"Where's Tom?" "I don't know. I can't find him."
"Tom nerede?" "Bilmiyorum. Onu bulamam."
You will find the job easy.
İşi kolay bulacaksın.
People usually find it very difficult to break the ice when they meet someone extremely attractive for the first time.
İnsanlar ilk kez oldukça çekici biriyle karşılaştığında genellikleri havayı yumuşatmayı zor bulurlar.
You should try to find somebody closer to your own age to date.
Çıkmak için kendi yaşına daha yakın birini bulmaya çalışmalısın.
I searched high and low for my lighter but couldn't find it.
Çakmağımı her yerde aradım ama bulamadım.
He was surprised to find his stolen bag.
Çalınan çantasını bulmak ona sürpriz oldu.
How do you find your washing machine?
Çamaşır makinenizi nasıl buluyorsunuz?
I can't find my briefcase.
Çantamı bulamıyorum.
I'll ask around and let you know if I find anything out.
Çevredekilere soracağım ve bir şey bulup bulmadığımı sana bildireceğim.
I'll ask around and let you know what I find out.
Çevredekilere soracağım ve ne bulduğumu sana bildireceğim.
The boy could not find his way out of the maze.
Çocuk labirentten çıkış yolunu bulamadı.
I must find a way to earn a lot of money.
Çok para kazanmanın bir yolunu bulmalıyım.
You'll find out.
Öğreneceksin.
Let's find out.
Öğrenelim.
Let me find out.
Öğreneyim.
I must find out.
Öğrenmeliyim.
Go find out.
Öğrenmeye git.
They need to find an apartment in the city.
Şehirde bir daire bulmak zorundalar.
I can't find my umbrella anywhere.
Şemsiyemi hiçbir yerde bulamıyorum.
You may find your umbrella at the Lost and Found.
Şemsiyeni Kayıp Eşya Bürosunda bulabilirsin.
Excuse me, could you tell me where I can find this street?
Affedersiniz, bu sokağı nerede bulabileceğimi bana anlatabilir misiniz?
You'll get into trouble if your parents find out.
Ailen anlarsa başın belaya girer.
That's all I've been able to find out so far.
Şimdiye kadar öğrenebildiğimin hepsi bu.
I have not been able to find a job so far.
Şimdiye kadar bir iş bulamadım.
After supper, I always find myself falling asleep.
Akşam yemeğinden sonra, ben her zaman kendimi uykuya dalmakta bulurum.
Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
Alice, not knowing where to find the book, asked her mother where it was.
Alice, kitabı nerede bulacağını bilmediğinden, onun nerede olduğunu annesine sordu.
The advice you find the hardest to take is often the most useful.
Almak için en zor bulduğun tavsiye çoğunlukla en faydalı olandır.
Was it easy for you to find a job in Germany?
Almanya'da iş bulmak sana göre kolay mıydı?
It was not easy to find gold.
Altın bulmak kolay değildi.
I have to find the key.
Anahtarı bulmalıyım.
Where did you find the key?
Anahtarı nerede buldunuz?
I must find my key.
Anahtarımı bulmalıyım.
Where did you find your key?
Anahtarını nerede buldun?
I can't find my keys.
Anahtarlarımı bulamıyorum.
Could you help me find my keys?
Anahtarlarımı bulmama yardım edebilir misiniz?
I can't find my keys anywhere.
Anahtarlarımı hiçbir yerde bulamıyorum.
Did you find your keys?
Anahtarlarını buldun mu?
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
First find out her name and address.
Öncelikle onun adını ve adresini bul.
The first thing Andrew did was to find his brother Simon and tell him.
Andrew yaptığı ilk şey, kardeşi Simon bulmak ve onu anlatmaktı.
Ann can't find a job.
Ann, bir iş bulamıyor.
I'm sorry, but I can't find the book you lent me.
Üzgünüm ama bana verdiğin kitabı bulamıyorum.
Search; find; discover!
Ara;bul; keşfet!
I wasn't able to find what I was looking for.
