Both of them are kind and honest.
İkisi de kibar ve dürüsttür.
Idiot! She's not being honest when she says she loves you. Haven't you figured it out yet? She's just a gold digger.
Aptal! Seni sevdiğini söylediğinde dürüst olmuyor. Hâlâ anlamadın mı? O, tam bir altın arayıcısı.
I made an honest mistake.
Bağışlanabilir bir hata yaptım.
It seems that Mr. Brooke is an honest person.
Bay Brooke dürüst bir insan gibi görünüyor.
I am an honest person.
Ben dürüst bir insanım.
I'm an honest person.
Ben dürüst bir kişiyim.
I'm honest.
Ben dürüstüm.
I thought he was honest.
Ben onun dürüst olduğunu düşündüm.
I thought that he was honest.
Ben onun dürüst olduğunu düşündüm.
I'm just being honest.
Ben sadece dürüst davranıyorum.
I believe you are honest.
Ben senin dürüst olduğuna inanıyorum.
I think he's an honest man.
Bence o dürüst bir adam.
I think that he is honest.
Bence o dürüsttür.
I think that she's honest.
Bence o dürüsttür.
As far as I know, he is an honest man.
Bildiğim kadarıyla kendisi dürüst bir insan.
As far as I know, he's an honest man.
Bildiğim kadarıyla, o dürüst bir adam.
Bill is honest all the time.
Bill her zaman dürüst.
Bill is always honest.
Bill her zaman dürüsttür.
A man must be honest.
Bir insan dürüst olmalı.
We're honest.
Biz dürüstüz.
We consider him to be honest.
Biz onun dürüst olduğunu düşünüyoruz.
We think that he's honest.
Biz onun dürüst olduğunu düşünüyoruz.
We assume that he is honest.
Biz onun dürüst olduğunu varsayıyoruz.
We think of Tom as an honest man.
Biz Tom'u dürüst bir kişi olarak düşünüyoruz.
We consider Tom honest.
Biz Tom'un dürüst olduğunu düşünüyoruz.
We consider Tom to be honest.
Biz Tom'un dürüst olduğunu düşünüyoruz.
This serves to show how honest she is.
Bu onun ne kadar dürüst olduğunu göstermek için hizmet vermektedir.
You could search the world over and never find another man more honest than Tom.
Dünyayı araştırabilirsin ve asla Tom'dan daha dürüst bir adam daha bulamazsın.
An honest man never steals money.
Dürüst bir adam asla para çalmaz.
An honest man would not do such a thing.
Dürüst bir insan böyle bir şey yapmazdı.
I wasn't honest.
Dürüst değildim.
I'll be honest.
Dürüst olacağım.
I am relying on you to be honest.
Dürüst olacağınıza güveniyorum.
Let's be honest!
Dürüst olalım!
Let's be honest.
Dürüst olalım.
Since he was honest, I hired him.
Dürüst olduğu için, onu işe aldım.
I like Tom because he's honest.
Dürüst olduğundan dolayı Tom'u severim.
The boy I thought was honest deceived me.
Dürüst olduğunu düşündüğüm çocuk beni aldattı.
I don't think you're being honest.
Dürüst olduğunu sanmıyorum.
To be honest, I would lie, if I said that I have never regretted my sudden decisions.
Dürüst olmak gerekirse, ani kararlarımdan asla pişman olmadığımı söylesem yalan söylemiş olurum.
To be honest, we came to capture you.
Dürüst olmak gerekirse, biz seni yakalamak için geldik.
To be honest, I've never heard of this place before.
Dürüst olmak gerekirse, daha önce bu yeri hiç duymadım.
To be honest, his talks are always a bore.
Dürüst olmak gerekirse, onun konuşmaları her zaman bir sıkıntı.
You want to be honest.
Dürüst olmak istiyorsun.
I have to be honest. I was a little bit nervous the first time I had an MRI scan.
Dürüst olmak zorundayım. Ben bir MRI taraması ilk yaptırdığım zaman biraz sinirliydim.
We need to be honest.
Dürüst olmalıyız.
I'm being honest.
Dürüst oluyorum.
We're all a little scared, to be honest.
Doğrusu hepimiz biraz korktuk.
If you are honest, I will hire you.
Eğer dürüstsen, seni işe alacağım.
We are poor because we are honest.
Fakiriz çünkü dürüstüz.
She is apparently an honest woman.
Görünüşe göre dürüst bir kadın.
Let's be honest. That joke was about me.
Hadi dürüst olalım. O şaka benim hakkımdaydı.
To be always honest is not easy.
Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
Everyone is not honest.
Herkes dürüst değil.
Not everyone is honest.
Herkes dürüst değildir.
Everyone likes Fumio because he is honest.
Herkes Fumio'yu beğenir çünkü o dürüsttür.
Everybody regards him as honest.
Herkes onu dürüst olarak görmektedir.
Everybody knows that he is honest.
Herkes onun dürüst olduğunu bilir.
Everyone considers him to be honest.
Herkes onun dürüst olduğunu düşünüyor.
The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
We can't deny the fact that Jessie is honest.
Jessie'nin dürüst olduğu gerçeğini inkar edemeyiz.
Such an honest man as John cannot have told a lie.
John gibi,öylesine dürüst bir insan yalan söylemiş olamaz.
I know that John is honest.
John'ın dürüst olduğunu biliyorum.
Do you consider yourself an honest person?
Kendinizi dürüst bir insan olarak düşünüyor musunuz?
Mark is so honest that everybody commends him for it.
Mark o kadar dürüsttür ki bunun için herkes onu över.
He is very honest.
O çok dürüst.
He is smart, and what is more, honest and punctual.
O akıllı, daha da fazlası dürüst ve dakik.
She's stupid, but honest.
O aptal fakat onurludur.
It seems to me that he is honest.
O bana dürüst gibi geliyor.
He's brave and honest.
O cesur ve dürüst.
He is an honest man and will always remain so.
O dürüst bir adam ve her zaman öyle kalacak.
He is an honest man.
O dürüst bir adam.
He's an honest man.
O dürüst bir adamdır.
He seems honest.
O dürüst görünüyor.
He appeared honest.
O dürüst görünüyordu.
I like him because he is honest.
O dürüst olduğu için ondan hoşlanıyorum.
He is far from honest.
O dürüst olmaktan uzak.
He is poor, but honest.
O fakir, ama dürüsttür.
He is not honest at all.
O hiç dürüst değil.
That politician is by no means honest.
O politikacı kesinlikle dürüst değil.
She is not only kind but honest.
O sadece kibar değil ayrıca dürüst.
He works hard and he is honest.
O, çok çalışır ve dürüsttür.
He looks like an honest man.
O, dürüst bir adam gibi görünüyor.
He can't be an honest man.
O, dürüst bir adam olamaz.
He must be an honest man.
O, dürüst bir adam olmalı.
He seems to be honest.
O, dürüst gibi görünüyor.
He claims that he is honest.
O, dürüst olduğunu iddia ediyor.
He proved to be honest.
O, dürüst olduğunu kanıtladı.
She is far from honest.
O, dürüst olmaktan uzak.
He is far from being honest.
O, dürüst olmaktan uzaktır.
He's poor, but he's honest.
O, fakir ama dürüsttür.
He is very honest in business.
O, işte çok dürüsttür.
He isn't as honest as all that.
O, o kadar dürüst değildir.
He was completely honest.
O, tamamen dürüsttü.
