She takes a taxi from the station to her house.
İstasyondan evine kadar bir taksiye biner.
You may stay at my house as long as you like.
İstediğin sürece evimde kalabilirsin.
The fireman rushed into the burning house.
İtfaiyeci yanan eve doğru koştu.
The firemen rushed into the burning house.
İtfaiyeciler yanan eve doğru koştu.
I'd like to live in a decent house.
İyi bir evde yaşamak istiyorum.
Is it OK if I go over to Tom's house to play?
Çalgı çalmak için Tom'un evine gidebilir miyim?
May I go over to Tom's house to play?
Çalgı çalmak için Tom'un evine gidebilir miyim?
Would it OK if I go over to Tom's house to play?
Çalgı çalmak için Tom'un evine gidebilir miyim?
A washing machine is a must for a house.
Çamaşır makinası bir evin olmazsa olmazıdır.
I saw a house whose roof was red.
Çatısı kırmızı olan bir ev gördüm.
You can get to her house in a variety of different ways.
Çeşitli farklı yollardan onun evine gidebilirsin.
The boy ran toward his house.
Çocuk, evine doğru koştu.
Children are playing at the back of the house.
Çocuklar evin arkasında oynuyor.
She had the boys paint the house.
Çocuklara evi boyattı.
A number of cars are parked in front of my house.
Çok sayıda araba benim evin önünde park edilmiş.
I see a house among the trees.
Ağaçlar arasında bir ev görüyorum.
Trees shelter my house from the wind.
Ağaçlar evimi rüzgardan koruyorlar.
Do you think we'll reach his house before noon?
Öğleden önce onun evine varacağımızı düşünüyor musun?
The American government has always regarded England as America's house pet.
ABD hükümeti İngiltereye her zaman Amerika'nın evcil hayvanı olarak bakmıştır.
The man admitted having broken into the house.
Adam eve zorla girdiğini itiraf etti.
The man has no house to live in.
Adamın içinde yaşayabileceği bir evi yok.
I visited the house in which Shakespeare was born.
Şekspir'in doğduğu evi ziyaret ettim.
The stable is right behind the farm house.
Ahır çiftlik evinin tam arkasında.
I'd rather live in a wooden house.
Ahşap bir evde yaşamayı tercih ederim.
The family wants to buy a house.
Aile bir ev satın almak istiyor.
She is now staying at her uncle's house.
Şimdi amcasının evinde kalıyor.
Would you like to come over to our house for dinner?
Akşam yemeği için evimize gelmek ister misiniz?
They went to Van Buren's house for dinner.
Akşam yemeği için Van Buren'in evine gittiler.
We have made numerous improvements to our house since we bought it.
Aldığımızdan beri evde birçok iyileştirmeler yaptık.
Six families live in this apartment house.
Altı aile bu dairede yaşıyor.
My uncle has a house in Italy.
Amcamın İtalya'da bir evi var.
I've never been to my uncle's house.
Amcamın evine hiç gitmedim.
A student from America lives near my house.
Amerikalı bir öğrenci benim evin yanında yaşıyor.
There used to be a big cherry tree at the back of my house.
Önceden evimin arkasında büyük bir kiraz ağacı vardı.
She helped her mother clean the house.
Annesinin evi temizlemesine yardımcı oldu.
I stayed at my aunt's house for three days.
Üç gün teyzemin evinde kaldım.
We live in a three-bedroom house.
Üç yatak odalı bir evde yaşıyoruz.
A famous architect built this house.
Ünlü bir mimar bu evi inşa etti.
It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
My friend lives in that house.
Arkadaşım şu evde yaşıyor.
My friend lives in this house.
Arkadaşım bu evde yaşamaktadır.
I am going to my friend's house.
Arkadaşımın evine gidiyorum.
I don't have a house anymore.
Artık bir evim yok.
I never leave my house unlocked.
Asla evimi açık bırakmam.
