Here's a gold coin.
İşte altın bir sikke.
There were not many doctors in the gold fields.
Altın alanlarında çok sayıda doktor yoktu.
It was not easy to find gold.
Altın bulmak kolay değildi.
Gold is heavier than iron.
Altın demirden daha ağırdır.
Gold is more precious than iron.
Altın demirden daha kıymetlidir.
Gold is more precious than any other metal.
Altın diğer bütün metallerden daha değerlidir.
The price of gold fluctuates daily.
Altın fiyatı günlük olarak dalgalanır.
It is certain that the price of gold will go up.
Altın fiyatının yükseleceği kesin.
Gold is heavier than silver.
Altın gümüşten daha ağırdır.
Gold will not buy everything.
Altın her şeyi satın alamaz.
The gold was beaten into thin plates.
Altın ince plakalar halinde dövüldü.
Gold had been discovered in California.
Altın Kaliforniya'da keşfedildi.
Gold is more expensive than lead.
Altın kurşundan daha pahalıdır.
We congratulated him on winning a gold medal.
Altın madalya kazandığı için onu tebrik ettik.
Who do you think will win the gold medal?
Altın madalyayı kimin kazanacağını düşünüyorsun?
Gold was discovered there.
Altın orada keşfedildi.
The gold coin was much more valuable than was supposed.
Altın para düşünülenden çok daha değerliydi.
Gold is similar in color to brass.
Altın renk olarak pirinç madenine benzer.
Gold is far heavier than water.
Altın sudan çok daha ağırdır.
Gold is the most precious of all metals.
Altın tüm metallerin en değerlisidir.
Gold's heavier than iron.
Altın, demirden daha ağırdır.
Gold weighs more than iron.
Altın, demirden daha fazla çeker.
The gold rush began here.
Altına hücûm burada başladı.
The price of gold varies from day to day.
Altının fiyatı günden güne değişiyor.
She pawned her gold.
Altınını rehin koydu.
Idiot! She's not being honest when she says she loves you. Haven't you figured it out yet? She's just a gold digger.
Aptal! Seni sevdiğini söylediğinde dürüst olmuyor. Hâlâ anlamadın mı? O, tam bir altın arayıcısı.
Freedom weighs more than silver and gold.
Özgürlük gümüş ve altından daha değerlidir.
They awarded him a gold medal for his achievement.
Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.
They awarded her a gold metal for her achievement.
Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.
I won the gold medal.
Ben altın madalya kazandım.
Wisdom is better than gold or silver.
Bilgelik altın ya da gümüşten daha iyidir.
Many men went west in search of gold.
Birçok adam altın aramak üzere batıya gitti.
Many Americans wanted a gold standard.
Birçok Amerikalı altın standartı istedi.
Many men left for the West in search of gold.
Birçok insan altın aramak için Batı'ya gitti.
Many men set out for the West in search of gold.
Birçok insan altın aramak için Batıya yola çıktı.
Many people feel that gold is the most secure investment.
Birçok kişi, altının en güvenli yatırım olduğunu hissediyor.
This is gold.
Bu altın.
The cup is made of gold.
Bu kupa altından yapılmıştır.
Is it fine gold?
Bu saf altın mı?
Is this pure gold?
Bu saf altın mı?
Who buried the gold bars here?
Buraya altın barlarını kim gömdü.
Carl showed me the gold medal.
Carl bana altın madalya gösterdi.
I need more gold.
Daha çok altına ihtiyacım var.
Iron is harder than gold.
Demir altından daha serttir.
The worth of friendship is greater than gold.
Dostluğun değeri altından daha fazladır.
The company presented him with a gold watch on the day he retired.
Emekli olduğu gün şirket ona altın bir saat hediye etti.
I prefer silver rings to gold ones.
Gümüş yüzükleri altın olanlara tercih ederim.
Which is heavier, lead or gold?
Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?
We all went in search of gold.
Hepimiz altın aramaya gittik.
There's no gold.
Hiç altın yok.
Japan's gold and foreign exchange reserves stood at $68.9 billion at the end of 1998, down from $77.0 billion a year earlier.
Japonya'nın altın ve döviz rezervleri 1998'in sonunda $68.9 milyarı gösteriyordu, bir yıl öncekinden $77.0 milyar daha aşağı.
