I dared not go forward.
İleri gitmeye cesaret edemedim.
Now go forward.
Şimdi ileri git.
I'm looking forward to touring bookstores in the US.
Amerika'daki kitapçılarda gezinmeyi dört gözle bekliyorum.
I'm looking forward to going hunting with my father.
Babamla birlikte ava gitmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
I'm looking forward to seeing your father.
Babanı görmeye can atıyorum.
I'm looking forward to the return of spring.
Baharın gelişini dört gözle bekliyorum.
Tell me what you are looking forward to.
Bana sabırsızlıkla neyi beklediğini söyle.
Look forward, please.
Bekleyin, lütfen.
I've been looking forward to hearing from you for weeks.
Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.
I look forward to meeting you again soon.
Ben kısa sürede seninle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.
I'm looking forward to seeing you again soon.
Ben kısa sürede sizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
I'm looking forward to it.
Ben onun için sabırsızlanıyorum.
I am looking forward to seeing the film with her.
Ben onunla birlikte filmi görmek için sabırsızlanıyorum.
I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
Beth was looking forward to meeting him, but he never showed up.
Beth onunla tanışmak için can atıyordu fakat o asla görünmedi.
Move forward one step.
Bir adım ileriye ilerle.
I look forward to our next meeting.
Bir sonraki toplantımızı dört gözle bekliyorum.
I look forward to your next visit.
Bir sonraki ziyaretin için sabırsızlanıyorum.
Tom is looking forward to taking some time off.
Biraz izne çıkmaya can atıyorum.
We looked forward to the party.
Biz parti için sabırsızlandık.
I'm really looking forward to going to Boston.
Boston'a gitmeyi dört gözle bekliyorum.
I'm looking forward to visiting Tom in Boston.
Boston'da Tom'u ziyaret etmeyi dört gözle bekliyorum.
I'm looking forward to visiting Boston.
Boston'u ziyaret etmeyi dört gözle bekliyorum.
I look forward to seeing them this spring.
Bu ilkbahar onları görmek için sabırsızlanıyorum.
I look forward to hearing your thoughts on this matter.
Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.
I've been asked to forward this message to you.
Bu mesajı size iletmem istendi.
I'm looking forward to seeing you this April.
Bu nisanda seni görmeye can atıyorum.
I'm not looking forward to Christmas this year.
Bu yıl Noel için can atmıyorum.
I'll be playing tennis with Tom this afternoon, but it's not something I'm really looking forward to.
Bugün öğleden sonra Tom'la tenis oynuyor olacağım fakat bu gerçekten çok istediğim bir şey değil.
I've been looking forward to this.
Bunu sabırsızlıkla bekliyorum.
Forward this to everyone you know.
Bunu tanıdığın herkese yönlendir.
I'm looking forward to doing this again.
Bunu tekrar yapmayı sabırsızlıkla bekliyorum.
I'm looking forward to receiving your reply.
Cevabını almayı dört gözle bekliyorum.
I'm looking forward to your reply.
Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
She is looking forward to her birthday party.
Doğum günü partisini sabırsızlıkla bekliyor.
I look forward to my birthday.
Doğum günüme can atıyorum.
If you put your best foot forward, you will succeed.
Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
The forward kicked a goal.
Forvet oyuncusu gol attı.
I was looking forward to seeing a scenic view of Mt. Fuji, but unfortunately it was completely hidden behind clouds.
Fuji Dağının doğal manzarasını görmeye can atıyordum fakat maalesef o tamamen bulutların arkasına saklanmıştı.
I'm looking forward to seeing you next week.
Gelecek hafta seni görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
I'm looking forward to the next time.
Gelecek seferi dört gözle bekliyorum.
I've been looking forward to your arrival.
Gelişini sabırsızlıkla bekliyorum.
We are all looking forward to your coming.
Gelişinizi sabırsızlıkla bekliyoruz.
I'm really looking forward to seeing you.
Gerçekten seni görmeye can atıyorum.
I am looking forward to the trip.
Gezi için sabırsızlanıyorum.
I am looking forward to going to the zoo.