The fire spread and licked the neighboring house.
Ateş yandaki evin duvarlarına kadar yayılmıştı.
The house is not occupied now.
Şu anda ev meşgul değildir.
That house is for rent.
Şu ev kiralıktır.
That house is for sale.
Şu ev satılıktır.
Who lives in that house?
Şu evde kim yaşıyor?
Look at that house.
Şu eve bakın.
Do you see that house? That's my house.
Şu evi görüyor musunuz? O benim evim.
Do you see that house? It's mine.
Şu evi görüyor musunuz? O benimki.
That little house looks just like the little house my grandmother lived in when she was a little girl, on a hill covered with daisies and apple trees growing around.
Şu küçük ev, küçük bir kızken ninemin yaşadığı, papatyalarla kaplı ve etrafında elma ağaçları olan bir tepede bulunan küçük eve çok benziyor.
Can you see that small house?
Şu küçük evi görebiliyor musun?
That person's house is near the subway.
Şu kişinin evi metroya yakındır.
That's Tom's house.
Şu Tom'un evi.
I've just been to my uncle's house.
Az önce amcamlardaydım.
Who can afford to buy such an expensive house?
Böyle pahalı bir eve kimin gücü yeter?
I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house.
Böyle süslü bir evde yaşayabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
You needn't have bought such a large house.
Böylesine büyük bir ev almana gerek yoktu.
It takes a lot of money to keep up such a big house.
Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.
It took three days to paint the whole house.
Bütün evi boyamak üç gün sürdü.
I'm busy all day keeping house.
Bütün gün ev işleriyle meşgulüm.
I want all of the furniture taken to our house right away.
Bütün mobilyanın derhal bizim eve götürülmesini istiyorum.
I remember the house where I grew up.
Büyüdüğüm evi hatırlıyorum.
I've never been to my grandfather's house.
Büyük babamın evine hiç gitmedim.
He lives in a large house by himself.
Büyük bir evde yalnız yaşıyor.
He's got a large house and two cars.
Büyük bir evi ve iki arabası var.
I have a big house.
Büyük bir evim var.
My grandparents had a house in Boston.
Büyük ebeveynlerimin Boston'da bir evleri vardı.
His father left him the house in his will.
Babası vasiyetinde evi ona bıraktı.
Her father left her the house in his will.
Babası vasiyetinde evi ona bıraktı.
The garden is behind the house.
Bahçe evin arkasında.
The garden is in front of the house.
Bahçe, evin önündedir.
Look, my house is cleaner than yours.
Bak, benim evim seninkinden daha temizdir.
Look, my house is not as dirty as yours.
Bak, benim evim sizinki kadar kirli değil.
Look. My house is cleaner than yours.
Bak. Benim evim seninkinden daha temiz.
Look! They are leaving the house.
Bakın! Onlar evden ayrılıyorlar.
He told me to meet him at his house.
Bana evinde onunla buluşmamı söyledi.
Mr Johnson's house is next to my house.
Bay Johnson'ın evi evimin yanındadır.
Mr. Wilson is proud of his house.
Bay Wilson eviyle gurur duymaktadır.
Some burglars broke into my house last night.
Bazı hırsızlar dün gece evime girdi.
Some people dream of having a house on a hill.
Bazı insanlar tepede bir ev sahibi olmayı hayal ediyor.
Some wild cats live under my neighbor's house.
Bazı vahşi kediler komşumun evinin altında yaşarlar.
I visit my friend's house at intervals.
Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.
I visited my grandmother's house.
Ben büyükannemin evini ziyaret ettim.
It will be a long time before I can buy a house.
Ben bir ev alamadan önce uzun zaman olacak.
I eat in the house.
Ben evde yemek yerim.
I am in the house.
Ben evdeyim.
I rushed out of my house.
Ben evimden dışarı koştum.
I felt the house shake a little. Didn't you?
Ben evin biraz sallandığını hissettim, sen hissetmedin mi?