The king's throne was made out of solid gold.
Kıralın tahtı som altından yapılmıştı.
She stirred her tea with a little gold spoon.
Küçük altın bir kaşıkla çayını karıştırdı.
The Canadian women's hockey team won the gold medal.
Kanadalı bayan hokey takımı altın madalya kazandı.
Who will win the gold?
Kim altın kazanacak?
Who will win the gold medal?
Kim altın madalya kazanacak?
Mary is a gold digger.
Mary zengin koca avcısıdır.
Mary's wedding ring is made of pure gold.
Mary'nin alyansı saf altından yapılmıştır.
He won a gold medal.
O altın bir madalya kazandı.
He is as good as gold.
O altın kadar iyi.
Is that pure gold?
O saf altın mı?
Is that ring made of real gold?
O yüzük gerçek altından mı yapılmıştır?
He admitted that he stole the gold.
O, altını çaldığını itiraf etti.
He had really come to get gold.
O, gerçekten altın almak için gelmişti.
I presented him with a gold watch.
Ona altın bir saat hediye ettim.
He was given a gold watch as a reward.
Ona bir ödül olarak altın bir saat verildi.
I gave him a gold watch.
Ona bir altın saat verdim
They are as good as gold.
Onlar altın kadar iyi.
They tried to take control of the gold market.
Onlar altın piyasasını kontrol altına almaya çalıştılar.
They wanted to deal in gold and silver.
Onlar altın ve gümüş ticareti yapmak istiyordu.
They did not have enough gold.
Onların yeteri kadar altını yoktu.
It was the first gold medal that she had won.
Onun kazandığı ilk altın madalyaydı.
The Japan team won the gold medal in the game.
Oyunda altın madalyayı Japonya takımı kazandı.
All that glitters is not gold.
Parlayan her şey altın değildir.
Health is worth more than gold.
Sağlık altından daha değerlidir.
Sage Kotsenburg won the first gold medal for the United States in the men's snowboard slopestyle.
Sage Kotsenburg kar kaykayı yamaç sitilinde Amerika Birleşik Devletleri için ilk altın madalyasını kazandı.
Tom never told anyone where he hid the gold coins.
Tom altın paraları nereye sakladığını hiç kimseye söylemedi.
Tom thought where he put his gold coins was the perfect hiding place. However, he was wrong.
Tom altın paralarını koyduğu yerin mükemmel saklama yeri olduğunu düşünüyordu. Fakat, yanılıyordu.
Tom was sad when he discovered that Mary was a gold digger and Mary was sad when she discovered that Tom was poor.
Tom Mary'nin zengin koca avcısı olduğunu fark ettiğinde üzgündü ve Mary Tom'un fakir olduğunu fark ettiğinde üzgündü.
Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.
Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.
I'm the only one who knows where Tom hid the gold coins.
Tom'un altın paraları nereye sakladığını bilen tek kişi benim.
I need to know where Tom buried the gold.
Tom'un altını nereye gömdüğünü bilmem gerekiyor.
Tom has a heart of gold.
Tom'un altından bir kalbi var.
Zurich is the second largest gold market in the world after London.
Zürih, Londra'dan sonra dünyanın ikinci en büyük altın borsasıdır.
"Do you want to double your gold pieces?" "What do you mean?"
"Look at the alchemic glass," he cried; "something glows in the crucible, pure and heavy." He lifted it with a trembling hand, and exclaimed in a voice of agitation, "Gold! gold!"
"Time is gold" a true idiom.
A man of straw is worth a woman of gold.
A tricorn trimmed with gold lace was set at a rakish angle over a wig of white curls that dropped down to his waist.
A wise man can derive gold even from pus.
All these books will be worth their weight in gold someday.
Among other things, carats are a measure of gold's fineness.
As the saying goes: Speech is silver, silence is gold.
At the door, she found a coach made of pure gold, with the coat-of-arms of the prince and princess shining upon it like a star.
Autumn came, and the leaves in the forest turned to orange and gold. Then, as winter approached, the wind caught them as they fell and whirled them in the cold air.
Because one put on a gold necklace, the other put on a string.