Hayvanat bahçesine gitmek için sabırsızlanıyorum.
We are all looking forward to seeing your family.
Hepimiz aileni görmek için can atıyoruz.
We are all looking forward to seeing you.
Hepimiz seni görmeye can atıyoruz.
We are all looking forward to seeing you and your family.
Hepimiz, seni ve aileni görmeye can atıyoruz.
I'm looking forward to your coming to Japan.
Japonya'ya gelişini dört gözle bekliyorum.
Jessie urged the little donkey forward.
Jessie küçük eşeği ileriye doğru sürdü.
I'm looking forward to seeing you soon.
Kısa sürede seni görmeye can atıyorum.
We are looking forward to seeing you soon.
Kısa sürede seninle görüşmeye can atıyorum.
Could you move forward so we can close the door?
Kapıyı kapatabilmemiz için biraz ilerler misiniz?
I'm looking forward to going to the concert.
Konsere gitmeyi dört gözle bekliyorum.
Please forward this message along with the seminar information to the appropriate managers in your firm.
Lütfen bu mesajı seminer bilgisiyle birlikte şirketinizdeki uygun yöneticilere gönderin.
Please forward this to as many people as possible.
Lütfen bunu mümkün olduğunca çok kişiye iletin.
Please bring the matter forward at the next meeting.
Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.
Please forward the document to the administrative office for review.
Lütfen incelemesi için belgeyi idari ofise gönderin.
Please forward my mail to this address.
Lütfen postalarımı bu adrese yönlendirin.
I am looking forward to your letter.
Mektubunu sabırsızlıkla bekliyorum.
I'm looking forward to your letter.
Mektubunu sabırsızlıkla bekliyorum.
The opposition party put forward a bill to reduce income tax.
Muhalefet partisi gelir vergisini düşürmek için bir yasa tasarısı sundu.
To our regret, we were obliged to call off the game, which we had been looking forward to.
Ne yazık ki, oyunu iptal etmek zorunda bırakıldık, ki bunu dört gözle bekliyorduk.
I am looking forward to Christmas.
Noel için sabırsızlanıyorum.
He was looking forward to that evening's date.
O akşamki randevuyu sabırsızlıkla bekliyordu.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
He is looking forward to seeing you.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
He slowly moved forward.
O yavaşça ilerledi.
He looks forward to having 200 visitors.
O, 200 ziyaretçinin gelmesini bekliyor.
He took a step forward.
O, öne doğru bir adım attı.
He is looking forward to it.
O, ona can atıyor.
She was looking forward to seeing him again.
O, onu tekrar görmeye can atıyordu.
She was looking forward to going to a movie with him.
O, onunla bir sinemaya gitmeye can atıyordu.
She was looking forward to going sailing with him.
O, onunla birlikte yelkenli turuna gitmeye can atıyordu.
She was looking forward to playing table tennis with him.
O, onunla tenis oynamaya can atıyor.
She was looking forward to spending time with him.
O, onunla zaman geçirmeye can atıyordu.
She slowly moved forward.
O, yavaşça ilerledi.
I am looking forward to visiting your school.
Okulunu ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
I am looking forward to hearing from him.
Ondan haber almaya can atıyorum.
I'm looking forward to hearing from her.
Ondan sabırsızlıkla haber bekliyorum.
They crept forward.
Onlar ileriye doğru süründü.
I'm looking forward to that.
Onu dört gözle bekliyorum.
I'm looking forward to seeing him.
Onu görmeye can atıyorum.
I'll look forward to it.
Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
I look forward to it.
Onu sabırsızlıkla bekliyorum.
I've been looking forward to that.
Onu sabırsızlıkla bekliyorum.
She is looking forward to seeing him again.
Onu tekrar görmek için sabırsızlanıyor.
I'm looking forward to his present.
Onun hediyesini sabırsızlıkla bekliyorum.
I'm looking forward to the party.
Partiye can atıyorum.
I look forward to your comments on the report.
Raporla ilgili yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
We look forward to receiving your prompt reply.
Sabırsızlıkla acil cevabını almayı bekliyoruz.