"Take all the land you want", said the Aborigene chief. "Oh no," said the English general, "we will take just an island." "And which island?" asked the Aborigene chief. "Just the island of Australia," replied the English general.
"İstediğiniz tüm toprakları alın " dedi Aborjin şefi. "Oh hayır," dedi İngiliz general, "Biz sadece bir ada alacağız" "Ve hangi adayı ?" diye sordu Aborjin şefi. "Sadece Avustralya" diye yanıtladı İngiliz general.
I have memorized 2000 English words.
2000 İngilizce kelime ezberledim.
This is how I learned English.
İşte ben İngilizce'yi böyle öğrendim.
I teach English to the second year classes.
İkinci sınıflara İngilizce öğretirim.
There are some differences between British English and American English.
İngiliz İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi arasında bazı farklar vardır.
The English alphabet has 26 letters.
İngiliz alfabesinin 26 harfi vardır.
I prefer English cars to foreign ones.
İngiliz arabalarını yabancı olanlara tercih ederim.
I'm not English.
İngiliz değilim.
The English language surrounds us like a sea.
İngiliz dili bir deniz gibi etrafımızı sarıyor.
How many words are there in the English language?
İngiliz dilinde kaç tane sözcük var?
He is well read in English literature.
İngiliz edebiyatında çok bilgilidir.
Do you study English?
İngilizce çalışır mısın?
I study English.
İngilizce çalışırım.
Let's study English.
İngilizce çalışalım.
Have you begun studying English?
İngilizce çalışmaya başladın mı?
It's been six years since I started to study English.
İngilizce çalışmaya başlayalı altı yıl oldu.
It's already been five years since we began to study English.
İngilizce çalışmaya başlayalı zaten beş yıl oldu.
When did you begin studying English?
İngilizce çalışmaya ne zaman başladınız?
I like studying English.
İngilizce çalışmayı seviyorum.
English is pretty hard, isn't it?
İngilizce çok zor, değil mi?
Are you going to learn English?
İngilizce öğrenecek misin?
Let's learn English.
İngilizce öğrenelim.
I'm learning English.
İngilizce öğreniyorum.
He went to America to study English.
İngilizce öğrenmek için Amerika'ya gitti.
It is not easy to master English.
İngilizce öğrenmek kolay değildir.
English is easy to learn.
İngilizce öğrenmek kolaydır.
Learning English requires patience.
İngilizce öğrenmek sabır gerektirir.
Learning English is hard work.
İngilizce öğrenmek zor bir iştir.
English is not difficult to learn.
İngilizce öğrenmek zor değil.
You will derive great benefits from learning English.
İngilizce öğrenmekten büyük yararlar sağlayacaksın.
If you help me learn English, I'll help you learn Japanese.
İngilizce öğrenmeme yardım edersen, Japonca öğrenmene yardım ederim.
What is the best way to learn English?
İngilizce öğrenmenin en iyi yolu nedir?
English is difficult to learn.
İngilizce öğrenmesi zordur.
He started learning English at the age of eleven.
İngilizce öğrenmeye on bir yaşında başladı.
She is capable of teaching English.
İngilizce öğretebilir.
I can teach English.
İngilizce öğretebilirim.
I am teaching English.
İngilizce öğretiyorum.
He has some experience in teaching English.
İngilizce öğretmede bazı deneyimlere sahip.
Teaching English is his profession.
İngilizce öğretmek onun mesleğidir.
I would like to be an English teacher.
İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
My English teacher advised me to read these books.
İngilizce öğretmenim bu kitapları okumamı tavsiye etti.
I had my teacher correct my English composition.
İngilizce öğretmenime kompozisyonumu düzelttirdim.
Our English teacher is both strict and kind.
İngilizce öğretmenimiz hem sert hem de naziktir.
Our English teacher is always on time.
İngilizce öğretmenimiz her zaman zamanında gelir.
Who is your English teacher?
İngilizce öğretmenin kim?
I have just now finished doing my English homework.
İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.
English is third period.
İngilizce üçüncü dönem.
English is spoken in America.
İngilizce Amerika'da konuşulur.
Michael speaks Japanese, not to mention English.
İngilizce şöyle dursun, Michael Japonca konuşur.
English has spread all over the country.
İngilizce bütün ülkede yayıldı.
I'd like to improve my English skills.
İngilizce becerilerimi geliştirmek istiyorum.
English is not my native language.
İngilizce benim ana dilim değil.
English is my native language.
İngilizce benim anadilim.
English is my mother tongue.
İngilizce benim anadilim.
English is not easy for me.
İngilizce benim için kolay değil.
I want to brush up my English.
İngilizce bilgimi tazelemek istiyorum.
She acquired the knowledge of English.
İngilizce bilgisini aldı.
I don't know English.
İngilizce bilmiyorum.
I keep a diary in English.
İngilizce bir günlük tutuyorum.
English is a means of communication.
İngilizce bir haberleşme aracıdır.
When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
I was called upon to make a speech in English.
İngilizce bir konuşma yapmam rica edildi.
I know how to write a letter in English.
İngilizce bir mektubun nasıl yazılacağını biliyorum.
Can you write a letter in English?
İngilizce bir mektup yazabilir misin?
I wrote a letter in English.
İngilizce bir mektup yazdım.
It was not so simple to write a letter in English.
İngilizce bir mektup yazmak böyle kolay değildi.
I finished writing a letter in English.
İngilizce bir mektup yazmayı bitirdim.
She took an examination in English.
İngilizce bir sınava girdi.
Do you have an English dictionary?
İngilizce bir sözlüğün var mı?
English is taught in most countries.
İngilizce birçok ülkede öğretilir.
English is spoken in many countries.
İngilizce birçok ülkede konuşulur.
English is used by many people.
İngilizce birçok kişi tarafından kullanılmaktadır.
English is not easy for us.
İngilizce bizim için kolay değildir.
Can you correct my English sentences?
İngilizce cümlelerimi düzeltebilir misiniz?
Answer in English.
İngilizce cevap ver.
English is spoken around the world.
İngilizce Dünya çapında konuşulur.
English is like a word-wide common language.
İngilizce dünya çapında ortak bir dil gibidir.
English is the language of the world.
İngilizce Dünya dilidir.
English is the world's language.
İngilizce dünyanın dilidir.
English is studied in China, too.
İngilizce de Çin'de öğreniliyor.
English is also studied in China.
İngilizce de Çin'de öğreniliyor.
The English lesson started at 8:30.
İngilizce ders 8:30 da başladı.
We listened to the teacher during the English lesson.
İngilizce dersi sırasında öğretmeni dinledik.
He fell behind in his English class.
İngilizce dersinde geride kaldı.
I hear you are taking English lessons.
İngilizce dersler aldığını duyuyorum.
Are you listening to English?
İngilizce dinliyor musun?
English is useful in diplomacy and tourism.
İngilizce diplomasi ve turizmde faydalıdır.
I am going to study English.
İngilizce eğitimi göreceğim.
I decided to go to college to major in English.
İngilizce eğitimi için üniversiteye gitmeye karar verdim.
He went to London to study English.
İngilizce eğitimi için Londra'ya gitti.
He went to the United States to study English.
İngilizce eğitimi için USA'ya gitti.
I'm studying English.
İngilizce eğitimi yapıyorum.
I like to study English.
İngilizce eğitimi yapmak istiyorum.
You had to study English.
İngilizce eğitimi yapmak zorundaydın.
What's your purpose in studying English?
İngilizce eğitimindeki amacınız nedir?