"That's impossible." "I must disagree with you. It's very much possible."
"O imkansız." " Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün."
Some people think that it is difficult for a native speaker of English to learn Chinese, but I disagree.
Bazı insanlar ana dili İngilizce olanların Çince öğrenmelerinin zor olduğuna inanmaktadır fakat ben aynı fikirde değilim.
I don't disagree.
Ben katılıyorum.
To what extent do you agree or disagree with this statement?
Bu ifadeye ne ölçüde katılıyorsunuz veya katılmıyorsunuz?
I disagree with you on the matter.
Bu konuda sizinle aynı fikirde değilim.
I disagree with this completely.
Buna tamamen katılmıyorum.
I completely disagree with this.
Buna tamamen katılmıyorum.
Who shall decide when doctors disagree?
Doktorlar aynı fikirde olmazsa kim karar verecek?
I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
Well, I must disagree.
Eh, ben katılmak zorunda değilim.
Can't we just agree to disagree?
Fikir ayrılığında uzlaşamaz mıyız?
It pains me to disagree with your opinion.
Fikrine katılmamak beni üzüyor.
Anyway, I disagree with your opinion.
Her neyse, ben senin fikrine katılmıyorum.
In short, I disagree.
Kısacası, ben katılmıyorum.
I don't disagree with your decision.
Kararına katılmıyorum.
I'm sorry to disagree with your decision.
Kararına katılmadığım için üzgünüm.
Do you agree or disagree?
Katılıyor musun yoksa katılmıyor musun?
Do you disagree?
Katılmıyor musunuz?
I can't disagree with you on that.
O konuda seninle aynı fikirde olamam.
If you disagree with him, he is liable to get angry.
Ona katılmazsan, kızmaya eğilimlidir.
They consider it impolite to disagree with someone they don't know very well.
Onlar çok iyi tanımadıkları biriyle aynı fikirde olmamayı kabalık olarak düşünüyorlar.
I disagree with you.
Sana katılmıyorum.
This is the reason I disagree with you.
Sana katılmamamın nedeni bu.
I told you, I disagree.
Sana söyledim, ben katılmıyorum.
I completely disagree with you.
Sana tamamen katılmıyorum.
I guess we could just agree to disagree.
Sanırım birbirimizi anlayıp tartışmayı durdurabiliriz.
I take it you disagree.
Sanırım katılmıyorsun.
I think Tom would disagree.
Sanırım Tom aynı fikirde olmayacaktı.
I think Tom would probably disagree with you.
Sanırım Tom büyük olasılıkla seninle aynı fikirde olmayacaktı.
I beg to differ, as I disagree with your analysis of the situation.
Senin durum analizinle ilgili aynı fikirde olmadığım için, maalesef aynı görüşte değilim.
It's very unusual for you and Tom to disagree.
Senin ve Tom'un aynı fikirde olmaması çok olağan dışı.
I totally disagree.
Tamamen katılmıyorum.
I disagree completely.
Tamamen katılmıyorum.
Let's agree to disagree.
Tartışmayı bırakalım ve birbirimizin fikirlerine tolere edelim.
Tom didn't disagree.
Tom aynı fikirde değildi.
Tom and Mary disagree.
Tom ve Mary aynı fikirde değiller.
I disagree with Tom.
Tom'a katılmıyorum.
As for the new project, I disagree with you.
Yeni projeye gelince, sizinle aynı fikirde değilim.
Does anyone disagree?
Does Tom disagree?
Even though I disagree with what you say, I fully acknowledge your right to say it.
Feel free to disagree, Tom.
He was a man who never hesitated to disagree.
I can't disagree with that.
I can't disagree with what Tom says.
I couldn't disagree more.
I disagree with your argument on every point.
I disagree, it's not racist to use the word "race."
I have to disagree.
I'm afraid I have to disagree with you about this project.
I'm hardly in a position to disagree.
I'm not sure I disagree with Tom.
Let us agree to disagree.
Let's just agree to disagree.
My parents didn't disagree with my plan.
On that point the learned disagree.
This is where I absolutely disagree with you.
This is where we absolutely disagree with you.
Tom expected Mary to disagree with him, but she didn't.
We agreed to disagree.
What makes you think I disagree with Tom?
You don't have to win every argument. Agree to disagree.
There is no more disagreeable thing than this.
Bundan daha nahoş bir şey yok.
He's a very disagreeable man.
O çok huysuz bir adam.
What a disagreeable fellow he is!
O ne nahoş bir adam!
He was a disagreeable old man.
O, tatsız yaşlı bir adamdı.
Tom is disagreeable.
Tom nahoş.
Tom is one of the most disagreeable people I know.
Tom tanıdığım en nahoş insanlardan biridir.
Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
But what did he see in the clear stream below? His own image; no longer a dark, gray bird, ugly and disagreeable to look at, but a graceful and beautiful swan.
I didn't expect his behavior to descend to such a disagreeable level.
The friction by the chalk on the black board made a disagreeable noise.
Tom is being disagreeable, isn't he?
Tom is disagreeable, isn't he?
When I reflect upon the number of disagreeable people who I know have gone to a better world, I am moved to lead a different life.
Several delegates disagreed.
Bazı delegeler itiraz etti.
Bill disagreed with his classmates on every subject.
Bil her konuda sınıf arkadaşları ile aynı fikirde değildi.
Many people disagreed with the judge's decision.
Birçok kişi yargıcın kararı ile aynı fikirde değildi.
Something I ate yesterday disagreed with me.
Dün yediğim bir şey bana dokundu.
The stew must have disagreed with me.
Güveç bana yaramamış olmalı.
John Rutledge disagreed strongly.
John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
Who disagreed?
Kim aynı fikirde değildi?
No one disagreed.
Kimse aynı fikirde değildi.
He disagreed with his father.
O babasıyla aynı fikirde değildi.
Tom disagreed with the decision.
Tom karara katılmadı.
Tom disagreed.
Tom katılmadı.
Tom disagreed with Mary about many things.
Tom Mary ile birçok şey hakkında aynı fikirde değildi.
Tom disagreed with Mary on that point.
Tom o konuda Mary ile anlaşamadı.
The food disagreed with him.
Yemek ona yaramadı.
Johnny Thunder thought his new song was the band's best yet; however, all the other band members disagreed.
Tom disagreed at first, but has now come around to our point of view.
I'm not disagreeing.
Ben katılmıyor değilim.
