Things happened fast.
İşler çabuk oldu.
Well they say bad news travels fast.
İyi, onlar kötü haber tez yayılır diyorlar.
I found the boy fast asleep.
Çocuğu uykuya dalmış buldum.
You're going too fast.
Çok hızlı gidiyorsun.
You run very fast.
Çok hızlı koşarsın.
Since he ran so fast, they couldn't catch up with him.
Çok hızlı koştuğu için, onlar ona yetişemedi.
You have a tendency to talk too fast.
Çok hızlı konuşma eğiliminiz var.
Don't speak so fast, please.
Çok hızlı konuşma, lütfen.
Don't speak so fast.
Çok hızlı konuşmayın.
You talk so fast, I can't get a word.
Çok hızlı konuşuyorsun, tek kelime anlamıyorum.
Am I talking too fast?
Çok hızlı mı konuşuyorum?
It happened so fast.
Çok hızlı oldu.
You're driving too fast.
Çok hızlı sürüyorsun.
Don't walk so fast.
Çok hızlı yürüme.
You're very fast.
Çok hızlısın.
We're very fast.
Çok hızlıyız.
I don't have much time, so I'm going to drop in at a fast-food restaurant.
Çok vaktim yok, bu yüzden bir fast-food restorana uğrayacağım.
I can type at a very fast rate.
Çok yüksek bir hızda daktilo ile yazabilirim.
The teacher spoke too fast for us to understand.
Öğretmen anlayabileceğimizden hızlı konuştu.
Our teacher sometimes speaks too fast.
Öğretmenimiz bazen çok hızlı konuşur.
I decided to fast to death.
Ölüm orucu tutmaya karar verdim.
In America, the consumption of fast-food has tripled between 1977 and 1995.
Amerika'da hazır yemek tüketimi 1977-1995 yılları arası üç katına çıktı.
The car is very fast.
Araba çok hızlı.
The car doesn't run fast.
Araba hızlı çalışmaz.
Is your car fast?
Araban hızlı mı?
He is not very fast at making friends.
Arkadaşlar edinmede çok hızlı değil.
The horse ran fast.
At hızlı koştu.
Horses run fast.
Atlar hızlı koşar.
That student runs fast, doesn't he?
Şu öğrenci hızlı koşar, değil mi?
The old man was fast asleep when the bear came.
Ayı geldiğinde yaşlı adam derin uykudaydı.
I'm tired of eating fast food.
Ayaküstü yemekten usandım.
At first, I had difficulty understanding people when they spoke too fast.
Başlangıçta, çok hızlı konuştukları zaman insanları zorlukla anlardım.
When I went to look, I found the boy fast asleep.
Bakmaya gittiğimde çocuğu derin uykuda buldum.
Miss Kanda is a very fast runner.
Bayan Kanda çok hızlı bir koşucudur.
The baby was fast asleep in her mother's arms.
Bebek annesinin kollarında uyuyakaldı.
The baby is fast asleep.
Bebek derin uykuda.
The baby seemed to be fast asleep.
Bebek uykuya dalmış gibi görünüyordu.
Wait. I can't walk that fast.
Bekle. Bu kadar hızlı yürüyemem.
I can swim very fast.
Ben çok hızlı yüzebilirim.
I'm a fast learner.
Ben hızlı bir öğreniciyim.
I tried to run fast.
Ben hızlı koşmak için gayret ettim.
I can swim fast.
Ben hızlı yüzebilirim.
I ran as fast as possible.
Ben mümkün olduğunca hızlı koştum.
I can't run as fast as he can.
Ben onun kadar hızlı koşamam.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
I have a dog which can run fast.
Benim hızlı koşabilen bir köpeğim var.
You're speaking a little too fast for me. Would you speak a little more slowly?
Benim için biraz çok hızlı konuşuyorsun. Biraz daha yavaş konuşur musun?
My heart began to beat fast.
Benim kalbim hızlı çarpmaya başladı.
My heart is beating fast.
