Don't be a stubborn fool.
İnatçı bir aptal olma.
The young man who has not wept is a savage, and the old man who will not laugh is a fool.
Ağlamamış genç bir adam acımasızdır ve gülmeyecek yaşlı bir adam bir aptaldır.
Don't be a fool.
Aptal olmayın.
You can't fool me with a trick like that.
Böyle bir numarayla beni kandıramazsın.
He must be a fool to talk like that.
Böyle konuşmak için aptal olmalı.
They made a fool of him in the presence of ladies.
Bayanların huzurunda onu aptal yerine koydular.
I'm not a fool.
Ben bir aptal değilim.
I was being made a fool of.
Ben bir aptal yerine konuluyorum.
I think him a fool.
Bence o bir aptal.
You can't fool me.
Beni aptal yerine koyamazsın.
You didn't fool me.
Beni aptal yerine koymadın.
You don't fool me.
Beni aptal yerine koymazsın.
Don't try to fool me.
Beni kandırmaya çalışma.
I feel like a fool.
Bir aptal gibi hissediyorum.
A fool always believes that it is the others who are fools.
Bir aptal her zaman başkalarının aptal olduğuna inanmaktadır.
A fool always finds a greater fool to admire him.
Bir aptal her zaman kendisine hayran olacak daha büyük bir aptal bulur.
I can't help being a fool.
Bir aptal olmamak elimde değil.
Nobody but a fool would believe it.
Bir aptaldan başka hiç kimse ona inanmazdı.
You don't fool us.
Bizi aptal yerine koymazsın.
He sprained his ankle trying to jump off this wall. What a fool he is!
Bu duvarın üstünden geçmeye çalışırken bileğini burktu. O ne kadar aptal!
When you want to fool the world, tell the truth.
Dünyayı kandırmak istediğinizde doğruyu söyleyin.
It's dangerous to fool around with electricity.
Elektrikle oynamak çok tehlikelidir.
No one is more dangerous than a fool with a large vocabulary.
Hiç kimse büyük bir kelime hazinesi olan bir deliden daha tehlikeli değildir.
He is not such a fool as to believe that story.
Hikayeye inanacak kadar öylesine aptal değildir.
I made a fool of myself.
Kendimi aptal yerine koydum.
I'm not going to fool myself.
Kendimi kandırmayacağım.
You made a fool of yourself.
Kendini aptal durumuna düşürdün.
Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent.
Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.
Don't fool yourself.
Kendinizi aptal yerine koymayın.
Stop making a fool of yourself.
Kendinizi bir aptal yapmaktan vazgeçin.
Who loves not women, wine and song remains a fool his whole life long.
Kim şarap, kadın ve şarkı sevmez; bütün hayatı boyunca aptal kalır.
The neighbors made a fool of him.
Komşular onu aptal yerine koydu.
He finally realized that Mary had made a fool of him.
Mary'nin onu aldattığını sonunda fark etti.
What a fool he is!
Ne kadar aptal!
What a fool I was!
Ne kadar aptaldım!
What a fool I've been!
Ne kadar aptallık yaptım!
What are you doing, you fool!
Ne yapıyorsun, seni aptal!
That's nonsense. Nobody but a fool would believe it.
O çok saçma. Bir aptalın dışında ona kimse inanmaz.
Don't call that student a fool.
O öğrenciye aptal deme.
He was made a fool of.
O bir aptal yerine konuldu.
He always makes a fool of others.
O her zaman başkalarını bir aptal yerine koyar.
He's an absolute fool.
O katışıksız bir aptal.
He is no more a fool than you are.
O senden daha fazla bir aptal değil.
He is not such a fool but he can understand it.
O, öyle bir aptal değil fakat onu anlayabilir.
He is no fool.
O, aptal değildir.
He is nothing but a fool.
O, bir aptaldan başka bir şey değil.
He is anything but a fool.
O, bir aptaldan başka bir şey değildir.
He is a real fool.
O, gerçek bir aptaldır.
He made a fool of his teacher.
O, hocasını aptal yerine koydu.
He went so far as to call you a fool.
O, sana aptal diyecek kadar ileri gitti.
I'm not the same fool I was fifteen years ago.
On beş yıl önceki aynı aptal değilim.
She called him a fool.
Ona bir aptal dedi.
You may call him a fool, but you cannot call him a coward.
Ona bir aptal diyebilirsin fakat bir korkak diyemezsin.
They called Greeley a fool and a traitor.
Onlar Greeley'i bir aptal ve bir hain olarak adlandırdı.
Don't let them fool you.
Onların sizi aldatmasına izin vermeyin.
Don't make a fool of him.
Onu aptal yerine koyma.
I was a fool for marrying someone like her.
Onun gibi biriyle evlenmekle aptallık yaptım.
Only a fool doesn't fear the sea.
Sadece bir aptal denizden korkmaz.
What kind of fool do you think I am?
Sen benim ne tür bir aptal olduğumu düşünüyorsun?
You must be a fool.
Sen bir aptal olmalısın.
You're a fool.
Sen bir aptalsın.
Is it hard to fool you?
Seni aptal yerine koymak zor mu?
Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
Silence, you fool!
Sessiz ol, seni aptal!
He who asks is a fool for five minutes, but he who does not ask remains a fool forever.
Soran beş dakika bir aptaldır fakat sormayan her zaman bir aptal kalır.
Tom is no fool.
Tom aptal değil.
Tom didn't fool me.
Tom beni enayi yerine koymadı.
Tom isn't a fool.
Tom bir aptal değildir.
Tom felt like a fool.
Tom bir aptal gibi hissetti.
Tom doesn't like being made a fool of.
Tom bir aptal yerine konulmayı sevmez.
Tom is a fool.
Tom bir aptal.
Tom made a fool of himself.
Tom kendini aptal yerine koydu.
Tom didn't want to make a fool of himself.
Tom kendini aptal yerine koymak istemedi.
Tom made a complete fool of himself.
Tom kendini tam bir aptal yaptı.
Tom didn't want Mary to think he was a fool.
Tom Mary'nin onun bir aptal olduğunu düşünmesini istemiyordu.
Nothing is foolproof to a talented fool.
Yetenekli bir aptal için hiçbir şey güvenli değidir.
"Fool!" - "From a fool I am hearing this!"
"I guess you have to be a fool to dump Hermione..." - "Took you long enough... She's behind your back." - "What the hell?!"
"Sheila decided not to go to Acapulco with Joe." "Thank goodness she didn't." "Yeah, she'd have been a fool to."
A certain door-to-door salesman made a fool of a trusting old lady and went off with a lot of her money.
A cigarette - on one side a flame, and on the other a fool.
A circus is a place where horses, ponies and elephants are permitted to see men, women and children acting the fool.
A fool and his money are easily parted.
A fool is like a drum â?? beaten by anyone passing by.
A fool that considers himself smart is worse than any other fool.
A fool thinks himself to be wise, but a wise man knows himself to be a fool.
A fool's bolt is soon shot.
A fool, when he is silent, is counted to be wise.
A man who is his own lawyer has a fool for a client.
A man who is his own lawyer has a fool for his client.
A wise man changes his mind, a fool never.
A wise man speaks because he has something to say; a fool because he has to say something.
And here I stand, with all my lore, poor fool, no wiser than before.