We need an expert in green technology.
Çevre dostu teknolojide bir uzmana ihtiyacımız var.
He drank too much strong green tea.
Çok koyu bir yeşil çay içti.
There is green grass on the field.
Alanda yeşil çimler var.
Mr. Green is a history teacher.
Bay Green bir tarih öğretmenidir.
Mr. Green, you are wanted on the phone.
Bay Green, telefonda aranıyorsunuz.
Miss Green teaches us music.
Bayan Green bize müzik öğretir.
I have always fed my dog the dog food that comes in the big green bag.
Ben köpeğimi her zaman büyük yeşil torba içinde gelen köpek maması ile besledim.
I don't care for green tea.
Ben yeşil çay istemiyorum.
A green light is on.
Bir yeşil ışık açık.
A green tea, please.
Bir yeşil çay, lütfen.
We painted the house green.
Biz evi yeşile boyadık.
We hiked through a beautiful green valley.
Biz güzel yeşil bir vadi boyunca gezdik.
We eat a fresh, green salad every day.
Biz her gün taze yeşil salata yeriz.
We painted the door green.
Biz kapıyı yeşile boyadık.
Is this pear green?
Bu armut yeşil mi?
This pear is green.
Bu armut yeşil.
This book is green.
Bu kitap yeşildir.
The man we saw this morning was Mr. Green.
Bu sabah gördüğümüz adam Bay Green'di.
This is a green fish.
Bu yeşil bir balıktır.
The apple that I found is green.
Bulduğum elma yeşildir.
There used to be a green field here; now there's a supermarket.
Burada bir yeşil alan vardı; şimdi bir süpermarket var.
Claude, an autotropic boy in my class whose skin is green due to chlorophyll, dreams of foresting the moon.
Claude; sınıfımda klorofil dolayısıyla yeşil tenli olan ototrofik bir çocuk, ayın ormanlaşmasını hayal ediyor.
I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
The mountain is green.
Dağ yeşildir.
He had used the used brush to paint the wall green, and he did not clean it afterwards.
Duvarı yeşile boyamak için kullanılmış fırçayı kullanmıştı ve sonradan onu temizlemedi.
Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals.
E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.
The dress is green.
Elbise yeşildir.
Apples are red or green.
Elmalar kırmızı veya yeşildir.
The colour of Esperanto is green.
Esperanto'nun rengi yeşildir.
The skirt is green.
Etek yeşildir.
The lake is surrounded by green hills.
Göl yeşil tepelerle çevrilidir.
You're still green.
Hâlâ toysun.
What fruit is green?
Hangi meyve yeşildir?
Which color do you prefer, blue or green?
Hangi rengi tercih edersin, mavi mi yoksa yeşil mi?
Which do you like, green tea or black tea?
Hangisini seversin, yeşil çay mı yoksa siyah çay mı?
The Indian flag is called the tricolour because it has stripes of three colours â saffron, white and green.
Hint bayrağına üç renkli bayrak denir, çünkü safran, beyaz ve yeşil, üç renkli çizgileri var.
The light changed from red to green.
Işık kırmızıdan yeşile dönüştü.
Wait till the light turns green.
Işık yeşile dönünceye kadar bekle.
Wait until the light changes to green.
Işık yeşile dönene kadar bekleyin.
The cows were moving very slowly through the long green grass.
Inek, uzun, yeşil çimenlerin arasında çok yavaş hareket ediyordu.
Zucchinis are green.
Kabaklar yeşildirler.
Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!
Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!
I preferred wearing my Hawaiian T-shirt and green shorts to be cool and different, but I quickly got used to the white shirt and black slacks.
Klas ve farklı olmak için Hawaii tişörtümü ve yeşil şortumu giymeyi tercih ettim, ama çabucak beyaz gömlek ve siyah pantolona alıştım.
Please show me the green shirt.
Lütfen bana yeşil gömleği gösterin.
The table is green.
Masa yeşil.
The blue pants costs more than the green.
Mavi pantolonun, yeşilden daha fazla maliyeti var.
She never wears green.
O asla yeşil giymez.
He likes green the best.
O en çok yeşili seviyor.
That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
She is in a green dress.
O yeşil bir elbise giymişti.
He painted all the walls green.
O, bütün duvarları yeşil boyadı.
She hates green peppers.
O, yeşil biberlerden nefret ediyor.
They painted the fence green.
Onlar çiti yeşile boyadılar.
They're not green.
Onlar yeşil değil.
I remember that she wore a green hat.
Onun yeşil bir şapka giydiğini hatırlıyorum.
He has green eyes.
Onun yeşil gözleri var.
She has green eyes and light brown hair.
Onun yeşil gözleri ve açık kahverengi saçı var.
The grass in the park is green and beautiful.
Parktaki çim yeşil ve güzel.
Green leaves in a park are pleasing to the eye.
Parktaki yeşil yapraklar göze hoş geliyor.
I'm colorblind, I can't tell red from green.
Renk körüyüm; kırmızıyı yeşilden ayıramam.
Colorless green ideas sleep furiously.
Renksiz yeşil fikirler öfkeli uyur.
Courgettes are green.
Salatalıklar yeşildir.
The signal turned green.
Sinyal yeşile döndü.
On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
The hill is always green.
Tepe her zaman yeşildir.
Tom looks a little green.
Tom biraz hasta görünüyor.
Tom hid behind the green car.
Tom yeşil arabanın arkasına gizlendi.
Tom doesn't like green beans.
Tom yeşil fasulyeyi sevmez.
Is it true that Tom wants to paint his house green?
Tom'un evini yeşile boyamak istediği doğru mu?
Tony saw green fields and small, quiet villages.
Tony yeşil alanlar ve küçük, sessiz köyler gördü.
The traffic light turned green.
Trafik ışığı yeşil yandı.
The house with the green roof is mine.
Yeşil çatılı ev benimki.
Do you drink green tea?
Yeşil çay içer misin?
I like green tea.
Yeşil çayı seviyorum.
Green suits Alice.
Yeşil Alice'e yakışır.
Green looks good on Alice.
Yeşil Alice'in üstünde iyi görünüyor.
I like green peppers very much.
Yeşil biberi çok severim.
I never liked green peppers.
Yeşil biberleri hiç sevmedim.
I love green peppers.
Yeşil biberleri severim.
A green field is a beautiful field.
Yeşil bir alan güzel bir alandır.
She wore a green dress.
Yeşil bir elbise giydi.
A green banana is not ripe enough to eat.
Yeşil bir muz, yenecek kadar olgun değildir.
Push the green button and the light will go on.
Yeşil butona bas ve ışık yanacaktır.
I ate the green apples.
Yeşil elmaları yedim.
It's possible to eat green beans raw.
Yeşil fasulyeyi çiğ yemek mümkündür.
She has green eyes.
Yeşil gözleri var.
Do you know who that tall blonde girl in green is?
Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
Green doesn't go with red.
Yeşil kırmızı ile gitmez.
Green is associated with grass.
Yeşil rengi, çim ile ilişkilidir.
Green suits you.
Yeşil size uyuyor.
Green is my favourite colour.
Yeşil, benim en sevdiğim renktir.
Green is my favorite color.
Yeşil, benim en sevdiğim renktir.
He couldn't tell green from blue.
Yeşili maviden ayıramadı.
"Granny, what kind of berries are these?" "Black currants." "But why are they red?" "Because they are green."
"The Green Starman" is an original film in Esperanto about an alien who visits a married couple on Earth and takes them back to his planet.