I can fall back on my savings if I lose my job.
İşimi kaybedersem tasarruflarıma başvurabilirim.
People often fall asleep while reading.
İnsanlar okurken sık sık uyuyakalıyorlar.
I didn't fall in love.
Aşık olmadım.
Watch your step, or you will slip and fall.
Adımına dikkat et, yoksa kayıp düşeceksin.
He was about to fall asleep, when he heard his name called.
Adının söylendiğini duyduğunda uyumak üzereydi.
I should have brought my umbrella. Large raindrops are starting to fall.
Şemsiyemi getirmeliydim. Büyük yağmur damlaları düşmeye başlıyor.
A heavy rain began to fall.
Şiddetli yağmur yağmaya başladı.
Don't fall apart now.
Şimdi ruhsal çöküntü yaşama.
It's fall now.
Şimdi sonbahar.
Did he already fall asleep?
Şimdiden uyudu mu?
She was watching the dead leaves fall.
Ölü yaprakların düşüşünü izliyordu.
I'm going to Paris this fall.
Önümüzdeki sonbaharda Paris'e gideceğim.
I was afraid I might fall asleep while driving.
Araba sürerken uykuya dalmaktan korktum.
We will never fall in love again.
Asla yeniden aşık olmayacağız.
We heard the tree fall with a crash.
Büyük bir gürültüyle ağacın düştüğünü duyduk.
I have nothing to fall back on.
Baş vuracak bir şeyim yok.
Some flowers bloom in the spring and other flowers bloom in the fall.
Bazı çiçekler Baharda, bazıları sonbaharda açarlar.
It takes so long for my baby to fall asleep.
Bebeğimin uykuya dalması çok uzun sürüyor.
Babies often fall down.
Bebekler çoğunlukla düşerler.
I'm looking for someone to fall in love with.
Ben aşık olacak birini arıyorum.
I thought rain was beginning to fall.
Ben yağmur yağmaya başladığını düşündüm.
My pencil fall from the edge of my table.
Benim kalemim masanın kenarından düştü.
In what year did the Berlin Wall fall?
Berlin Duvarı hangi yılda yıkıldı?
I will never fall in love again.
Bir daha asla aşık olmayacağım.
How long did it take you to fall for each other?
Birbirinize aşık olmanız ne kadar sürdü?
They will fall in love with each other.
Birbirlerine aşık olacaklar.
The bigger they are, the harder they fall.
Birlikten kuvvet doğar.
We moved to New York last fall.
Biz geçen sonbaharda New York'a taşındık.
In this country, we rise or fall as one nation, as one people. Let's resist the temptation to fall back on the same partisanship and pettiness and immaturity that has poisoned our politics for so long.
Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.
She is getting married this fall.
Bu sonbahar evleniyor.
This fall was long and not too cold.
Bu sonbahar uzundu fakat çok soğuk değildi.
We have had lots of typhoons this fall.
Bu Sonbaharda çok tayfun var.
Are you going to pay a visit to China this fall?
Bu Sonbaharda Çin'i ziyaret edecek misin?
Today is the first day of fall.
Bugün sonbaharın ilk günü.
Youâll fall!
Düşeceksin!
You'll fall down.
Düşeceksin.
All the apples that fall are eaten by the pigs.
Düşen elmaların hepsi domuzlar tarafından yenir.
I caught him by the arm before he could fall.
Düşmeden önce onu kolundan yakaladım
Be careful not to fall.
Düşmemek için dikkatli ol.
Take care not to fall.
Düşmemek için dikkatli olun.
I won't let you fall.
Düşmene izin vermeyeceğim.
Don't fall off!
Düşmeyin.
I'm tired, but I can't fall asleep.
Denerim, fakat uykuya dalamam.
Dictator's fall will upend political landscape.
Ditatörün devrilmesi siyasi manzarayı alt üst edecek.
If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
My favorite season is Fall.
En sevdiğim mevsim sonbahardır.
May the firmament not fall upon him.
Gökkubbe onun üzerine düşmesin.
I couldn't fall asleep because of the noise.
Gürültüden dolayı uyuyamadım.
Oddly, I've been watching a lot of telenovelas this fall.
Gariptir, bu sonbaharda çok sayıda pembedizi izliyorum.
I met someone the other day that I think I could fall in love with.
Geçen gün aşık olabileceğimi düşündüğüm biriyle tanıştım.
