British troops held that area.
İngiliz birlikleri o alanı zorla işgal ediyorlar.
The man was held in police custody.
Adam polis gözetiminde tutuldu.
German classes are held twice a week - on Mondays and Wednesdays.
Almanca dersleri haftada iki kez yapılmaktadır- Pazartesi ve Çarşamba günleri.
A farewell party was held for Mr. Jones.
Bay Jones için bir veda partisi yapıldı.
A farewell party was held for Mr. Smith.
Bay Smith için bir veda partisi düzenlendi.
The baby held out his tiny hand.
Bebek ufacık elini uzattı.
I held the door open.
Ben kapıyı açık tuttum.
A general election will be held in May.
Bir genel seçim mayıs ayında düzenlecek.
I held up my hand to stop a taxi.
Bir taksi durdurmak için elimi kaldırdım.
A farewell party was held in honor of Mr Smith.
Bir veda partisi, Bay Smith'in şerefinde düzenlendi.
A farewell meeting was held in honor of Mr Jones.
Bir veda toplantısı, Bay Jones'un şerefinde düzenlendi.
The force held out bravely against their enemy's attacks.
Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi.
We all held our breath while we watched it.
Biz hepimiz onu izlerken nefesimizi tuttuk.
We were held up for half an hour in the traffic and so we arrived late.
Biz trafikte yarım saat kadar durdurulduk ve bu yüzden geç vardık.
I thought he held something back from us.
Bizden bir şey sakladığını düşünüyordum.
Our campus festival is to be held next week.
Bizim kampüs festivali önümüzdeki hafta yapılacak.
The Brown twins, both of whom got recently married, held a party.
Brown ikizleri, son zamanlarda her ikisi de evlendi, bir parti düzenledi.
This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held.
Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.
You chose to do this. No one held a gun to your head.
Bunu yapmayı sen seçtin. Hiç kimse kafana silah tutmadı.
A dance will be held on Friday.
Cuma günü bir dans partisi düzenlenecek.
Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
The wedding will be held in a 17th century church.
Düğün bir 17.yüzyıl kilisesinde düzenlenecek.
She held out her hand and I shook it.
Elini uzattı ve onu salladım.
He held out his hand and I took it.
Elini uzattı ve onu tuttum.
The Fukuoka Marathon was held on Sunday.
Fakuoka Maratonu pazar günü düzenlendi.
The festival will be held next week.
Festival gelecek hafta yapılacak.
The football World Cup will be held in Brazil in 2014.
Futbol Dünya Kupası 2014'te Brezilya'da düzenlenecek.
A bicycle race was held in Nagoya last year.
Geçen yıl Nagoya'da bir bisiklet yarışı düzenlendi.
Next year's conference will be held in Boston.
Gelecek yılın konferansı Boston'da düzenlenecek.
The will of the people shall be the basis of the authority of government; this will shall be expressed in periodic and genuine elections which shall be by universal and equal suffrage and shall be held by secret vote or by equivalent free voting procedures.
Halkın iradesi kamu otoritesinin esasıdır; bu irade, gizli şekilde veya serbestliği sağlayacak muadil bir usul ile cereyan edecek, genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak olan devri ve dürüst seçimlerle ifade edilir.
Rain or shine, the athletic meet will be held.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
I opened the door and held it open for Mary.
Kapıyı açtım ve onu Mary için açık tuttum.
The lost boy held out until the rescue team came.
Kaybolan çocuk, kurtarma ekibi gelene kadar dayandı.
The accident held up traffic.
Kaza trafiği durdurdu.
When will the concert be held?
Konser ne zaman düzenlenilecek?
He held his breath while watching the match.
Maçı izlerken nefesini tuttu.
The game will be held rain or shine.
Ne olursa olsun, oyun oynanacak.
I held my breath and waited.
Nefesimi tuttum ve bekledim.
She held her breath.
Nefesini tuttu.
That bank was held up twice.
O banka iki kez soyuldu.
We insist that a meeting be held as soon as possible.
