Cows give us milk, and hens eggs.
İnekler bize süt verir, ve tavuklar yumurtalar.
Excuse me. Where are the eggs?
Affedersiniz. Yumurtalar nerede?
My mother boiled ten eggs.
Annem on yumurta kaynattı.
Some eggs were good, but the others were bad.
Bazı yumurtalar iyiydi fakat diğerleri kötüydü.
I have five hens and get about three eggs a day from them.
Beş tane tavuğum var ve onlardan günde yaklaşık 3 tane yumurta alıyorum.
I like eggs for breakfast, but my sister prefers oatmeal.
Ben kahvaltı için yumurta severim, ama ablam yulaf lapası tercih eder.
I dislike eggs.
Ben yumurta sevmem.
I don't like eggs.
Ben yumurta sevmiyorum.
My hens laid fewer eggs last year.
Benim tavuklar geçen yıl daha az yumurtladı.
I have steak, eggs, hash browns, toast, and coffee.
Bifteğim, yumurtalarım, kızarmış patateslerim, tostum ve kahvem var.
A doctor told me that eating eggs was bad for me.
Bir doktor bana yumurtalar yemenin benim için kötü olduğunu söyledi.
Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
I want some fresh eggs.
Birkaç taze yumurta istiyorum.
I need to go get some eggs.
Birkaç yumurta almaya gitmeliyim.
I bought a few eggs and a little milk.
Birkaç yumurta ve biraz süt aldım.
We buy eggs by the dozen.
Biz yumurtaları düzine ile alırız.
This cake contains flour, milk, eggs and sugar.
Bu kek un, süt, yumurta ve şeker içerir.
This hen does not lay eggs at all these days.
Bu tavuk bu günlerde hiç yumurtlamıyor.
Those hens lay eggs almost every day.
Bu tavuklar neredeyse her gün yumurtlar.
Be careful not to break these eggs.
Bu yumurtaları kırmamak için dikkatli ol.
None of these eggs are fresh.
Bu yumurtalardan hiçbiri taze değil.
These are bad eggs.
Bunlar kötü yumurtalardır.
How many eggs could you get yesterday?
Dün kaç tane yumurta alabildin?
How many eggs were you able to get yesterday?
Dün kaç tane yumurta alabildin?
Our hens laid a lot of eggs yesterday.
Dün tavuklarımız bir sürü yumurta yumurtladı.
They sell apples, oranges, eggs, and so on.
Elma, portakal, yumurta gibi şeyler satıyorlar.
Meat and eggs have a lot of protein.
Et ve yumurta bir sürü proteine sahiptir.
There were ten eggs in all.
Hepsi on yumurta vardı.
Justin Bieber is under investigation for throwing eggs at his neighbor's home.
Justin Bieber komşusunun evine yumurta fırlattığı için soruşturma altında.
How many eggs do we need?
Kaç yumurtaya ihtiyacımız var?
Didn't you know turtles lay eggs?
Kaplumbağaların yumurtladığını bilmiyor muydun?
Ken went to the supermarket to buy some eggs.
Ken bir miktar yumurta satın almak için süpermarkete gitti.
Birds lay eggs.
Kuşlar yumurtladı.
There are a lot of eggs in the box.
Kutuda çok sayıda yumurta var.
There are some eggs in the box.
Kutuda birkaç yumurta var.
All the eggs in the box were broken.
Kutudaki bütün yumurtalar kırıldı.
Please bring me eggs.
Lütfen bana yumurtaları getir.
Please don't boil the eggs so hard.
Lütfen yumurtaları çok sert kaynatma.
Mary took out the eggs one by one.
Mary yumurtaları tek tek çıkardı.
Mary needs a dozen eggs.
Mary'nin bir düzine yumurtaya ihtiyacı vardır.
On the table, there was a plate with three fried eggs on it.
Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.
There are plenty of fresh eggs on the table.
Masada bol miktarda taze yumurta var.
He bought a dozen eggs.
O bir düzine yumurta aldı.
Why does that goose sit on her eggs?
O kaz niçin yumurtalarının üstünde oturuyor?
There are lots of eggs in that box.
O kutuda birçok yumurta var.
That chicken hasn't laid any eggs lately.
O tavuk son zamanlarda hiç yumurta yumurtlamadı.
That chicken hasn't laid any eggs recently.
