The enemy of "good" is "better".
"İyi"nin düşmanı "daha iyi"dir.
The country is in the grasp of the enemy.
Ülke düşmanın elinde.
The soldier refused to fire his rifle at the enemy.
Asker, tüfeğiyle düşmana ateş açmayı reddetti.
I am not your enemy.
Ben senin düşmanın değilim.
I'm not your enemy.
Ben senin düşmanın değilim.
I don't have a single enemy.
Benim tek bir düşmanım yok.
An enemy of an enemy is not necessarily an ally.
Bir düşmanın bir düşmanı mutlaka bir müttefik değildir.
Someone leaked the secret to the enemy.
Birisi düşmana sırrı sızdırdı.
The commanding officer led his army into enemy territory.
Birlik komutanı ordusunu düşman topraklarına götürdü.
The force held out bravely against their enemy's attacks.
Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi.
We crept toward the enemy.
Biz düşmana doğru süründük.
We fired guns at the enemy.
Biz düşmana silahları ateşledik.
We took the enemy by surprise.
Biz düşmanı gafil avladık.
We defeated the enemy.
Biz düşmanı yendik.
We anticipated where the enemy would attack.
Biz düşmanın nereden saldıracağını önceden tahmin ettik.
The enemy kept up their attack all day.
Düşman bütün gün saldırısına devam etti.
The enemy kept up the attack all night.
Düşman bütün gece saldırıya devam etti.
The enemy launched an attack on us.
Düşman bize bir saldırı başlattı.
The enemy attacked us at night.
Düşman bize gece saldırdı.
The enemy dropped many bombs on the factory.
Düşman fabrikaya çok sayıda bomba attı.
The enemy dropped bombs on the factory.
Düşman fabrikaya bombalar attı.
We attempted breaking the lines of the enemy.
Düşman hatlarını kırmayı denedik.
They attempted to break through the enemy line.
Düşman hattını yarıp geçmeyi denediler.
The enemy blew up the bridge.
Düşman köprüyü uçurdu.
Check the enemy's progress before they reach the town.
Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
The enemy's attack ceased at dawn.
Düşman saldırısı şafakta durdu.
The enemy attack ceased at dawn.
Düşman saldırısı şafakta sona erdi.
The enemy warships bombed our warehouses in the harbour.
Düşman savaş gemileri limandaki depolarımızı bombaladı.
You're the enemy.
Düşman sensin.
The enemy has demanded our surrender.
Düşman teslim olmamızı söyledi.
The enemy is weak.
Düşman zayıf.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
The enemy occupied the fort.
Düşman, kaleyi işgal etti.
She attacked the enemy.
Düşmana saldırdı.
We can't get close to the enemy.
Düşmana yaklaşamayız.
I know who my enemy is.
Düşmanımın kim olduğunu biliyorum.
They were exposed to the enemy's gunfire.
Düşmanın ateşine maruz bırakıldılar.
We're not your enemy.
Düşmanın değiliz.
We fell into the hands of the enemy.
Düşmanın ellerine düştük.
Stop the enemy's advancement.
Düşmanın ilerlemesini durdur.
They waited for the enemy to attack.
Düşmanın saldırması için beklediler.
They combined forces to fight the enemy.
Düşmanla savaşmak için güçlerini birleştirdiler.
Your friend's enemy is your friend.
Dostunun düşmanı, senin dostundur.
The best is often the enemy of the good.
En iyiler çoğunlukla iyilerin düşmanıdır.
Security is the greatest enemy.
Güvenlik en büyük düşmandır.
Harrison's men continued to chase the enemy.
Harrison'nun adamları düşmanı kovalamaya devam etti.
The fortress was in the enemy's hands.
Kale düşmanın ellerindeydi.
Macbeth raised an army to attack his enemy.
Macbeth, düşmanına saldırmak için bir ordu yetiştirdi.
Hatred is our enemy.
Nefret bizim düşmanımızdır.
He's not my friend, he's my enemy.
O arkadaşım değil, o benim düşmanım.
He isn't our enemy.
O bizim düşmanımız değil.
She is her own worst enemy.
O kendisinin en kötü düşmanıdır.
She beat the enemy.
O, düşmanı yeniyor.
They were ready to run the risk of being shot by the enemy.
Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.
They're the enemy.
Onlar düşman.
They fought against the enemy.
Onlar düşmana karşı savaştılar.
They attacked the enemy.
Onlar düşmana saldırdı.
They abandoned the fort to the enemy.
Onlar kaleyi düşmana terk ettiler.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
They sank ten enemy ships.
Onlar on düşman gemisini batırdılar.
They shot down thirty-six enemy planes.
Onlar otuz altı düşman uçağı düşürdü.
After the battle they delivered the town to the enemy.
Onlar savaştan sonra şehri düşmana teslim ettiler.
Many of them had traded with the enemy.
Onların çoğu düşmanla ticaret yaptı.
I regard him as an enemy.
Onu bir düşman olarak görüyorum.
Don't make an enemy of him.
Onu kendine düşman etme.
The army surrendered its arsenal to the enemy.
Ordu cephaneliğini düşmana bıraktı.
The army advanced on the enemy.
Ordu düşmanın üzerine ilerledi.
The army abandoned the town to the enemy.
Ordu kasabayı düşmana bıraktı.
Our army broke through the enemy defenses.
Ordumuz düşman savunmasını yardı geçti.
Our army attacked the enemy during the night.
Ordumuz gece boyunca düşmana saldırdı.
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Until the morning, the camp of the enemy army was surrounded.
Sabaha kadar düşman ordusunun kampı kuşatılmıştı.
Never choose a vocation just because your friends are in it, nor refuse another just because your worst enemy is in it.
Sadece dostların içinde olduğundan dolayı bir işi seçme, nede sadece en kötü düşmanın içinde olduğu için diğer bir işi reddetme.
You're my enemy.
Sen benim düşmanımsın.
Who is your enemy?
Senin düşmanın kim?
I can be your best friend or I can be your worst enemy.
Senin en iyi arkadaşın veya en kötü düşmanın olabilirim.
They abandoned the hill to enemy forces.
Tepeyi düşman güçlerine terk ettiler.
Tom is my enemy.
Tom benim düşmanım.
Tom spent some time behind enemy lines.
Tom düşman hatlarının gerisinde biraz zaman geçirdi.
Tom claimed he had been captured by the enemy.
Tom düşman tarafından esir alındığını iddia etti.
Tom was afraid of being captured by the enemy.
Tom düşman tarafından yakalanmaktan korkuyordu.
Tom is the enemy.
Tom düşmandır.
Tom was accused of collaborating with the enemy.
Tom düşmanla iş birliğinden suçlandı.
Tom isn't your enemy.
Tom senin düşmanın değil.
Tom is your enemy.
Tom senin düşmanın.
Tom is his own worst enemy.
Tom, kendisinin en kötü düşmanı.
Tom is his own biggest enemy.
Tom, onun kendi en büyük düşmanı.
A flattering friend is your worst enemy.
A molester is truly the enemy of women. I'll never let them get away with it.
A part of our own military has become involved with the enemy.
After our first attack, the enemy fled.
Aiding and abetting the enemy is considered treason.
All of a sudden, the enemy bombs came down on us like rain.
