"That shan't happen again," Fortunatus said to himself, and they started to ride at each other again. This time, Fortunatus's spear met his foe so powerfully that he flew from his horse like a ball and lay dead on the earth.
" O tekrar olmayacak. "Fortunatus kendi kendine söyledi, ve tekrar birbirlerine at sürmeye başladılar. Bu defa Fortunatus'un mızrağı düşmanına o kadar güçlü rastladı ki o atından bir top gibi uçtu ve yerde ölü yatıyordu.
"Where is Tom?" "I don't know. Maybe he's dead."
"Tom nerede?" " Bilmiyorum. Belki öldü mü?"
Two days later, Tom was dead.
İki gün sonra Tom öldü.
People thought that she was dead.
İnsanlar onun öldüğünü düşündüler.
The man is all but dead.
Adam ölüden başka bir şey değil.
We should be dead by now.
Şimdiye kadar ölmüş olmalıyız.
The car battery is dead.
Akü ölü.
A dead deer being pecked by vultures, remains partly eaten by other animals, that sort of rotten meat is called 'carrion'.
Akbabalar tarafından gagalanan ölü bir geyik, diğer hayvanlar tarafından kısmen yenilmiş kalır, o tür çürümüş ete leş denir.
The dead man was involved in a fight.
Ölü adam bir kavgaya karıştı.
How long can a dead language survive?
Ölü bir dil ne kadar süre yaşayabilir?
I felt like I was dead.
Ölü gibi hissettim.
Dead men tell no tales.
Ölü insanlar konuşamazlar.
Dead dogs don't bite.
Ölü köpekler ısırmaz.
Don't play dead.
Ölü numarası yapma.
She was watching the dead leaves fall.
Ölü yaprakların düşüşünü izliyordu.
The dead and wounded soon lay everywhere.
Ölüler ve yaralılar yakında her yerde yatıyordu.
Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another.
Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.
I'll look after your affairs when you are dead.
Öldüğün zaman, senin işlerine ben bakacağım.
We assumed you were dead.
Öldüğünü zannettik.
They are sitting around the graves of their dead ancestors.
Ölmüş atalarının mezarları etrafında oturuyorlar.
You aren't dead.
Ölmüş değilsin.
She cherished the memory of her dead husband.
Ölmüş kocasının anısına değer verdi.
You're supposed to be dead.
Ölmüş olman gerekiyor.
Tom was dead before the ambulance could get there.
Ambulans oraya gelemeden önce Tom ölmüştü.
My uncle has been dead for three years.
Amcam öleli üç yıl oldu.
Both his father and mother are dead.
Annesi de babası da ölü.
Three people are dead.
Üç kişi öldü.
He has been dead for three years.
Üç yıl önce öldü.
The spider is dead.
Örümcek öldü.
My car battery is dead.
Araba bataryam ölmüş.
The soldiers are dead.
Askerler öldü.
The lion ripped the flesh from the dead giraffe.
Aslan ölü zürafanın etini kopardı.
The hunter shot the fox dead.
Avcı, tilkiyi vurarak öldürdü.
I just found out Tom is dead.
Az önce Tom'un öldüğünü öğrendim.
I am dead tired from walking around all day.
Bütün gün yürümekten çok yoruldum.
After drinking all night, Bob was dead to the world.
Bütün gece içtikten sonra, Bob deliksiz uyudu.
My father has been dead for three years.
Babam öleli üç yıl oldu.
My father has been dead for ten years.
Babam öleli on yıl oldu.
My battery is dead.
Bataryamın şarjı bitmiş.
She has been dead five years.
Beş yıldır aramızda değil.
Maybe he's dead.
Belki de öldü.
I'm dead tired.
Ben çok yorgunum.
I'm not dead.
Ben ölü değilim.
I'm dead against the plan.
Ben plana tamamen karşıyım.
I'm dead set against the plan.
Ben, plana karşı taban tabana zıtım.
The batteries in my calculator are dead.
Benim hesap makinesindeki piller ölü.
If you move a step, and you will be a dead man.
Bir adım atarsan, ölürsün.