Aradığımı bulamadım.
Did you find what you were looking for?
Aradığını buldun mu?
Seek, and you will find.
Ararsan bulursun.
Don't find fault with your friend.
Arkadaşınızın hatasını bulmayın.
You'll never find the way back home, through narrow streets of cobblestone.
Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, eve geri dönüş yolunu asla bulmayacaksın.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
Soldiers began to come home and find peacetime jobs.
Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.
I never meant for you to find out.
Asla öğrenmeni istemedim.
It's not that I seriously like him. I just find him very attractive.
Aslında onu sevmiyorum, sadece ilginç buluyorum.
My ancestors hoped to find political asylum.
Atalarım siyasi sığınma bulmayı ümit etmişlerdi.
Where am I supposed to be right now? I can't find anyone in my group.
Şu an nerede olmam gerekiyor. Kendi grubumdan hiç kimseyi bulamadım.
What defect can you find in the present system of education?
Şu andaki eğitim sisteminde hangi eksikliği bulabilirsin?
Where did you find such an ugly hat?
Böyle biçimsiz bir şapkayı nereden buldun?
I went all the way to see her only to find her away from home.
Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
You can find the Big Dipper easily.
Büyük Ayıyı kolayca bulabilirsin.
He managed to find a new job successfully.
Başarılı bir şekilde yeni bir iş bulabildiler.
I'll ask around and see if I can find any other information.
Başka bilgi bulup bulamayacağımı etraftakilere soracağım ve anlayacağım.
I'll find another job.
Başka bir iş bulacağım.
It's difficult to find another job.
Başka bir iş bulmak zor.
Find somebody else.
Başka birini bul.
I have to find another one.
Başkasını bulmalıyım.
With your connections, you should be able to find a job for Tom.
Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
Could you find me an attorney?
Bana bir avukat bulur musunuz?
I want you to find Tom for me.
Bana Tom'u bulmanı istiyorum.
I have to find someone to help me.
Bana yardım edecek birisini bulmam gerekiyor.
You can easily find the bank.
Bankayı kolayca bulabilirsiniz.
Perhaps we will find it.
Belki onu bulacağız.
I put my lighter down somewhere and now I can't find it.
Ben çakmağı burada bir yere koydum ve şimdi onu bulamıyorum.
I can't find my bag.
Ben çantamı bulamıyorum.
I can't find my key.
Ben anahtarımı bulamıyorum.
I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
I went to see the doctor, only to find him absent.
Ben doktora gittim, maalesef orada yoktu.
I'll let you know if I find anything interesting.
Ben ilginç bir şey bulursam size bildiririm.
Two years went by before I could find a good job.
Ben iyi bir iş bulmadan önce iki yıl geçti.
I have to find it.
Ben onu bulmak zorundayım.
I couldn't find his house.
Ben onun evini bulamadım.
I managed to find his office.
Ben onun ofisini bulabildim.
I just can't find the time.
Ben sadece vakit bulamıyorum.
I can't find my duffel bag.
Ben spor çantamı bulamıyorum.
I find it hard to believe that Tom was involved in the kidnapping.
Ben Tom'un adam kaçırmaya karıştığını inanmayı zor buluyorum.
I find swimming fun.
Ben yüzmeyi eğlenceli buluyorum.
I think we need to find out why Tom wasn't here yesterday.
Bence dün Tom'un niçin burada olmadığını bulmalıyız.
I think people should work together to find reasonable solutions to their problems.
Bence insanlar sorunlarına makul çözümler bulabilmek için birlikte çalışmalılar.
I think you'll find it.
Bence onu bulacaksın.
I think you should find out what happened to Tom.
Bence Tom'a ne olduğunu bulmalısın.
I think you should find out when Tom plans to leave.
Bence Tom'un ne zaman gitmeyi planladığını bulmalısın.
I think we need to find out where Tom is.
Bence Tom'un nerede olduğunu bulmalıyız.
I think you should find out where Tom went.
Bence Tom'un nereye gittiğini bulmalısın.