Benim kalbim hızlı atıyor.
My pulse is fast.
Benim nabzım hızlı.
Betty drives very fast.
Betty çok hızlı araba sürer.
Betty drives fast.
Betty hızlı sürer.
I found a solution, but I found it so fast that it can't be the right solution.
Bir çözüm buldum. Fakat o kadar hızlı buldum ki doğru çözüm olamaz.
A cheetah runs as fast as any animal.
Bir çita herhangi bir hayvan kadar hızlı koşar.
Many Americans like fast cars.
Birçok Amerikalı hızlı arabaları sever.
We found the boy fast asleep.
Biz çocuğu uykuya dalmış bulduk.
It's too fast.
Bu çok hızlı.
This car is fast.
Bu araba hızlı.
That went fast.
Bu hızlı gitti.
That dog runs very fast.
Bu köpek çok hızlı koşar.
This dog runs fast.
Bu köpek hızlı koşar.
This bird's large wings enable it to fly very fast.
Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
This river flows too fast to swim in.
Bu nehir yüzmek için çok akıntılı.
This watch is ten minutes fast.
Bu saat on dakika ileridir.
This may be because of a change in people's attitude toward marriage and the sharp increase of fast food restaurants and convenience stores which are open 24 hours a day and enable young people to live more easily.
Bu, insanların evliliğe karşı tavrındaki bir değişiklik ve 24 saat açık olan ve genç insanların daha kolay yaşamalarını sağlayan fast food restoranlar ve yerel dükkanlardan dolayı olabilir.
I need this done fast.
Bunun hızlı yapılmasına ihtiyacım var.
We arrived here fast, didn't we?
Buraya çabuk vardık, değil mi?
Tom can get there in ten minutes if he drives fast.
Eğer hızlı sürerse, Tom on dakikada oraya varabilir.
The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.
Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan,tropik yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyorlar ki 2000 yılına kadar onların yüzde sekseni gitmiş olabilir.
I ran as fast as I could, but I missed the bus.
Elimden geldiği kadar hızlı koştum fakat otobüsü kaçırdım.
I ran as fast as I could.
Elimden geldiğince hızlı koştum.
He ran toward me as fast as he could.
Elinden geldiğince hızlı bir şekilde bana doğru koştu.
She tried to run as fast as she could.
Elinden geldiğince hızlı koşmaya çalıştı.
What's your favorite fast food restaurant?
En sevdiğin fast food restoranı hangisi?
What's your favorite fast food?
En sevdiğiniz hızlı yiyecek nedir?
She can swim as fast as her brother.
Erkek kardeşi kadar hızlı yüzebilir.
My brother speaks very fast.
Erkek kardeşim çok hızlı konuşur.
My brother can run as fast as I.
Erkek kardeşim benim kadar hızlı koşabilir.
The tide is rising fast.
Gelgit hızlı yükseliyor.
You're really fast.
Gerçekten hızlısın.
The thief ran fast.
Hırsız hızlı koştu.
He ignored the speed limit and drove very fast.
Hız sınırını görmezden geldi ve çok hızlı sürdü.
You learn fast.
Hızlı öğreniyorsun.
I can run as fast.
Hızlı şekilde çalıştırabilirim.
A fast child may win the race, but even a slow child can compete.
Hızlı bir çocuk yarışı kazanabilir fakat yavaş bir çocuk bile yarışabilir.
Pitch a fast ball.
Hızlı bir top at.
A fast walker can walk six kilometers in an hour.
Hızlı bir yürüyücü bir saat içinde altı kilometre yürüyebilir.
I am a fast swimmer.
Hızlı bir yüzücüyüm.
Run fast, or you will be late for school.
Hızlı koş, yoksa okula geç kalacaksın.
Run fast, otherwise you will miss the bus.
Hızlı koş, yoksa otobüsü kaçırırsın.
I have a dog that can run fast.
Hızlı koşabilen bir köpeğim var.
Can you run fast?
Hızlı koşabilir misin?