A bear will not touch a dead body.
Bir ayı bir cesede dokunmaz.
You'll be dead someday.
Bir gün öleceksin.
One third of the friends I grew up with are dead.
Birlikte büyüdüğüm arkadaşlardan üçte biri öldü.
We found some dead fish in the river.
Biz nehirde bazı ölü balıklar bulduk.
Tom certainly wasn't dead when we saw him.
Biz onu gördüğümüzde, Tom kesinlikle ölü değildi.
We ascertained her dead.
Biz onun ölümünü soruşturduk.
This is a dead-end alley.
Bu çıkmaz bir sokak.
This man is dead.
Bu adam ölü.
It's a dead end.
Bu bir çıkmaz sokak.
The dog is as good as dead.
Bu köpek ölü kadar iyi.
The queen of the witches is dead.
Cadıların kraliçesi öldü.
Jazz isn't dead, it just smells funny.
Caz ölmedi, sadece komik kokuyor.
We could not but give him up for dead.
Cenazeyi ona teslim etmekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktu.
The doctors thought he was dead, but today he is still alive and healthy, and has a job and a family.
Doktorlar onun öldüğünü düşünmüştü ama o bugün hâlâ hayatta ve sağlıklı ve bir işi ve bir ailesi var.
If looks could kill, I'd be dead by now.
Eğer bakışlar öldürebilseydi, ben zaten şimdiden ölmüş olacaktım.
You can't die if you're already dead.
Eğer zaten ölüysen ölemezsin.
A man whose wife is dead is called a widower.
Eşi ölmüş bir adama dul denir.
I could not accept that my wife was really dead.
Eşimin gerçekten öldüğünü kabullenemezdim.
My parents are dead.
Ebeveynlerim öldü.
My parents are both dead.
Ebeveynlerimin her ikisi de öldü.
Both of my parents are dead.
Ebeveynlerimin her ikisi de öldü.
Both the brothers are dead.
Erkek kardeşlerin her ikisi de öldü.
Is the mouse dead or alive?
Fare ölü mü yoksa canlı mı?
Is the rat alive or dead?
Fare canlı mı yoksa ölü mü?
Thousands of dead fish have been found floating in the lake.
Gölde yüzen binlerce ölü balık bulundu.
He opened a newspaper and covered the dead child.
Gazeteyi açtı ve ölü çocuğu örttü.
The boy tried to saw off the dead branch.
Genç, kuru dalı kesmeye çalıştı.
I really thought Tom was dead.
Gerçekten Tom'un öldüğünü düşünüyordum.
Which dead musician would you like to come back as a zombie?
Hangi ölü müzisyenin zombi olarak geri dönmesini istersin?
Both my grandfather and grandmother are dead.
Hem büyükbabam hem de büyükannem öldü.
You're not dead yet.
Henüz ölmedin.
Everybody thinks I'm dead.
Herkes öldüğümü sanıyor.
Everybody wanted Tom dead.
Herkes Tom'u ölü istedi.
Jessie stared at Jordan in dead silence.
Jessie, ölüm sessizliği içinde Ürdün'e baktı
The girl closely resembles my dead mother.
Kız hemen hemen ölen anneme benziyor.
The dog is dead.
Köpek ölüdür.
The dog was dead.
Köpek öldü.
Both of the brothers are dead.
Kardeşlerin ikisi de öldü.
The toll from the accident was 5 persons dead and 100 persons injured.
Kaza bilançosu; 5 kişi öldü ve 100 kişi yaralandı idi.
I wish I was dead!
Keşke ölmüş olsam!
I wish myself dead.
Keşke ölsem.
The cat is not dead.
Kedi ölmedi.
The bird is dead.
Kuş öldü.
The victim had been beaten up and left for dead.
Kurban dövülmüş ve ölüme terkedilmiş.
A dead leaf fell to the ground.
Kuru bir yaprak yere düştü.
Please get rid of the dead leaves.
Lütfen ölü yapraklardan kurtulun.
Liz has been dead for eight years.
Liz öleli sekiz yıl oldu.