O tavuk son zamanlarda hiç yumurtlamadı.
She boiled the eggs.
O yumurtaları kaynattı.
He bought eggs and milk from a farmer.
O, bir çiftçiden yumurtalar ve süt aldı.
She bought a dozen eggs.
O, bir düzine yumurta satın aldı.
She bought two dozen eggs.
O, iki düzine yumurta satın aldı.
He likes ham and eggs.
O, jambon ve yumurtayı seviyor.
He took the eggs out one by one.
O, yumurtaları birer birer çıkardı.
She likes her eggs hard-boiled.
O, yumurtalarını haşlanmış seviyor.
She ran away with the eggs.
O, yumurtalarla birlikte kaçtı.
They sell apples, mandarines, eggs and so on.
Onlar elma, mandalin,yumurta vb. satıyorlar.
They sell eggs at the supermarket.
Onlar yumurtaları süpermarkette satarlar.
Bacon and eggs is his order.
Onun siparişi pastırma ve yumurtadır.
Blend milk and eggs together.
Süt ve yumurtayı birlikte karıştır.
You must buy milk, eggs, butter, and so on.
Süt, yumurta, tereyağı ve benzeri şeyleri satın almalısınız.
I think the eggs that I just ate were rotten.
Sanırım az önce yediğim yumurtalar bozuktu.
I think Tom might be allergic to eggs.
Sanırım Tom'un yumurtalara allerjisi olabilir.
Black hens lay white eggs.
Siyah tavuklar beyaz yumurtalar yumurtlar.
All these eggs are not fresh.
Tüm bu yumurtalar taze değildir.
You shouldn't put all your eggs in one basket.
Tüm yumurtaları tek bir sepete koymamalısın.
The hen hatched five eggs.
Tavuk beş yumurta yumurtladı.
Tom put all his eggs in one basket.
Tom bütün işlerini riske attı.
Tom boiled me some eggs.
Tom bana birkaç yumurta kaynattı.
Tom boiled a dozen eggs.
Tom bir düzine yumurta kaynattı.
Tom made some scrambled eggs.
Tom biraz omlet yaptı.
Tom doesn't eat meat or eggs.
Tom et ya da yumurta yemez.
When Tom was young, he ate three eggs every day.
Tom gençken, her gün üç yumurta yedi.
Tom asked me to buy a dozen eggs on my way home from work.
Tom işten eve giderken bir düzine yumurta almamı rica etti.
Tom knows that Mary doesn't like raw eggs.
Tom Mary'nin çiğ yumurta sevmediğini biliyor.
Tom boiled some eggs on the rocket stove that he had just built.
Tom yeni yaptığı roket sobada birkaç yumurta kaynattı.
Tom put the eggs on a plate.
Tom yumurtaları bir tabağa koydu.
Tom eats eggs without salt or pepper.
Tom yumurtaları tuzsuz ve bibersiz yer.
Tom put some salt on his eggs.
Tom yumurtasına biraz tuz koydu.
Tom ate three eggs and a slice of toast.
Tom, üç yumurta ve bir dilim kızarmış ekmek yedik.
We need twenty eggs all told.
Toplam olarak yirmi yumurtaya ihtiyacımız var.
To make a tart, you need eggs, butter and sugar.
Turta yapmak için yumurta yağ ve şekere ihtiyacın var.
Mix the flour with two eggs.
Unu iki yumurta ile karıştırın.
I bought half a dozen eggs.
Yarım düzine yumurta aldım.
In the summer, eggs soon go bad.
Yazın, yumurtalar çabuk bozulur.
My nephew is allergic to eggs.
Yiğenimin yumurtalara allerjisi vardır.
Throwing eggs is a felony if the damage done by the eggs exceeds 400$.
Yumurta atmak yumurtalar tarafından yapılan hasar 400 doları aşarsa bir suçtur.
You know that I don't like eggs.
Yumurta sevmediğimi bilirsin.
Eggs are sold by the dozen.
Yumurtalar düzine ile satılırlar.
I want eggs.
Yumurtalar istiyorum.
How are the eggs?
Yumurtalar nasıl?
I don't care for eggs.
Yumurtalar umurumda değil.
Beat the eggs.
Yumurtaları çırpın.
Did you get the eggs?
Yumurtaları aldın mı?
