discuss ile ilgili cümleler

I don't want to discuss this further.
Bunu daha fazla tartışmak istemiyorum.

We can discuss this later.
Bunu daha sonra tartışabiliriz.

We'll discuss that later.
Bunu daha sonra tartışacağız.

We should discuss this later.
Bunu daha sonra tartışmalıyız.

I can't discuss that with you.
Bunu senle tartışamam.

We should discuss that.
Bunu tartışmalıyız.

I didn't come here to discuss Tom.
Buraya Tom'la tartışmaya gelmedim.

I wanted to discuss this with you yesterday, but you didn't seem to want to listen.
Dün bunu seninle konuşmak istedim ama sen dinlemek istiyor gibi görünmüyordun.

If you want to discuss the situation, please let us know.
Durumu görüşmek istiyorsanız, lütfen bize bildirin.

We have important matters to discuss.
Görüşecek önemli meselelerimiz var.

I've got some business to discuss.
Görüşecek biraz işim var.

It's necessary to discuss the problem without delay.
Gecikmeden sorunu görüşmek gereklidir.

We still have enough time to discuss it.
Hâlâ onu tartışacak yeterli zamanımız var.

Let's not discuss the matter today.
Konuyu bugün tartışalım.

Two hours is too short for us to discuss the matter.
Konuyu görüşmemiz için iki saat çok kısa.

I've asked you here to discuss a mutual problem.
Müşterek bir sorunu tartışmak için seni buraya çağırdım.

Let's discuss the matter here.
Meseleyi burada tartışalım.

Let's discuss the matter later.
Meseleyi daha sonra tartışalım.

We're going to discuss the problem tomorrow.
Meseleyi yarın tartışacağız.

Let's discuss that problem later.
O problemi daha sonra tartışalım.

That's what we have to discuss.
O tartışmamız gereken şey.

They need to discuss the document.
Onlar dokümanı tartışmalı.

They are matters which we need to discuss.
Onlar tartışmamız gereken konular.

We will discuss the problem with them.
Onlarla sorunu tartışacağız.

Let's discuss the problem with them.
Onlarla sorunu tartışalım.

I'd very much appreciate it if we could discuss it now.
Onu şimdi tartışabilsek çok müteşekkir kalırım.

I prefer not to discuss it here.
Onu burada tartışmak istemiyorum.

I will discuss it with my horse.
Onu horozumla tartışacağım.

We'll discuss it.
Onu tartışacağız.

I'm not in a position to discuss that.
Onu tartışacak durumda değilim.

I'll discuss the matter with my boss.
Patronumla konuyu tartışacağız.

We won't discuss our plans with you.
Planlarımızı seninle tartışmayacağız.

I think it's time for me to discuss the matter with him.
Sanırım meseleyi onunla tartışmamın zamanıdır.

I think it's time for me to discuss the problem with her.
Sanırım problemi onunla tartışmamın zamanıdır.

Let's discuss your love problems on the way back from school.
Senin aşk problemlerini okuldan geri dönerken tartışalım.

I'd like to discuss something with you.
Seninle bir şey görüşmek istiyorum.

I need to discuss something with you.
Seninle bir şey görüşmeliyim.

I have something important to discuss with you.
Seninle görüşecek önemli bir şeyim var.

I have something personal to discuss with you.
Seninle görüşecek kişisel bir şeyim var.

I have a complicated matter I want to discuss with you.
Seninle görüşmek istediğim karışık bir sorunum var.

I don't want to discuss my problems with you.
Sorunlarımı seninle tartışmak istemiyorum.

I will discuss the question with you in detail.
Sorunu seninle ayrıntılı olarak görüşeceğim.

Let's discuss the problem.
Sorunu tartışalım.

I refuse to discuss the question.
Sorunu tartışmayı reddediyorum.

We have something pressing to discuss.
Tartışacak acil bir şeyimiz var.

There's nothing else to discuss.
Tartışacak başka hiçbir şey yok.

There's nothing left to discuss.
Tartışacak bir şey kalmadı.

We have more important matters to discuss.
Tartışacak daha önemli konularımız var.

There's one more thing we need to discuss.
Tartışmamız gereken bir şey daha var.

Tom doesn't want to discuss it.
Tom bunu tartışmak istemiyor.

Tom decided not to discuss religion.
Tom dini tartışmamaya karar verdi.

Tom hesitated to discuss the subject with Mary.
Tom konuyu Mary ile tartışmaya çekindi.

Tom wants to discuss the problem with Mary.
Tom Mary ile sorunu görüşmek istiyor.

Tom asked Mary not to discuss the matter with anyone else.
Tom Mary'den konuyu başka biriyle tartışmamasını rica etti.

Tom couldn't discuss the problem with anybody but Mary.
Tom sorunu Mary'den başka biriyle tartışamadı.

Tom asked Mary not to discuss the matter with John.
Tom, Mary'den konuyu John'la tartışmamasını rica etti.

Tom didn't want to discuss Mary's problems.
Tom, Mary'nin sorunlarını tartışmak istemedi.

I have something personal to discuss with Tom.
Tom'la konuşacak kişisel bir şeyim var.

I have something important to discuss with Tom.
Tom'la tartışacak önemli bir şeyim var.

I can't discuss what Tom told me.
Tom'un bana ne söylediğinden söz edemem.

Tom has something to discuss with all of us.
Tom'un hepimizle tartışacak bir şeyi var.

Tom doesn't have anyone to discuss his problems with.
Tom'un sorunlarını tartışmak için kimsesi yok.

I don't want to discuss Tom's problems.
Tom'un sorunlarını tartışmak istemiyorum.

An executive council was formed to discuss the new proposal.
Yeni bir öneriyi tartışmak için bir yürütme kurulu oluşturuldu.

All the delegates knew they must discuss it.

An artist cannot speak about his art any more than a plant can discuss horticulture.

Can we discuss this some other time?

Can you spare a minute? I'd like to discuss something of importance to both of us.

Can't we discuss this?

Come early so we can discuss the plans.

Could we discuss this later?

Could we discuss this?

Did you and Tom discuss a price?

Discuss and give examples.

Discuss the basic procedures involved in the analysis of conversational interaction.

Do you want to discuss it?

Does it interest you to meet and discuss a possible collaboration?

Don't discuss this with anyone.

Great minds discuss ideas, average minds discuss events, small minds discuss people.

He always appeared to be ready to discuss anything and was very tolerant.

He came all the way to my office to discuss the plan with me.

High-ranking Chinese and American officials met repeatedly to discuss the development of ties between the two countries.

I came here to discuss a personal problem with you.

I can only discuss it with Tom.

I can't discuss it.

I don't think this is the time or place to discuss this.

I don't want to discuss it anymore.

I don't want to discuss it.

I don't want to discuss my problems.