.
Az bagajla seyahat ederim.
We travel light.
Az eşyayla seyahat ederiz.
All plants need water and light.
Bütün bitkilerin suya ve ışığa ihtiyacı vardır.
Give me a light, would you?
Bana bir ışık ver, lütfen.
Will you give me a light?
Bana bir çakmak verir misin?
I need light plates because today my family is going to eat lunch in the park.
Bana tabak lazım çünkü ailem öğle yemeğini parkta yiyecek.
I can see the light.
Ben ışığı görebiliyorum.
I painted the roof light blue.
Ben çatıyı açık maviye boyadım.
I like light colors.
Ben açık renkleri severim.
I had a light lunch.
Ben hafif bir öğle yemeği yedim.
I felt for the light switch in the dark.
Ben karanlıkta lamba anahtarını hissettim.
I saw a light far away.
Ben uzakta bir ışık gördüm.
My overcoat is light but warm.
Benim paltom hafif ama sıcak tutar.
I'm a light sleeper.
Benim uykum hafiftir.
The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge.
Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.
You should have a light on.
Bir ışık açmalısın.
Do you have a light?
Bir çakmağın var mı?
A light bulb gives light.
Bir ampul ışık verir.
Who can tell me how a light bulb works?
Bir ampulün nasıl çalıştığını bana kim söyleyebilir?
A mirror reflects light.
Bir ayna ışığı yansıtır.
A solar eclipse is when the Moon blocks the light from the Sun.
Bir güneş tutulması ay güneş ışığını engellediği zaman olur.
Have you got a light?
Bir lamban var mı?
A green light is on.
Bir yeşil ışık açık.
I need some light.
Biraz ışığa ihtiyacım var.
Suddenly the light went out.
Birden ışık söndü.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
We saw a light far away.
Biz uzakta bir ışık gördük.
Go straight down this street and turn right at the third light.
Bu caddeden aşağıya doğru git ve üçüncü ışıkta sağa dön.
This box is light.
Bu kutu hafif.
This box is light enough for him to carry.
Bu kutu onun taşıması için yeterince hafif.
This box is light enough to carry.
Bu kutu taşınacak kadar hafif.
This laptop is light.
Bu laptop hafif.
The substance is light enough to float on the water.
Bu nesne su üzerinde yüzmek için yeterince hafif.
This chair is light.
Bu sandalye hafif.
Do you have Bud Light?
Bud Light'ın var mı?
Today I want to eat something light.
Bugün hafif bir şey yemek istiyorum.
Turn off the light as you go out.
Dışarı çıkarken ışığı kapat.
Be sure to put out the light before you go out.
Dışarı çıkmadan önce ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
It is still light outside.
Dışarısı hâlâ aydınlık.
It's still light outside.
Dışarısı hâlâ aydınlık.
There was a light rain yesterday.
Dün hafif bir yağmur vardı.
I need more light.
Daha çok ışığa ihtiyacım var.
Your detailed explanation of the situation has let me see the light.
Durumla ilgili ayrıntılı açıklaman benim anlamamı sağladı.
The walls were painted light brown.
Duvarlar açık kahverengiye boyandı.
Edison invented the light bulb.
Edison ampulü icat etti.
The electric light went out.
Elektrik ışığı gitti.
Although Eri's suitcase looks heavy, it's actually very light.
Eri'nin çantası ağır gözükmesine rağmen, aslında oldukça hafiftir.
Photography is writing with light.
Fotoğrafçılık ışık ile yazı yazmaktır.
The sky is getting light.
Gökyüzü aydınlanıyor.
You're the light of my eyes ... and crown of my head.
Gözümde nursun ...ve başımda tacın.
It can harm your eyes to read in the sun's light.
Güneş ışığında okumak gözlerine zarar verebilir.
The sun gives light and heat.
Güneş ışık ve ısı verir.
The sun gives us heat and light.
Güneş bize ısı ve ışık verir.
The sun gives us light and heat.
Güneş bizi ışık ve ısı verir.
The sun having risen, I turned off the light.
Güneş doğduğu için, ışığı kapattım.
Moths are attracted by light.
Güveler ışık tarafından çekilirler.
While I was reading in bed last night, I fell asleep with the light on.
Geçen gece yatakta kitap okurken, ışık açık uykuya dalmışım.
I usually try to travel light.
Genellikle az eşya ile seyahat etmeye çalışırım.
I usually have a light breakfast.
Genellikle hafif bir kahvaltı yaparım.
I ate a light lunch.
Hafif bir öğle yemeği yedim.
A light rain was falling.
Hafif bir yağmur yağıyordu.
Light-roasted coffee brands remain the most popular.
Hafif-kavrulmuş kahve markaları en popüler kalır.
It's getting light.
Hafifleşiyor.
He went home while it was still light.
Hava hâlâ aydınlıkken eve gitti.
If we don't leave soon, we won't get there while it's still light.
Hemen gitmezsek, hâlâ ışıkken oraya varamayacağız.
It's just five in the morning, but nevertheless it is light out.
Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.
Do you have any light beer?
Hiç hafif biran var mı?
Nothing can travel faster than the speed of light in a vacuum.
Hiçbir şey vakum içindeki ışık hızından daha hızlı seyahat edemez.
Switch on the light. I can't see anything.
Işığı aç, bir şey göremiyorum.
Turn on the light, please.
Işığı aç, lütfen.
Do you want me to leave the light on?
Işığı açık bırakmamı ister misiniz?
Will you turn on the light?
Işığı açar mısın?
Would you be so kind as to turn the light on?
Işığı açar mısınız?
Turn off the light, please.
Işığı kapat, lütfen.
Turn off the light.
Işığı kapatın.
Do you mind if I turn off the light?
Işığı kapatabilir miyim?
I didn't turn off the light.
Işığı kapatmadım.
Don't forget to turn the light off.
Işığı kapatmayı unutma.
Don't turn off the light.
Işığı kapatmayın.
He turned off the light and he went to bed.
Işığı kapattı ve yatmaya gitti.
Put out the light.
Işığı söndür.
I didn't notice the light turn red.
Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.