I went to America last fall.
Geçen Sonbaharda Amerika'ya gittim.
Next year my birthday will fall on a Sunday.
Gelecek yıl doğum günüm bir pazar'a rastlayacak.
Next year my birthday will fall on Sunday.
Gelecek yıl doğum günüm pazar gününe rastlayacak.
Young men are prone to fall into temptation.
Genç insanlar şeytana uymaya eğilimlidir.
Youâre really going to fall!
Gerçekten düşeceksin!
Can you fall in love with someone you have never met?
Hiç karşılaşmadığın birine aşık olabilir misin?
With the arrival of winter, the leaves on the trees fall down.
Kışın gelmesiyle birlikte ağaçlardaki yapraklar düşer.
Soon after that, I began to fall asleep.
Kısa bir süre sonra, uyuklamaya başladım.
It's easy to fall into bad habits.
Kötü alışkanlıklara düşmek kolaydır.
His speech went on for such a long time that some people began to fall asleep.
Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.
Mary says that she can't fall asleep without her favorite stuffed animal.
Mary favori doldurulmuş hayvanı olmadan uyuyamayacağını söylüyor.
Even monkeys fall from trees.
Maymunlar bile ağaçtan düşer.
Although 475AD is the year that shows the 'decline' of the Roman Empire, it is not the year of its 'fall'.
Milattan sonra 475 Roma İmparatorluğunun düşüşünü gösteren yıl olmasına rağmen o onun çöküş yılı değildir.
I love Nara, particularly in the fall.
Nara'yı seviyorum, özellikle Sonbaharda.
There is no telling when we will fall ill.
Ne zaman hastalanacağımızı söylemek imkansız.
Why do fools fall in love?
Neden aptallar aşık olur?
Why is autumn called "fall" in America?
Neden Sonbahara Amerika'da "fall " denir?
For some reason, I'm wide awake and can't fall asleep.
Nedense, tamamen uyanığım ve uykuya dalamıyorum.
Newton saw an apple fall off a tree.
Newton bir elmanın ağaçtan düştüğünü gördü.
I was so excited that I could not fall asleep.
O kadar heyecanlıydım ki uyuyamadım.
She was injured in a fall.
O, bir düşmede yaralandı.
When did he fall ill?
O, ne zaman hastalandı?
She couldn't fall asleep because she was thinking about him.
O, onu düşündüğü için uyuyamadı.
After the movie they fall asleep.
Onlar filmden sonra uyurlar.
They got married last fall.
Onlar geçen sonbaharda evlendiler.
His head was hurt by the fall.
Onun başı düşmeyle yaralandı.
Don't let him fall.
Onun düşmesine izin vermeyin.
Don't fall for his old tricks.
Onun eski hilelerine aldanma.
Don't fall into her trap.
Onun tuzağına düşmeyin.
Romans did not wish for the fall of their empire, but it happened.
Romalılar, imparatorluğun çöküşünü istemedi, ama oldu.
It's already 3 a.m., but I'm wide awake and couldn't fall asleep if I tried.
Saat sabahın üçü fakat ben tamamen uyanığım ve çabalasamda uyuyamadım.
I could fall in love with you.
Sana aşık olabilirim.
I couldn't help but fall in love with you.
Sana aşık olmamak elimde değildi.
We're counting on you to wake us up in time, so don't fall asleep.
Senden bizi zamanında uyandırmanı bekliyoruz bu yüzden uykuya dalma.
Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
Fall is the best season for sports.
Sonbahar spor için en iyi sezondur.
I am going to Spain in the fall.
Sonbaharda İspanya'ya gideceğim.
I'm going to Paris in the fall.
Sonbaharda Paris'e gidiyorum.
In the fall, when the days grew shorter and the nights colder, she watched the first frost turn the leaves to bright yellow and orange and red.
Sonbaharda, günler daha kısaldığında ve geceler daha soğuduğunda, o, ilk ayazın yaprakları parlak sarı ve portakal ve kırmızıya dönüştürmesini izledi.
In autumn, leaves fall from trees.
Sonbaharda, yapraklar ağaçlardan düşer.
After fall comes winter.
Sonbahardan sonra kış gelir.
All the expenses will fall on the sponsor.
Tüm masraflar sponsora düşecektir.
I fall asleep easily while watching television.
Televizyon izlerken, ben kolayca uykuya dalarım.