O buluşmanın olabildiğince kısa sürede düzenlenmesinde ısrar ediyoruz.
She held out her hand.
O elini uzattı.
She held her breath.
O nefesini tuttu.
She held him tightly.
O onu sıkıca tuttu.
He held her tightly.
O onu sıkıca tuttu.
She held up her head.
O, başını kaldırdı.
She held her baby in her arms.
O, bebeğini kollarında tuttu.
He held out his hand for more.
O, daha fazlası için elini uzattı.
He held on firmly to the branch.
O, dalı sıkıca tuttu.
She held on to my hand tightly.
O, elimden sıkıca tuttu.
She took hold of my hand and held it tightly.
O, elimi kavradı ve onu sıkıca tuttu.
He held a pen in his hands.
O, elinde bir kalem tutuyor.
He held out his hand to me.
O, elini bana uzattı.
He held out his hand.
O, elini uzattı.
He held up his hands.
O, ellerini kaldırdı.
He was held in captivity.
O, esaret altında tutuldu.
He held on to the rope.
O, ipe tutundu.
She held my arm firmly.
O, kolumu sımsıkı tuttu.
He held a package under his arm.
O, kolunun altında bir paket tutuyordu.
He held his breath.
O, nefesini tuttu.
She held him by the sleeve.
O, onu kolundan tuttu.
He held her by the sleeve.
O, onu kolundan tuttu.
She held him tightly and never wanted to let go.
O, onu sıkıca tuttu ve gitmesine asla izin vermedi.
He held on to my hand tightly.
O, sıkıca elime tutundu.
He held out a helping hand to the poor.
O, yoksullara yardım eli uzattı.
The office held a memorial for him.
Ofis onun için bir anıt düzenledi.
Our school festival was held last month.
Okulumuz festivali geçen ay yapıldı.
The Olympic Games are held every four years.
Olimpiyat oyunları her dört yılda bir yapılır.
They held the meeting here.
Onlar burada toplantı düzenledi.
They held hands.
Onlar el ele tutuştular.
They held her in high esteem as their benefactor.
Onlar, hayırseverleri olarak onu yüksek itibara tuttu.
When will her wedding be held?
Onun düğünü ne zaman yapılacak?
Her birthday party will be held tomorrow evening.
Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
I held his sleeve.
Onun kolunu tuttum.
The party was held on May 22nd.
Parti 22 Mayısta düzenlendi.
The party is to be held next Sunday.
Parti önümüzdeki Pazar düzenlenecek.
Is the staff meeting held on Monday?
Personel toplantısı pazartesi günü mü düzenlenir?
The police held the angry crowd back.
Polis öfkeli kalabalığı geride tuttu.
The police held the crowd back.
Polis kalabalığı geride tuttu.
The police held him in custody.
Polis onu gözaltında tuttu.
The police held back the crowd.
Polisler kalabalığı geride tuttu.
The picture was held on by a pin.
Resim bir iğne ile tutturuldu.
Incidentally, this room doesn't have anything like an air conditioner. All it has is a hand-held paper fan.
Sırası gelmişken, bu odada klimaya benzer bir şey yok. Onun sahip olduğu tek şey elle tutulan kağıt yelpaze.
When will the circumcision party be held?
Sünnet partisi ne zaman düzenlenecek.
The exhibition will be held next month.
Sergi önümüzdeki ay yapılacak.
Tom was held down.
Tom baskı altında tutuldu.
Tom held the flag so everyone could see it.
Tom bayrağı tuttu böylece onu herkes görebildi.
Tom held the baby in his arms.
Tom bebeği kollarında tuttu.
Tom held a seat for me.
Tom benim için yer tuttu.
Tom hid behind the curtain and held his breath.
Tom bir perdenin arkasına saklandı ve nefesini tuttu.
Tom held his breath for a moment.
Tom bir süre nefesini tuttu.
Tom held up his wine glass for a toast.
Tom bir tost için şarap bardağını kaldırdı.
Tom was held up in a traffic jam.
Tom bir trafik sıkışıklığında geciktirildi.