Rebel forces prepared to fight.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
The dead man was involved in a fight.
Ölü adam bir kavgaya karıştı.
Antibodies fight off infections and viruses.
Antikorlar enfeksiyonları ve virüsleri defeder.
We had a stupid fight.
Aptalca bir dövüş yaptık.
The soldiers lost the courage to fight.
Askerler savaşma cesaretini yitirdi.
We had a big fight.
Büyük bir dövüş yaptık.
A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
Some did not know how to fight.
Bazıları nasıl döğüşeceklerini bilmiyorlardı.
Some were unwilling to fight.
Bazıları savaşmak için isteksiz.
I fight badly.
Ben kötü döğüşürüm.
I didn't come to fight.
Ben kavga etmeye gelmedim.
My father was a pacifist who refused to fight in the Vietnam War.
Benim babam Vietnam'da savaşmayı reddeden bir barışseverdi.
Don't fight with me.
Benimle kavga etme.
One American was killed in the fight.
Bir Amerikalı mücadelede öldürüldü.
We're prepared for a fight.
Bir dövüş için hazırız.
Fight like a man!
Bir erkek gibi döğüş!
There are times when a man must fight.
Bir insanın dövüşmesi gereken zamanlar vardır.
I saw a fight.
Bir kavga gördüm.
Was there a fight?
Bir kavga var mıydı?
Two against one is not a fair fight.
Bire karşı iki adil bir dövüş değil.
We had a snowball fight.
Biz bir kartopu savaşı yaptık.
We'll fight.
Biz mücadele edeceğiz.
We fight all the time.
Biz sürekli dövüşürüz.
We will fight to the last.
Biz sonuna kadar mücadele edeceğiz.
This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
It's not a fair fight.
Bu adil bir dövüş değil.
That fight seemed like a life-or-death struggle.
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
I didn't come here to fight with you.
Buraya seninle kavga etmeye gelmedim.
You wanna fight?
Döğüşmek mi istiyorsun?
We had no alternative but to fight.
Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.
I saw the fight.
Dövüşü gördüm.
I want to watch the fight.
Dövüşü izlemek istiyorum.
I will fight.
Dövüşeceğim.
I'm not here to fight.
Dövüşmek için buraya gelmedim.
You have to fight.
Dövüşmek zorundasın.
I have to fight.
Dövüşmek zorundayım.
They wanted to continue to fight.
Dövüşmeye devam etmek istediler.
They combined forces to fight the enemy.
Düşmanla savaşmak için güçlerini birleştirdiler.
I had a fight with my older brother yesterday.
Dün ağabeyimle döğüştüm.
We must fight for our democracy.
Demokrasimiz için mücadele etmeliyiz.
Fight like men.
Erkek gibi döğüş.
Farragut captured New Orleans without a fight.
Farragut, New Orleans'ı savaş olmadan ele geçirdi.
The boy lost his ear in a street fight.
Genç sokak dövüşünde kulağını kaybetti.
He did not really want to fight at all.
Gerçekten hiç dövüşmek istemiyordu.
Doctors suggest drugs to fight diseases.
Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
We have not yet begun to fight.
Henüz dövüşmeye başlamadık.
We always fight over silly things.
Her zaman aptalca şeyler için dövüşürüz.
No wedding would be complete without a fight.
Hiçbir düğün kavga olmadan tamamlanmazdı.
Jim was able to hold back his anger and avoid a fight.
Jim öfkesine hakim oldu ve bir kavgadan kaçabildi.
Did you say you had a fight with Joan?
Joan ile döğüştüğünü mü söyledin?
After a brief fight, they won.
Kısa bir mücadele sonrası, onlar kazandı.
We need to fight against women's oppression.
Kadınların ezilmesine karşı mücadele etmeliyiz.
Let's not fight, OK?
Kavga etmeyelim, tamam mı?
How did the fight start?
Kavga nasıl başladı?
The fight is over.
Kavga sona erdi.
The fight resulted in several arrests.
Kavga, birçok tutuklamalarla sonuçlandı.
You're the one who picked the fight.
Kavgayı çıkaran sensin.
You're the one who started the fight.
Kavgayı başlatan sensin.
Who started the fight?
Kavgayı kim başlattı?
Tom won the fight.
Kavgayı Tom kazandı.
My cat had a fight with another cat.
Kedim başka bir kedi ile döğüştü.
Did you have a fight with Ken?
Ken ile kavga ettin mi?
Who'll fight?
Kim mücadele edecek?
Please don't fight.
Lütfen dövüşmeyin.
The fight continues!
Mücadele devam ediyor!
Don't give up the fight.
Mücadeleden vazgeçme.
The miners did not want to fight.
Madenciler dövüşmek istemiyordu.
Without supplies, his army could not fight very long.
Malzemeler olmadan, onun ordusu çok uzun savaşamadı.
One of my favorite quotes by Mark Twain is, "It's not the size of the dog in the fight, it's the size of the fight in the dog."
Mark Twain tarafından söylenmiş sevdiğim sözlerden biri " Döğüşte köpeğin büyüklüğü önemli değil, köpekteki döğüşün büyüklüğü önemlidir."
Mary knows how to fight.
Mary nasıl dövüşüleceğini biliyor.
How come Tom didn't fight?
Nasıl oldu da Tom dövüşmedi?
He picked a fight with me.
O benimle kavga çıkardı.
He knows how to fight.
O nasıl döğüşüleceğini bilir.
He was wounded in the fight.
O, döğüşte yaralandı.
She watched him continue to fight as hard as he could.
O, onun elinden geldiği kadar sıkı döğüşmeye devam ettiğini izledi.
She didn't plan on having a fight with him.
O, onunla döğüşmeyi planlamadı.
He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
It's Tom's fight.
O, Tom'un mücadelesi.
They said they would not fight.
Onlar döğüşmeyeceklerini söylediler.
They refused to fight.
Onlar döğüşmeyi reddetti.
Are they going to fight?
Onlar dövüşecek mi?
They would not fight to free the slaves.
Onlar köleleri özgürleştirmek için savaşmazlardı.
They fight constantly.
Onlar sürekli kavga ederler.
They were too tired to fight.
Onlar savaşamayacak kadar çok yorgunlardı.
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
He knows better than to fight with his boss.
Patronuyla döğüşmeyecek kadar akıllı.
The police broke up the fight.
Polis kavgayı ayırdı.
It was just a fight.
Sadece bir mücadeleydi.
I think it's time for me to join the fight.
Sanırım döğüşe katılmamın zamanıdır.
I think I'm right, but I'm not going to fight about it.
Sanıyorum haklıyım ama bunun için mücadele etmeyeceğim.
I want you to call off the fight.
Savaşa son vermeni istiyorum.
We're going to fight.
Savaşacağız.
