His failure in business left him penniless.
İşteki başarısızlığı onu beş parasız bıraktı.
All our effort ended in failure.
Bütün çabamız başarısızlıkla sona erdi.
He blamed the teacher for his failure.
Başarısızlığı için öğretmeni suçladı.
She attributed her failure to illness.
Başarısızlığını hastalığa dayandırdı.
She blamed her failure on bad luck.
Başarısızlığını kötü şansa bağladı.
He attributed his failure to bad luck.
Başarısızlığını kötü şansa dayandırdı.
He blamed the failure on his brother.
Başarısızlık için erkek kardeşini suçladı.
Tom had only himself to blame for the failure.
Başarısızlık için Tom sadece kendisini suçladı.
The reason for your failure is that you did not try hard enough.
Başarısızlık nedenin yeterince gayret etmemendir.
The failure is due to his carelessness.
Başarısızlık onun dikkatsizliğinden kaynaklanıyor.
The peace talks ended in failure.
Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
We're on the border of failure.
Batmanın eşiğindeyiz.
I expect him to get over the shock of his failure.
Ben onun, başarısızlık şokunu atlatmasını bekliyorum.
He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.
Our effort ended in failure.
Bizim çaba başarısızlıkla sona erdi.
This failure is due to your mistake.
Bu başarısızlık sizin hatanızdan dolayı.
I am responsible for this failure.
Bu başarısızlıktan sorumluyum.
But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
The attempt ended in failure.
Girişim başarısızlıkla sona erdi.
Who is to blame for the failure?
Hata için kim suçlanacak?
He is to blame for the failure.
Hata için o suçlanacak.
You are to blame for the failure.
Hata için sen suçlanacaksın.
My mother was disappointed by my failure.
Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.
She did not let failure discourage her.
Hatanın onun cesaretini kırmasına izin vermedi.
He blames his failure on bad luck.
Hatası için kötü şansını suçluyor.
He should reflect on his failure.
Hatasını ayıplamalı.
Everybody expected that the experiment would result in failure.
Herkes deneyin başarısızlıkla sonuçlanacağını bekliyordu.
He died quite suddenly of heart failure.
Kalp yetmezliğinden aniden öldü.
He blamed others for his own failure.
Kendi hatası için başkalarını suçladı.
No one informed me of his failure.
Kimse bana onun başarısızlığından bahsetmedi.
He said he feared his speech had been a failure.
Konuşmasının başarısız olduğundan korktuğunu söyledi.
I blame him for our failure in the negotiations.
Müzakerelerdeki başarısızlığımız için onu suçluyorum.
I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
That experiment was a failure.
O deney bir başarısızlıktı.
He blamed his failure on her.
O kendi başarısızlığını ona yükledi.
It was a complete failure.
O tam bir fiyaskoydu.
She attributed her failure to her illness.
O, başarısızlığını hastalığına bağladı.
He is ashamed of his failure.
O, başarısızlığından utandı.
He tried to kill himself but it ended in failure.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
I am to blame for my son's failure.
Oğlumun hatası için ben suçluyum.
They blamed the failure on George.
Onlar başarısızlık için George'u suçladılar.
They blamed George for the failure.
Onlar başarısızlık için George'u suçladılar.
His failure was mainly due to carelessness.
Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.
His failure taught me a good lesson.
Onun başarısızlığı bana iyi bir ders öğretti.
His failure resulted from his carelessness.
Onun başarısızlığı dikkatsizliğinden kaynaklandı.
His failure is due to his ignorance.
Onun başarısızlığı onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.
His failure was due to his idleness.
Onun başarısızlığı onun tembelliğinden dolayı idi.
I was surprised to hear of his failure.
Onun başarısızlığını duyduğuma şaşırdım.
The primary cause of his failure is laziness.
Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
His failure has nothing to do with me.
Onun hatasının benimle ilgisi yok.
His project ended in failure.
Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.
The party was a failure.
Parti bir fiyaskoydu.
The project was a complete failure.
Proje tam bir hataydı.
The project, in short, was a failure.
Proje, kısaca, bir başarısızlıktı.
A single mistake, and you are a failure.
Tek bir hata, ve sen bir fiyaskosun.
Tom blamed the teacher for his failure.
Tom başarısızlığı için öğretmeni suçladı.
Tom blamed his failure to bad luck.
Tom başarısızlığı için kötü şansını suçladı.
Tom blamed the failure on Mary.
Tom başarısızlık için Mary'yi suçladı.
Tom is a complete failure as a father.
Tom bir baba olarak tam bir fiyasko.
Tom blamed Mary for the project's failure.
Tom projenin başarısızlığı için Mary'yi suçladı.
Tom attributed his failure in the exam to illness.
Tom sınavdaki başarısızlığını hastalığa bağladı.
Tom noted in his report that the stock market was a factor in the company's failure.
Tom, borsanın şirketin başarısızlığında bir faktör olduğunu raporunda belirtti.
The manager blamed himself for the failure.
Yönetici başarısızlık için kendini suçladı.
"Success is walking from failure to failure with no loss of enthusiasm."
"Tom and Mary" was really a hopeless failure.
A power failure contributed to the confusion in the hall.
A word of encouragement during a failure is worth more than an hour of praise after success.
All her efforts culminated in failure.
All his endeavors ended in failure.
Ambition is the last refuge of the failure.
As our vehicle leaves the ground and plunges over the edge of the cliff toward the valley floor, I ponder whether it is possible that one might allege I am guilty of an act of moral failure, having failed to maintain a proper course along the roadway.
Britain's currency crisis has turned into a political one over government failure to stop the pound from going into free-fall.
But for his steady support, my venture would have resulted in a failure.
But it's the rhetoric of failure.
Calculating the risk which is involved in the event of failure, he demanded a show-down with the other party.
Defeat and failure make people too humble.
Don't accuse others for your own failure.
Don't laugh at my failure.
Don't set your failure down to bad luck.
Each one of the world's great successes was a failure first.
Especially over the last 20 years, the purported link between progressive welfare policies and economic failure in the Northern European countries seems to point to the difficulty of sustaining both full social welfare and international competitivity.
Even the most carefully made plans frequently result in failure.
Every time a failure like that occurs in another department, I'm tempted to call them idiots, but then people like you come along to demonstrate what true idiocy looks like.
Failure gives me strength: my pain is my motivation.
Failure is not an option.
Failure is nothing but humiliation when it doesn't inspire the genius to overcome old barriers.
Failure is the best way to learn.
Failure is the mother of success.
Failure teaches success.
Failure to observe these regulations will result in penalties.
Failure to water plants will cause them to die.
Far better it is to dare mighty things, to win glorious triumphs even though checkered by failure, than to rank with those poor spirits who neither enjoy nor suffer much because they live in the gray twilight that knows neither victory nor defeat.
