"That shan't happen again," Fortunatus said to himself, and they started to ride at each other again. This time, Fortunatus's spear met his foe so powerfully that he flew from his horse like a ball and lay dead on the earth.
" O tekrar olmayacak. "Fortunatus kendi kendine söyledi, ve tekrar birbirlerine at sürmeye başladılar. Bu defa Fortunatus'un mızrağı düşmanına o kadar güçlü rastladı ki o atından bir top gibi uçtu ve yerde ölü yatıyordu.
Don't look a gift horse in the mouth.
Üzümünü ye bağını sorma.
I have never eaten horse meat.
Asla at eti yemedim.
The horse is jumping.
At atlıyor.
The horse is mine.
At benim.
The horse is not white.
At beyaz değildir.
A horse is an animal.
At bir hayvandır.
A horse is an animal.
At bir hayvandır.
The horse stopped and wouldn't move.
At durdu ve kımıldamadı.
I want to try eating horse meat.
At eti yemeyi denemek istiyorum.
The horse ran fast.
At hızlı koştu.
The horse would not move.
At kımıldamadı.
He participated in the horse dressage competition.
At koşum bağlama yarışmasına katıldı.
You have to learn how to ride a horse.
At sürmeyi öğrenmelisin.
The horse ran through the fields.
At tarlalarda koştu.
I'm really happy because I won 10,000 yen at the horse races.
At yarışlarında 10,000 yen kazandığım için gerçekten mutluyum.
I never bet on horse races.
At yarışlarında asla bahse girmedim.
The horse trotted down the road.
At yolun aşağısına doğru tırıs gitti.
Horse, lion, dog, goat: these are animals.
At, aslan, köpek, keçi: bunlar hayvandır.
Get on the horse.
Ata bin.
Can you ride a horse?
Ata binebilir misin?
Riding a horse is a lot of fun.
Ata binmek çok eğlencelidir.
Tie the horse to that tree.
Atı o ağaca bağlayın.
I shot the horse.
Atı vurdum.
My horse is white.
Atım beyazdır.
I watered my horse.
Atımı suladım.
I allowed my horse run.
Atımın koşmasına izin verdim.
I've got to stay here with my horse.
Atımla birlikte burada kalmalıyım.
The plural of horse is horses.
Atın çoğulu atlardır.
Look at that knight on the horse.
Atın üstündeki şu şövalyeye bak.
I bet five pounds on the horse.
Atın üzerine beş poundluk bahse girdim.
Your horse is beautiful.
Atın güzel.
Get on your horse.
Atına bin.
He was tying his horse to the fence.
Atını çite bağlıyordu.
He jumped his horse over the fence.
Atını çitin üzerinden atlattı.
Get down from your horse.
Atından in.
He got in the boat with the horse.
Atla birlikte tekneye bindi.
I'm so hungry, I could eat a horse.
Öyle açım ki bir at bile yiyebilirim.
He knows better than to spend all his money on horse racing.
Bütün parasını at yarışına harcamayacak kadar akıllı.
I saw a horse pulling a cart.
Ben araba çeken bir at gördüm.
I can ride a horse.
Ben bir ata binebilirim.
I am a Trojan horse, so I have infected your Mac computer.
Ben bir Truva atıyım, yani Mac bilgisayarınıza bulaştım.
I can ride a horse, too.
Ben de bir ata binebilirim.
Take my horse.
Benim atımı al.
I own a horse.
Benim bir horozum var.
A horse is very useful.
Bir at çok faydalıdır.
I'll try to jump over this stream on a horse.
Bir at üstünde bu dereyi atlamaya çalışacağım.
It is not wise to put your money on a horse.
Bir at üzerinde para yatırmak akıllıca değil.
A horse is a friendly animal.
Bir at dost bir hayvandır.
A horse passed my house.
Bir at evimi geçti.
A horse runs quickly.
Bir at hızlı koşar.
I'm as hungry as a horse.
Bir at kadar açım.
I'm as healthy as a horse.
Bir at kadar sağlıklıyım
I could eat a horse.
Bir at yiyebilirim.
Get on a horse.
Bir ata bin.
Riding a horse is really thrilling.
Bir ata binmek gerçekten heyecan verici.
I want to ride a horse.
Bir ata binmek istiyorum.
I want to try riding a horse.
Bir ata binmeyi denemek istiyorum.
He showed us how to ride a horse.
Bir atı nasıl süreceğimizi bize gösterdi.
I saw a horse galloping toward me.
Bir atın bana doğru dört nala geldiğini gördüm.
I didn't even know you had a horse.
Bir atın olduğunu bilmiyordum bile.
A pony is a small horse.
Bir midilli küçük bir attır.
Can I ride this horse for a while?
Bir süre bu ata binebilir miyim?
This man has a horse.
Bu adamın bir atı vardır.
This horse has beautiful big eyes.
Bu atın büyük güzel gözleri var.
This is my horse.
Bu benim atım.
It's my horse.
Bu benim atım.
This is a horse.
Bu bir at.
This is his horse.
Bu onun atı.
She went horse-riding this morning.
Bu sabah at-binmeye gitti.
That's a horse of another colour.
Bu tamamıyla farklı bir konu.
That's a horse of a different colour.
Bu tamamen farklı bir konu.
The horse broke its neck when it fell.
Düşen at boynunu kırdı.
I rode a horse for the first time yesterday.
Dün ilk kez bir ata bindim.
You mustn't change your horse when crossing a river.
Dere geçerken at değiştirilmez.
You can't change your horse when crossing a river.
Dere geçerken at değiştirilmez.
Get my horse ready at once!
Derhal atımı hazırla!
Don't put the saddle on the wrong horse.
Eyeri yanlış ata koymayın.
Have you ever ridden a horse?
Hiç ata bindin mi?
Have you ever gone to see a horse race?
Hiç bir at yarışı görmeye gittin mi?
Have you ever plowed a field with a horse?
Hiç bir tarlayı bir atla sürdün mü?
Jackson fell from his horse.
Jackson atından düştü.
The girl treated her horse kindly.
Kız atına kibarca davrandı.
The girl has a white horse.
Kızın beyaz bir atı var.
Kelly eats like a horse.
Kelly bir at gibi yer.
Mary loves to ride her horse.
Mary atına binmeyi sever.
Do you know how to ride a horse?
Nasıl ata binileceğini biliyor musun?
What a fast horse that is!
Ne hızlı bir at!
I ride my horse almost every day.
Neredeyse her gün atıma binerim.
I bet ten dollars on that horse.
O at üzerine on dolar iddiaya giriyorum.
He can ride a horse.
O ata binebilir.
He bet two pounds on the horse.
O atın üzerine iki paund bahse girdi.
He fell off the horse.
o attan düştü.
